on

60 4 193
                                    

Bisikletimi evin bahçesinden çıkardığımda Hoseok'un bekliyor olduğunu gördüm.

"Günaydın Haru," dedi gülümseyerek.

Onu görür görmez kıpkırmızı olmuştum, hissedebiliyorum.

"Günaydın oppa," dedim hafifçe eğilerek.

Bisikletimize atlayıp okula doğru sürdük. Yol boyunca konuşmadık.

Soracaksanız baştan söyleyeyim, öpücüğü kısa sürmüştü. Sonra da beni beklemeden evine dönmüştü.

Hep yapıyor olmasına rağmen, akşam mesaj da atmamıştı. Normalde kızların bu olayı en yakın arkadaşlarına anlatmasını beklerdiniz, fakat Zei ve Kuro henüz bilmiyorlardı. Hoseok'tan duymadılarsa tabii.

Okulun bahçesine girdik. Bisikletlerimizi zincirleyip kilitledikten sonra da binaya girdik.

Onun hakkında ne hissetmem gerektiğini bilmiyorum. Hoseok'a karşı olan duygularımın, bana ilgi gösterdiği için ortaya çıktığından eminim. Buna aşk falan diyemem. Sadece, bana ilgi gösteriyor ve ben de her ilgi gösterilenin yapacağı gibi bundan hoşlanıyorum. Bu onu kullanmak gibi bir şey mi? Sanırım.

"Kantinde Zei'yi bekleyeceğim," dedim masalardan birine otururken. Başını salladı.

"O zaman sonra görüşürüz," dedi ve kalabalığın arasında kayboldu.

Öpücük hakkında konuşacağımızı düşünmüştüm. Şimdiye kadar benden binlerce kez özür dileceyeğini ya da 'rahatsız olmadın umarım,' diyeceğini düşünmüştüm. Ben de ona beni neden öptüğünü soracaktım.

Fakat henüz aramızda böyle konuşmalar geçmediğine göre, bu öpücük benim hayal ürünüm müydü? Hastanenin bahçesinde bana sarılan Hoseok değil miydi? İki yakın arkadaş gibi normal bir şekilde mi vakit geçiriyorduk beraber?

Eğer bunlar gerçekten yaşandıysa, neden yaşandı? Hoseok benden bu kadar çok mu hoşlanıyor da Yoongi bana sarıldı diye, gelip beni öpecek? Bu kıskanma mı? Kıskandı mı? En yakın arkadaşından?

Artık neler düşünmem gerektiğini gerçekten kestiremiyorum.

"Haru!" Zei'nin neşeli sesini duyunca başımı kaldırdım. "Baya yıkılmış görünüyorsun," dedi Zei. "Ne oldu?"

Hafifçe omzumu silktim. "Bir şey söylemem gerek." Karşıma oturdu.

"Dinliyorum şekerpafem." Şekerpare kelimesini yanlış söylemesine takılmadım.

"Hoseok dün beni öptü." Dediğimde sandalyeden fırladı.

"Ne yaptı ne?!" Bağırarak etrafta koşuşturuyordu. "Ay feels!" Karşıma geçip oturdu yine. "Ay Haruseok kalbim!" Kaşlarımı çattım.

"Ne kalbin?" Derin nefesler almaya çalışarak bir süre durdu.

Bu sırada yanımıza Tae gelmişti. "Zei, iyi misin? Deli danalar gibi koşturup durma, düşeceksin." Dedi.

Zei tekrar ayağa kalkıp Tae'yi omuzlarından yakaladı.

"Hoseok, Haru'yu öpmüş," dedi bir çırpıda. Önce Tae'nin gözleri irileşti, ağzı şaşkınlıkla açıldı.

"Ne yapmış ne?" Zei'nin verdiği tepkinin aynısını vererek etrafta dönüp dolaşmaya başladı. Elimi alnıma vurdum. "Haruseok reel ya!" diye bağırıyordu Tae.

Başımı masaya gömdüm. "Merhaba," diyen bir ses duydum. Başım benden izin almadan masadan kalktı.

"Jimin!" Ayakta dikiliyordu. Gözleri dolu doluydu. Ben de ayağa kalkınca bana sarıldı. "Ne oldu, niye üzgünsün?" diye sordum.

evlenin artık ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin