Düşük tehlikesi atlatmıştım.
Hayatımda korkudan nefes bile alamadığım, altıma kaçıracak raddeye geldiğim ve o anları hatırladıkça içime kurtların düştüğü birçok günüm olmuştu. Okul hayatım boyunca çok fazla kişiye sataşmıştım ve eh, hepsi de beni pataklamak için sıraya girmişti.
Fakat hiçbir şey, bacaklarımın arasından süzülen kanı gördüğümde hissettiğim dehşete kapılmışlığın yanından geçemezdi. Çünkü ne olduğunu biliyordum. Neden kan olduğunu, bunun sonucunun neler olabileceğini ve o dayanılmaz suçluluk hissini. Aklımda sadece Onu koruyamadım cümlesi vardı. Onu koruyamadım. Onu koruyamadım. Onu koruyamadım.
Geriye Dönüş~
Luke ve Calum son sızdırılma olaylarından sonra evden çıkmamışlardı. Üstünden günlere geçmesine rağmen her yer hala o ikisinin fotoğrafları ve videoları ile sallanıyordu. Bunun neredeyse hepsinin benim suçum olduğunu bilmekse beni sonsuz bir suçluluk bataklığına itiyordu. O videoları bilgisayara atabilirdim, böylelikle iCloud'umu hacklediklerinde böyle şeylere ulaşamazlardı. Ve ikisinin de bir senedir sakladığı ilişkinin öğrenilmesi onları paniğe sokmuş, aynı zamanda da üzmüştü. Hayranlarının ne durumda olduklarını görüyorlardı. Bu onları iyi hissettirmiyordu, dolayısıyla benim de mutlu olasım gelmiyordu.
Hamileliğimin altıncı ayında olmama rağmen şu sıralar çokça sancı geliyordu. Belki de ağrıydı, sancı değildi. Bu olanların beni nasıl etkilediğini biliyordum fakat herkesin işi zaten başından aşkınken, hissettiklerimi dışarı vurma sıkıntısı çekmem oldukça normaldi. Onlara canımın acıdığını, kramplar girdiğini söyleyemiyordum işte.
Michael ve Ashton, ikisinin de evden çıkmasını istemediği için tüm bu sızdıran kişiyi bulma işlemlerini hallediyordu. Bense evde oturuyor, sıklıkla bitki çayları içerek ağrılarımı dindirmeye çalışıyordum. Nadiren dayanamadığım zamanlarda ise Calum gelip karnımı ovuyor ve göğsünde uyumama izin veriyordu.
Annem ve Mali olanlar sırasında Sydney'de idi. Buraya gelme konusunda çok fazla ısrarcı olmuşlardı ancak Calum'da ben de, bir de onların ayağımızın altında dolaşmasına katlanamayacağımızı bildiğimiz için reddetmiştik. En iyisini yapmıştık gerçekten de. Bir de onların hissettiği telaşın etrafa yayacağı kötü enerji durumu daha da kötüleştirmekten bir şey yapmazdı.
Calum mutfakta bir şeyler atıştırırken ellerimi Luke'un bacaklarıma masaj yapan ellerinin üstüne yerleştirdim. Ufak sızılar kendini belli etmeye başladığı için hareket etmeliydim. Ellerini bacaklarımdan çektim. "Teşekkür ederim. Lavaboya gidip geliyorum."
Yorgun bir şekilde gülümsedi. "Dikkatli ol." Gülerken gözlerimi devirdim. Bu kadar üstüne titremeleri beni mutlu ediyordu.
Salondan çıkıp minik adımlarla yürüyüp lavaboya gelirken midem çalkalanıyordu. Gözlerimi kırpıştırıp elimi karnıma yerleştirdim. "Uslu bir erkek olup annenin canını acıtmasan, bebeğim?" diye mırıldanıp lavaboya girdim. Yüzüme soğuk su çarpmalı ve kendime gelmeliydim. Elimi mermere koydum ve azıcık yürümeme rağmen akıttığım soğuk terleri sildim. Biraz eğildim ve musluğu açıp en soğuğa getirdim. Yüzünü defalarca ovuşturup, sanki tüm kötü hislerimi alıp götürecekmiş gibi sert davrandım. Geri çekilip yüzümü havluyla kurularken bacağımın içinin huylanmasıyla orayı kaşıdım. Üstümde sadece Michael'ın tişörtü olduğu için direk olarak bacağımla temas etmiştim. Elimi geri çektiğimde ise parmaklarımdaki kırmızılığı fark ettim.
Hayır.
Siktir- yani bu gerçekten de oluyor muydu?
Aceleyle tişörtü kaldırıp bacaklarımın arasına baktım. Gördüğüm kanlar ile birlikte gözlerim doldu. Olamazdı, sikeyim. Bu gördüğüm şey kan olamazdı. Olmamalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
9 months of pregnancy :: mc
FanficYeşili sev, doğayı koru. Şu bebeği de bir doğur artık. - - @babylonxhoodings - - 010918