Michael bavulunu bagaja yerleştirirken yüzünde şapşal bir gülümseme vardı. "23 yıl önce en parlak yıldız varoldu!" diye bağırdı. Gülerek videosunu çekmeye başladım. "Galaksideki en parlak yıldızdı ve adı da Michael Clifford'du!" Belini kıvırarak yanıma doğru adımlarken mutlu olduğunu görmek beni de öyle yaptı. Dediği gibi, bugün 20 Kasım olduğu için doğum günüydü ve ah Tanrım, inanılacak gibi değil ama benim minik kelebeğim 23 yaşına girmişti. Onu küçüklüğümden beri tanıyordum ve o kadar sene boyunca tüm bu değişimlerine an be an şahit olmak, onun hayatında yer almak... Paha biçilemezdi.
Kıkırdayarak devasa karnımı iki avucu içine aldı. Eğilip minik bir öpücük kondurmasından hemen sonra videoyu kapatıp telefonumu arka cebime attım. "Hızlanmalıyız yoksa diğerleri bizi bir güzel haşlayacak." Gözlerini devirdi ancak yüzündeki sevinç kırıntıları yerini korudu.
"Pekala. Ama eğer başka bir şey için gidiyor olsaydık uçağı kaçırmamıza bile sebep olabilirdim."
Karnım yüzünden biraz olsun zorlansa da eğilip dudaklarımı kısaca öptü, geri çekilip elimden tuttu. Seke seke arabaya doğru giderken bu haline bakarak başımı iki yana salladım. "Çocuk gibisin Michael."
Ve o tabiiki de bu dediklerimi umursamayıp hiçbir şey duymamış gibi kapımı açtı. Rahat yolcu koltuğuna otururken Michael'da arabanın önünden dolaşıp sürücü tarafına yerleşti. "Bir şey unutmadın, değil mi?" Onu onaylayınca arabayı çalıştırıp havaalanına sürmeye başladığında derin bir nefes aldım. Her yolculuğa çıkışımızda geriliyordum. Üstelik bu sefer hamileydim ve, bilirsiniz, hamileyken uçağa binmek... İlk defa yapacaktım bu yüzden bir şey olur diye korkuyordum açıkçası.
Gelelim uçağa binmemizin sebebine.
Daha önceden de belirttiğim gibi, bugün Michael'ın doğum günüydü. Biz de bu sene bir değişiklik yapıp Las Vegas yerine Paris'e gitmeye karar vermiştik- çünkü bilirsiniz, Laz Vegas'a o ihtişamlı gece hayatına katılmak için giderdik fakat ben karnımda minik bir canavar taşıyordum. Bu yüzden bu senelik başka yere gitmeye karar vermiştik. Paris de hepimizin severek gezdiği bir yer olduğu için hepimizin onayıyla oraya gitme karadı almıştık işte. Ama bu sene yanımıza birisi daha katılıyordu.
Ashton ile ilişkilerini bir üst seviyeye taşımış olan doktorum, Juliet.
İkisini de çok fazla seviyordum ve tek isteğim mutlu olmalarıydı.
Calum ve Luke cephesinde ise her şey yolundaydı. Gizli saklı işler, dışarı çıkıldığında birbirlerine uzak davranmalar, kamera karşısına geçince tamamen farklı birine dönüşmeler... Hiçbiri yoktu. Aslında ilişkilerinin sızması onların lehine olmuştu bile diyebilirim. Özgürce dolaşıp sarılabiliyorlar ve nadiren de olsa birbirlerini herkesin içinde olmalarına rağmen öpebiliyorlardı.
Ancak üzücü olan kısım hayranlarının çok ama çok az bir kısmını kaybetmeleriydi. Konuk olduklar programda Calum'ın bunun için dediği tek şey "Bizi cinsel yönelimimize göre seviyorlarsa onları zaten hayran kitlemizden saymıyoruz, ya da, en azından ben saymıyorum." olmuştu. Sözleri bıçak gibi keskindi ve birçok kişide şok etkisi yaratmıştı. Yine de hepimizin desteğini almanın onu iyi hissettirdiğini biliyordum. Üstelik Liz'e beraber olduklarını söylememişlerdi bile çünkü Liz, nasıl desem... Biraz sıkı ve mükemmeliyetçi bir kadındı. Bu Luke'u tanıdığımdan beri böyleydi. Ancak ondan beklediğimizin aksine Luke'un kendini sonunda tanıdığını söyleyerek tüm kalbiyle desteklediğini söylemişti. Geri kalan Hemmingsler de böyle düşünüyordu.
Sonunda ait oldukları kişi şeklinde davranabildikleri için oldukça mutluydum.
Michael'ın telefonundan Instagram'a girdim. Önce kendi telefonumdan fotoğrafını paylaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
9 months of pregnancy :: mc
FanfictionYeşili sev, doğayı koru. Şu bebeği de bir doğur artık. - - @babylonxhoodings - - 010918