Elime aldığım çikolatalı kurabiyenin üstüne aynı şekilde çikolatalı sos döktüm. Birkaç dilim üüümuz ve çilek doğrayıp ekledim. Diğer kurabiyeyi bunun üstüne kapatırken Luke ağzı açık bir şekilde bana bakmaya devam etti.
"Hamile değilken zaten dünyayı yiyordun, şimdi tüm galaksiyi yiyecek gibisin."
Kurabiyeden bir ısırık aldım. "Luke,"
"Evet?"
"Sus yoksa seni de yerim."
Dut yemiş bülbüle dönerken gözlerini devirdi. "Beni neden seninle yalnız bıraktıklarını da anlamadım gitti!"
Ağzımdakiler yumuşasın diye bitki çayımdan bir yudum aldım. "Çünkü Lukie-Pukie, Michael yalnız olmamı istemiyor. Düşüp kayabilirmişim ya da bir sorun yaşayabilirmişim."
Oflayarak bileğindeki toka yordamıyla saçlarını topladı. "Bekle!" diye bağırdım panikle. "Saçlarını örmek istiyorum."
Tiksinmiş bir ifadeyle baktı. "O ellerle mi? Hiç sanmıyorum."
"Neyseki evimizde su ve sabun var da, temizleyebiliyorum."
Beni sinir bozucu bakışlarla süzerken ellerimi temizledim. Daha sonra parkede seke seke Luke'un yanına gittim. Televizyondan gelen kısık sesli şarkı geniş odadaki tek ses olurken Luke koltukta dikleşti ve arkasına geçtim. Onun saçlarını örmeyi çok seviyordum. Yumuşacıklardı ve buklelerinin parmaklarımın arasından kaydığı sırada tenimde tatlı bir his bırakıyordu. Eğer kızım olursa onun saçlarını hep örecektim. Bunu düşünmemle beraber gülümsedim.
"Sence cinsiyeti ne olacak?" dedim Luke'un saçlarını ikiye ayırırken.
"Bilmiyorum ama kız olmasını istiyorum sanırım. Böylelikle annesi gibi güzel olur."
"Ya da Blue Ivy gibi babasına benzer ve ömrü boyunca kel dolaşır."
Az önceki hareketlerine tezatlık oluşturacak şekilde kahkaha attı. Bende onunla beraber gülerken sağ tarafındaki saçları, az sonra öreceğim yer ile karışmaması için topladım. Hemen ardından sol taraftaki saçlarını da ikiye bölerek üstte kalan kısmı örmeye başladım ve buraya geldiğinden beri sıkıntılı oluşunun nedenini sormaya karar verdim.
"Sen iyi misin?"
İç geçirdi. "Eh işte."
Neden böyle olduğunu anlatmayınca ofladım. "Yani gerçekten, illa soru mu sorayım? Anlat işte."
Parmaklarını çıtlatmadan önce telefonunu koltuğa bıraktı. "Şu sıralar Calum ile aramız pek iyi değil."
"Neden?"
Sabır diler gibi "Susarsan anlatacağım." dedi. "Her neyse. Geçen telefonunu karıştırdım ve WhatsApp'ı kontrol ederken Adriana diye bir kadınla mesajlaştığını gördüm. Adriana ona sürekli kalpli emojiler gönderiyordu. Ayrıca Calum'ın gay olduğunu bilmesem, onunla flört ettiğini düşüneceğim!" diye çemkirdiğinde cümleleri tek nefeste söylediği için hızlı hızlı nefesler almaya başladı.
Anlayacağınız üzere Calum'la Luke beraberdi. Yaklaşık... 1 senedir. Calum bana açıklarken aşırı gergindi çünkü onu kabul etmeyeceğimi düşünmüştü. Onun kardeşiydim, bu da bizi sonuca götürüyordu. O benim... her şeyim. Daima, her ne yaparsa yapsın kabul eder ve severdim. Reddetmem söz konusu bile değildi.
İlişkileri cidden güzeldi. Birbirlerine her baktıklarında gözlerinde oluşan parlamayı görmeyi seviyordum. Aralarında oldukça güçlü bir bağ vardı ve bu bağın oluşmasına katkı sağlayan en büyük etkenlerden biri sevgiydi; sadakat, çocukluktan gelen bağlılık, saygı, aşk ve daha nicesi. Açılmak zor olmuştu çünkü böyle durumlarda herkes onlar kadar cesur davranamazdı. Onları işte tam da bu yüzden takdir ediyorum diyebiliriz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
9 months of pregnancy :: mc
Fiksi PenggemarYeşili sev, doğayı koru. Şu bebeği de bir doğur artık. - - @babylonxhoodings - - 010918