Bulut: Sana anlatacak çok şeyim var aslında...
Bulut: Ama bunları okuma zahmetinde bulunur musun, bilmiyorum.
Bulut: İçimde bir umut var, o umut bana senin bunları okuyacağını söylüyor.
Bulut: Lütfen oku ve beni umuduma küstürme olur mu?
Bulut birkaç saniye bekledi, derin derin nefesler alarak yazmaya devam etti.
Bulut: Çocukken çocukluk, ortaokuldayken heves, lisedeyken ergen derler aşk için. Birçok sıfat koyulur önüne değil mi? Çocukluk aşkı, heveslik aşk ya da ergenlik aşkı...
Bulut: Sen, benim önüne sıfat getirdiğim o kelimesin Toprak.
Bulut: Sen aşksın.
Bulut: İnsan toprağa nasıl aşık olur, diyeceksin belki. Oluyormuş, nefes alırken dokunamadığım tenin öldüğümde üzerime serilecek bir çarşaf olacaksa aşık olurum.
Toprak: Bunu neden yapıyorsun?
Bulut: Neyi?
Toprak: Neden sürekli bana vicdan azabı çektiriyorsun? İstemiyorum, lafından daha ötesinin olduğunu düşünmüyorum ama eğer sen biliyorsan söyle, sana onu kullanayım.
Bulut: Annem haklıymış.
Toprak: Anlamadım? Ne konuda?
Bulut: Birini uzaktan sevmek, sevmelerin en güzeliymiş.
Bulut: Çünkü insan dibinde olduğunda gördükleri yüzünden sevgisine küfrediyor. Uzaktan davulun sesi hoş gelirmiş ya... Benimki de o hesap işte.
Toprak: Annen bilmiyor umarım?
Bulut: Saklayacak bir şeyim yok. Dediğim gibi, seni sevdiğim için pişmanım ama bir erkeği sevdiğim için pişman değilim.
Bulut: Sana giren çıkan da yok nasıl olsa... Dert etme bu kadar, benden zarar gelmez sana.
Bulut: Hem gerçekten seven, sevdiğine zarar verir mi hiç?
Toprak: Verir.
Bulut: Vermez. Eğer gerçekten seviyorsa vermez.
Bulut: Mesela ben... Senin eline bir çivi batsa benim kalbimden kan akar. Senin gözünden bir damla yaş düşse benim göz pınarlarım kurur. Senin gözlerin kapansa, benimkiler açık kaldığı için utanır.
Bulut: Senin kalbin taş kesilse, benim kalbim senin kalbinin yerine de atar.
Toprak: Keşke seni sevme şansım olsaydı Bulut. Ama üzgünüm...
Toprak: Ben yakında evleniyorum.
Bulut sarsılmış gibi donakaldı. Telefonun ekranına bakarken gözleri buğulanmaya başladı. Evleniyordu demek...
Toprak: O yüzden bana daha fazla bağlanmadan sök at o ipleri. Yoksa ben onları kendi ellerimle koparmak zorunda kalacağım. Bu da hem seni, hem beni yaralayacak.
Bulut: Sana bağlanmadan ipleri sökeyim öyle mi?
Toprak: Öyle...
Bulut: Ulan ben gözümü seninle açtım!
Bulut: Sol göğsümde taşıyorum sana olan sevgimi...
Bulut: Krem sürerken gördün ya göğsümü... İşte tam orada, benden ilk gidişinde elime tutuşturduğun zarı dağladım ben kalbimin üstüne. Olur da bir gün o zarı kaybedersem, seni unutmayayım diye.
Bulut: Şimdi kalkmış bana sök at ipleri diyorsun.
Bulut: BEN O İPLERİ SÖKMÜYORUM!
Bulut: Evlen. Umrumda bile değil.
Bulut: Ben seni, beni sev diye sevmedim zaten.
Bulut: Eğer öyle olsaydı şimdiye çoktan intihar etmiştim Toprak.
Bulut: Yani senin anlayacağın; yaşasam yüzünü gördüm diye, ölsem üzerime örtüleceksin diye senden gelen her şeyi kabul ederim ben. Uzaktan da severim, gözlerine baka baka son nefesimi de veririm.
Bulut: Sen beni ister sev, ister sevme.
Bulut: Ben seni kalbimin son atışına kadar severim.
Toprak: Özür dilerim Bulut.
Toprak: Seni sevme ihtimalim olmadığı için özür dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALP KRİZİ [boyXboy]
Short StoryToprak: OĞLUM SANA ÇARK TAKARIM, HER DÖNÜŞÜNDE SANA ÇAKARIM. KİMSİN LAN SEN? KONUŞ! Bulut: Sakin olduğunda konuşalım. -Homofobikler, Yallah Arabistan'a-