X

299 12 1
                                    


X

İppolit, Vera Lebedeva'nın kendisine verdiği bir fincan çayla dudaklarını ıslatıp fincanı masaya bıraktı ve utanmış gibi, neredeyse telaşlı, birden çevresine bakındı.

— Şu fincanlara bakın Lizaveta Prokofyevna, dedi. Porselen galiba, hem sanırım en iyisinden... Hep Lebedev'in camlı dolabında kilitlidirler, hiç kullanılmaz... Öyle dururlar. Karısının çeyizinden kalmadırlar... Kimseye çay verilmez bu fincanlarla... Ama görüyorsunuz, o kadar sevinmiş ki, bizim şerefimize onları çıkardı...

Bir şeyler daha söylemek istiyordu, ama söyleyecek bir şey bulamadı. Yevgeniy Pavloviç fısıldadı prensin kulağına:

— Tahmin ettiğim gibi, sonunda utandı! Ama bu da tehlikeli, değil mi? Öfkesinden şimdi bir taşkınlık yapacağına dair kesin bir işaret bence; Lizaveta Prokofyevna da kalkıp gider herhalde.

Prens sorar gibi baktı ona. Yevgeniy Pavloviç,

— Taşkınlıklardan korkmuyor musunuz? diye sordu. Ben de... Hatta öyle şeyler olmasını isterim. Açıkçası, sevimli Lizaveta Prokofyevna'mızın cezasını çekmesini, hem de bugün, şu anda çekmesini isterim. Bunu görmeden buradan ayrılmak istemiyorum. Sanırım hastasınız siz? Titriyorsunuz.

Prens dalgın, hatta sabırsız,

— Sonra dedi, şimdi karıştırmayın bunu... Evet, hastayım.

Biraz öteden adının geçtiğini duymuştu, İppolit kendisinden söz ediyordu.

İsteri nöbeti gelmiş gibi gülüyordu İppolit.

— İnanmıyorsunuz, değil mi? dedi. Ama inanmalısınız, prens olsa hemen inanırdı, hiç de şaşırmazdı.

Lizaveta Prokofyevna prense döndü.

— Duyuyor musun prens? Duyuyor musun?

Herkes gülmeye başladı. Lebedev telaşla öne çıkmış, Lizaveta Prokofyevna'nın önünde dönüp duruyordu.

— Şu kırıtkan adam, ev sahibin... Biraz önce okunan, senin için yazılmış yazıyı kendisinin gözden geçirdiğini, düzelttiğini söylüyor.

Prens, şaşırmış gibi baktı Lebedev'e.

Lizaveta Prokofyevna ayaklarını yere vurarak,

— Niçin bir şey söylemiyorsun? dedi.

Prens Lebedev'e bakmayı sürdürerek,

— Evet, onun düzelttiğinin farkındayım, dedi.

Lizaveta Prokofyevna birden Lebedev'e döndü.

— Doğru mu bu?

Lebedev elini göğsünün üzerine koyup kararlı, kendine güven dolu bir tavırla doğruladı:

— Çok doğru, efendim!

Lizaveta Prokofyevna neredeyse ayağı fırlayacaktı.

— Bir de övünüyor!

Lebedev göğsünü yumruklayarak, başını giderek daha çok öne eğerek,

— Çok aşağılık biriyim, çok aşağılık! diye mırıldandı.

— Aşağılıksan bana ne bundan! Aşağılığım diyerek işin içinden sıyrılabileceğini mi sanıyorsun? Bak sana bir daha soruyorum prens, böyle zavallı insanlarla görüşmeye utanmıyor musun? Hiçbir zaman affetmeyeceğim seni!

Lebedev inandırıcı, yumuşak bir sesle,

— Prens bağışlayacaktır beni! dedi.

Birden öne atlayan Keller, Lizaveta Prokofyevna'ya doğru bağırdı:

BudalaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin