III
İstasyonda olanlar Lizaveta Prokofyevna'yı da, kızları da neredeyse dehşete düşürmüştü. İstasyondan eve kadar hep birlikte koşarcasına gitmişlerdi. Lizaveta Prokofyevna'nın görüşüne ve düşüncesine göre, bu olayla birçok şey açıklığa kavuşmuştu; öyle ki bütün bu kargaşaya, korkuya karşın, kafasının içinde birtakım düşünceler biçimlenmişti. Aslında herkes ortada çok özel bir durum olduğu, bu nedenle belki de (bir şans olabilirdi bu) son derece önemli bir sırrın ortaya çıkacağı kanısındaydı. Prens Ş.'nin daha önceki bütün sözlerine, verdiği güvencelere karşın, Yevgeniy Pavloviç'in "ne mal olduğunun" anlaşıldığı, "şu sürtükle ilişkisinin bulunduğu resmen ortaya çıkmıştı". Lizaveta Prokofyevna, hatta büyük iki kızı da böyle düşünüyordu. Bu düşünce başka bilinmezlikleri beraberinde getirmişti. Gerçi kızlar annelerinin bu büyük korkusundan için için nefret ediyorlardı, ama bu karışıklığın ilk anlarında sorularıyla annelerini tedirgin etmek istemiyorlardı. Ayrıca küçük kız kardeşleri Aglaya İvanovna'nın bu konuda belki de onların, annelerinin bilmediği bir şeyler bildiğini düşünüyorlardı. Prens Ş. de bir şey söylemiyordu ve çok düşünceliydi. Lizaveta Prokofyevna yol boyunca hiç konuşmamıştı onunla. Prens Ş. ise bunun farkında değilmiş gibiydi. Adelaida "biraz önce hangi amcadan söz ettiklerini ve Petersburg'da neler olduğunu" soracak olmuştu ona. Ama Prens Ş. karşılığında yüzünü ekşiterek bir takım raporlarla, bütün bunların elbette saçma olduğuyla ilgili anlaşılmaz bir şeyler mırıldanmıştı. "Çok doğru!" demişti Adelaida, artık başka bir şey de sormamıştı. Aglaya nedense son derece sakindi, yalnız çok çabuk yürüdüklerini düşünüyordu. Bir kez dönüp arkasına bakmış, onlara yetişmeye çalışan prensi görmüştü. Onun bu çabasını fark edince alaylı alaylı gülümsemiş, bir daha dönüp arkasına bakmamıştı.
Sonunda tam eve yaklaşmışlardı ki, karşıdan onlara doğru gelen, Petersburg'dan yeni dönmüş İvan Fyodoroviç'le karşılaştılar. İvan Fyodoroviç'in ilk sorduğu Yevgeniy Pavloviç oldu. Ama Lizaveta Prokofyevna öfkeyle geçip gitti yanından. Ona cevap vermediği gibi, yüzüne bile bakmamıştı. İvan Fyodoroviç kızlarının yüzünden de, Prens Ş.'nin yüzünden de evde fırtınanın kopacağını anlamıştı. Ayrıca olağanüstü huzursuz olduğu İvan Fyodoroviç'in yüzünden de belliydi. Hemen Prens Ş.'nin koluna girdi, evin kapısında durdurdu onu, neredeyse fısıldayarak bir şeyler söyledi ona. Olağanüstü bir haber aldıkları verandaya çıktıklarında da, Lizaveta Prokofyevna'nın yanına gittiklerinde de yüzlerinden belliydi. Herkes yavaş yavaş üst katta, Lizaveta Prokofyevna'nın odasında toplandı. Aşağıda verandada prens yalnız kalmıştı. Bir şey bekliyormuş gibi, bir köşede oturuyordu. Ama ne beklediğini kendi de bilmiyordu. Evin içindeki kargaşayı, hareketliliği gördükçe eve gitmek aklına bile gelmiyordu. Dünyayı unutmuş gibiydi ve onu nerede bırakırlarsa bıraksınlar, en azından iki yıl kalkmadan oturabilirdi orada. Üst katta arada bir endişeli, telaşlı tartışmaların olduğu duyuluyordu. Prens orada öyle ne kadar oturduğunu bilmiyordu. Artık akşam olmuş, hava kararmaya başlamıştı. Verandaya birden Aglaya çıktı. Yüzü biraz soluk olsa da sakindi. Burada karşılaşmayı "hiç beklemediği" prensi köşede oturur görünce şaşırmış gibi gülümsedi. Yanına gidip sordu:
— Ne yapıyorsunuz burada?
Sıkılarak bir şeyler mırıldandı prens, ayağa kalktı. Ama Aglaya hemen oturdu yanına, prens de oturdu. Aglaya birden dikkatle bakmaya başladı prensin yüzüne, sonra bir şey düşünmüyormuş gibi pencereden dışarı baktı, sonra tekrar prense. "Galiba gülmek istiyor," diye geçirdi içinden prens. "Ama hayır, istese gülerdi."
Kısa süren bir sessizlikten sonra sordu Aglaya:
— Çay ister miydiniz? İstiyorsanız söyleyeyim, getirsinler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Budala
ClassicsFyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski'den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiy...