dört

85 6 69
                                    

Gecenin en karanlık anı şafaktan öncedir.

Zorluklara katlanmaya devam ettikçe yüzünüz gülecektir.

Sabrettiğiniz sürece isteklerinize kavuşacaksınız.

Sabreden derviş- tamam yeter.

Yoongi ne zaman aklıma gelse bunu düşünmeye çalışırım. Şu an benden hoşlanıyor fakat belki ilgisini Jimin'e çekebiliriz?

O zaman hayatımız aydınlanıverirdi.

Fakat Yoongi'nin erkeklerden mi, kadınlardan mı hoşlandığını hesaba katmıyoruz. Katmak istemiyorum diyebilirim. Kendimi üzmek istemiyorum. Yani, şu an bir ikilemde kalmışım gibi.

Jimin'le arasının olmasını çok isterdim. Ama benden hoşlanıyor olduğunu bilmek de çok güzel bir duygu. Ne yapacağımı kestiremiyorum asla. Beynim düşüncelerle dolu.

Saat 04:45. Tüm gece boyunca uyuyamadım.

Yoongi'yi Jimin'in evinde bulabileceğimizi asla düşünmüyordum. Küçük Jihyun'un elini tutmuş, uyukluyordu. Bizim geldiğimizi fark edince kalktı.

Bir şey söylemeden çıkıp gitmişti, odadan da, evden de. Şaşkın şaşkın arkasından bakakalmıştık.

"Arada geliyor," demişti Jimin. "Jihyun'u çok seviyor." Jihyun. Çok sevimli bir bebek. Kardeşinin bu kadar küçük olacağını düşünmemiştim.

Jimin'in minyatür bir hâli gibi. Gerçi Jimin de minyatür ya, neyse.

Ellerimi saçlarımın arasında geçirdim. Aklım düşünceden düşünceye sıçrıyordu. Ağlamak istiyordum.

Sabah olana kadar dönüp durdum. Saat altı olurken gözlerim kapandı.

---

Uzun süreden sonra ilk defa rüya görmüştüm. Jimin ve Yoongi ile el ele tutuşmuş koşuyorduk.

Bir süre bu rüyayı çözmeye çalıştım. Ne demek bu?

Uyandığımda saat sekizdi. İki saat uyumuştum. Kahvaltıyı hazırladım. Annem çoktan uyanmış sabah sporunu yapıyordu. Kuro hâlâ uyuyordu. Annemle kahvaltı ettik.

"Haru iyi misin hayatım?" Annem çatalındaki salatalığı ağzına atmadan önce sormuştu.

"İyiyim, ne oldu ki?" diye sordum.

"Gözlerinin altı çökmüş." Elini alnıma koymaya çalıştı ama eline sertçe vurarak geri çekildim. Elini çekti. "Markete gidiyorum, istediğin bir şey var mı?" Başımı iki yana salladım.

Çıkıp gitti. Günümü odamda oturup bilgisayar oyunu oynayarak geçirdim. Zei ve Kuro ile konuşmamıştık.

Zei beni akşam havai fişekleri izlemeye çağırdı. Abisinin doğum günü olduğu için havai fişek gösterisi düzenlemişlerdi. Abisi bugün 18 yaşına giriyordu.

Kuro ile hazırlanıp Zei'nin evine doğru yürümeye başladık. Hava daha kararmamış, güneş çökmemişti.

"Haru." Kuro adımlarını durdurdu. Ne söyleyeceğini bildiğim için ben durmadım. "Haru." Bir kez daha seslendi. Çok arkamda kalmıştı, onu beklemek zorundaydım.

Ama yürümüyordu. Ona döndüm. "Ne var?" Sert bir sesle sormuştum.

"Bugün hiç konuştun mu?" Başımı salladım.

"6 kelime. Yedi oldu. Sekiz oldu."

"Tamam anladım." Aslında on kelime olmuştu. Kuro yanıma geldi ve yürümeye devam ettik. "Beynin çok dolu," dedi Kuro.

evlenin artık ♥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin