Paradise

3.2K 251 127
                                    

"Bu inanılmaz!" Yuta et suyunu kafasına dikebilmek için kaseyi havaya kaldırırken sayıklamıştı. Taeyong boğazını temizlerken mutlu değilmiş gibi görünmeye çalıştı.

"Ö-öyle mi düşünüyorsun?"

"Tattığım en iyi şey!" Yuta parlak bir şekilde gülümsemişti. "Dürüst olmak gerekirse şu ana kadar sadece kendim için yemek pişirdim belki de sadece kötü bir aşçıyımdır."

"Eminim iyisindir. Sadece-"

"yılın 365 gününün 200 gününü hazır ramen yiyerek geçirdim. " Yuta'nın bilgilendirmesiyle Taeyong'un gözleri kocaman oldu.

"Nasıl hala hayattasın?!"

"İyi genler." Yuta omuz silkti. "Ve çok spor yapıyorum. Ama artık senin sayende sağlıklı olacağım! Her zaman yemek pişirebilir misin?"

"Ah, şey, ben pek de-"

Taeyong'u şaşkınlığa uğratan şey Yuta'nın onun sözünü kesmesi olmuştu. Taeyong erişkinliğe adım attığından beri bir kurt bile onun sözünü kesecek cesarete sahip olmamıştı. Sonuçta o, alfa hormonlarıyla bir taşı bile kırabilecek, etrafa soğukluk yayan Alfa Lord Taeyong'du.

Omega Nakamoto sürprizlerle doluydu, özellikle de ellerini beline koymuş meydan okur bir şekilde ona bakarken.

"Kes şunu!" Yuta onu azarladı. "Sana söyledim... senin eşinim değil mi?"

Taeyong bütün heybetiyle ayağa kalktı ve Yuta hızla büzülüp gerginlikle güldü.

"Ah, efendim? Ben eşinizim... değil mi?"

"Evet, ve?" Taeyong bir kaşını kaldırdı ve Yuta yutkundu.

"Yani... söylememe bile gerek yok, burada olan burada kalır. Eğer yemek ve temizlik yapmak istiyorsan... ya da her neyse, yapmalısın!"

"... ama-"

"Bak," Yuta tekrardan oturdu ve gözleri aklına harika bir fikir geldiğindeki gibi parladı. "Şuna ne dersin, dışarıdayken senin ne kadar güçlü, sert bir alfa olduğun ve düğümünün at öldürebilecek kadar kuvvetli olduğunu anlatayım-"

"Omega!"

"Yani bütün iyi yanlarını. Ama yalnızken istediğin şeyi yapabilirsin!" Yuta önerdi, gözleri mutlulukla ışıl ışıldı. "Benim yanımda kendin olabilirsin!"

"...sen..." Taeyong duraklamıştı. Fikir oldukça ilgi çekiciydi- Taeyong bunu reddetmiyordu, konseyle sürekli savaş hakkında kavga etmek, sürüsünün önünde güçlü görünmek ve eğitim almak stresliydi... ve sonra eve gelip iç tasarımından zevk aldığı eve sığınıyordu.

"Neden senin etrafında kendim gibi olmalıyım?" Taeyong sonunda sordu. "Sen kimsin ki sana gerçek beni göstereyim?"

"Şey... " Yuta kirpiklerinin arasından ona bakmadan önce utanarak başını eğdi. "Hatırlamayacağını düşünüyorum ama... biz küçükken..."

Taeyong hızla gerilmişti. "Evet?"

"Seni nehirden çekip çıkardım." Yuta mutlu bir şekilde bitirdi. "Çok küçük ve sevimliydin! Ve çok iyi büyüdün, ben-"

Yuta'nın sözleri sırtında hissettiği keskin bir acıyla bölünmüştü, Taeyong'un onu duvara vurduğunu fark etmesi birkaç saniyesini almıştı, gözleri soğuk bir ateşle parlıyordu.

"Kes sesini." Taeyong hırıldadı, eşini duvara çivilemişti. "bir daha bunu dile getirmeye cüret etme."

"A-ama..." Yuta tir tir titriyordu. Normalde başka bir kurda karşı bu kadar korku duymazdı ama Taeyong'un ona bakışları dizlerini zayıflatıyordu. "Ama Lord Taeyong..."

MATES [YUTAE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin