Burayı genişletmeyi ve beni takibe almayı unutmayıın!
18 Ağustos Çarşamba günü GECENIN SIYIRDIGI BEDENLER'e bölüm gelecektir.
Iyi okumalar dilerim.
🔥
8. UYU
Batırmış olabilirdim, kabul.
Bu sefer gözlerim içine girdiğim rolün getirisiyle değil gerçekten şaşkınlıkla açıldığında kendi başıma açtığım belayı nasıl atlatacağımı düşünüyordum.
Zaman, zihnimin içinde durmuş gibiydi ve kafamın içerisinde hayat verdiğin her şey donmuştu.
''Tamam,'' dedi kadın panikle. ''Tamam, güvenlikler sizleri kamera odasına götürsün.''
O odaya gerçekten girmek istiyordum ve ne pahasına olursa olsun bunu yapacaktım. Onlar ilerlemeye başladıklarında olduğum yerde durdum ve yavaşça bir adım geriye attığımda amacım onlarda kaçacağımın izlenimini uyandırmaktı ki başarılı olmuştum.
''Kaçmaya çalışıyor!'' diye güvenlik ses yükselttiğinde ikisi bir yanıma geldi. Kollarını parmaklarıma doladılar ve beni çekiştirmek istediklerinde bedenime dokanan ellerin beni rahatsız etmeye başlamıştı.
''Bırakın!'' diye konuştum panikle. Zihnim saatler öncesine akıttı zamanı ve kafamın içinde yırtık perdeler açıldı, sahnede yıkım vardı. Yarattığım o enkazın öncesi, o adamın beni bileklerimden tutuşu vardı.
Kemiklerime sancı doldu, avuçlarım terledi, nefeslerim hızlandı. Kontrolüm giderek yitti.
Kafamı arkaya çevirdim, cam kapıya ne kadar uzakta olduğumu hesaplamak için gözlerimi kapıya çevirdiğim an cam kapı iki yana açıldı ve içeriye birileri girdi.
İçeriye Adez girdi, yanında ise iki erkek ve bir kız vardı. Hepsinin bakışlarından akan özgüven, ayaklarının altındaki toprağı titretecek kadar güçlü ve onları sahiplenecek kadar kendilerinden eminken dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim.
Adez buradaydı, her zor durumda olduğumda sanki nerede olduğumu, ne haltlar karıştırdığımı biliyormuş gibi beni eliyle koymuş gibi buluyordu... Gerçi dün geceden beri buradan ayrılmayacağımı herkes düşünürdü, bu önemsiz bir detaydı.
Adez ve adını bilmediğim diğerleri yanımıza geldiği anda Adez elini karnıma bastırdı ve beni geriye doğru hiç zorlanmadan çekerken iki güvenliğin elleri arasından kolayca sıyrılmıştım. Dördü, tek elle dört kişiye dokundu, diğer boştaki elleriylede birbirlerine dokunup aralarına tensel bağ kurdular ve bir tür çember oluşturdular.
Kızın gözleri yavaşça yukarı kaydı, dudakları aralandı ve bir şeyler fısıldadı ancak algılayamayacağım kadar uzağımdalardı. Kız dudaklarını kıpırdatmaya devam etti, saniyeler geçti ve gözleri normale döndüğünde konuştu.
''Bir sorun yok, telefon kendiliğinden yere düştü, güvenlikler buraya kontrol için geldi ve hastane görevlisi kadın kahvaltı için kantine gidiyordu.''
Hepsi, hepsi birden bağlarını kopardılar ancak sanki birileri onları ittirmiş gibi geriye doğru adımlarını attıklarında mideme bir yumruk yemiş gibiydim.
Nefesim tıkandı. Adımlarım boşluğa yalpalarken çatık kaşlarla az önce burada, gözlerimin önünde oynanan oyuna anlam vermeye çalışıyordum.
Bu... Bu da neydi böyle!
''Ben...'' dedim. Bedenim gerginliğin kolları arasına girmiş ve onun güvenli koynuna başını yaslamıştı. ''Ben...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeryüzündeki Cehennem
FantasyElini kaldırdı ve ateşi kum gibi havaya saçtığında alevden bir çember etrafımızı sardı. ''Her şeyi ateşe vereceğim." dedi sakince. "İlk kıvılcım da sen olacaksın." •• Kapak tasarımı şahsıma aittir.