S7 - Jimin

430 39 27
                                    

Bütün gün evde kalma düşüncemi anında bozup, giyindim. Hoseok'a mesaj atmıştım buluşmak için. En azından bunu yapabilmeliydik. Arkadaşlarımızın yanında rahat değildik.

  Mesajıma hemen cevap vermişti. Bunun mutluluğuyla yıldırım hızında giyinip parka indim. Şu an karşımda küçük bir çocukla, ciddi yüz ifadesiyle konuşan Hoseok vardı. Ne hakkında konuştuklarını merak edip biraz daha yaklaştım.

Küçük çocuğun merakla büyüyen gözleri, Hoseok'u dikkatle izliyordu. Arada kafasını onaylar biçimde sallıyor ve tamam diye mırıldanıyordu. O sırada Hoseok'un sesini işittim. Sert değildi, anlaması için de açık konuşuyordu. "Yabancılara yaklaşmaman gerek. Annen orada üzüntüyle oturuyor. Neden ona bunu yapıyorsun?"

Annesinden bahsedilince çocuğun gözünden bir yaş düşmüştü. Demek sorun buydu. Parka göz attım, kadını aradım. Kaydırağın olduğu yere yakın bankta oturmuş ağlıyordu. Hoseok'a baktım ardından tekrar. Çocuğun gözlerindeki yaşı siliyordu. "Annenden özür dile. Bir daha yabancılara yaklaşmayacağını da söyle ki üzülmesin."  Çocuk hemen kafasını sallamış, koşarak annesine gitmişti.

Hoseok gerçekten inanılmaz birisiydi.

Çocukla olan muhabbeti bitince yanına oturdum. Bir an şaşırsa da hemen kollarını belime doladı. Kokusunu bu kadar yakından alabilmek çok güzeldi. Yanağına öpücük bırakıp geri çekildim. Ellerimizi birleştirdi, oturduğu yerde bana doğru döndü. "Nasılsın?"

  Endişeliydi ses tonu. Üzülmüştüm. Onu endişelendirmek istemezdim...

"Daha iyiyim. Sen nasılsın, çocuklar, Jungkook nasıl?"

Jungkook'un adını duyduğunda kaşındaki hafif hareket dikkatimi çekmişti. Mimikleri ondan bahsedilince değişiyordu. Elime indirdi bakışlarını, parmaklarımı okşadı bir süre. Hala odağı parmaklarımdayken konuştu.  "Jungkook iyi, hatta çok iyiydi. Yarın çıkacak. Bu yüzden yanında durmuyoruz biz de. Çocuklar da iyi. Ama ben değilim." Son cümlesiyle endişem arttı. Bir sorunu mu vardı?

Hemen iki elini de avuçlarıma aldım. "Bir sorun mu var?"

Dudaklarını ısırdı, bacağını sallıyordu. Stresliydi. Söylemesi gereken şeyler vardı belki de.

"İyi değilim, seni özledim. Sen üzgündün..."

Daha diyeceği varmış gibi dudakları aralandı ve hemen kapandı. Kesinlikle bir şeylerden habersizdim. Bunu iliklerime kadar hissediyordum artık.

  Namjoon ve Yoongi'de de bir şey vardı.

"Hoseok," başımı biraz eğip gözlerine odaklandım. "Namjoon ve Yoongi bizi biliyor mu?"

  Dudakları yavaşça 'O' şeklini alırken , kaşları havalandı. "Sanmıyorum. O nereden çıktı?" 

  Ellerini kucağıma çekip oynamaya başladım. Ellerini çok severdim. "Gariplerdi de. Seninle ben yan yanayken birbirlerine böyle yaptılar..."  Hemen göstermek için dirseğimi, onun koluna vurdum.

  Bir süre sessizliğin ardından gülüp kollarını bana sardı. Boynundaki başıma bir öpücük kondurdu. "Ben sorarım onlara bir şeyler. Bence açıklamalıyız."

Dediği şeyi yapmayı ben de çok istiyordum. Belki de söyleyip kurtulmalıydık.

"Açıklarsak, her şey daha kolay olabilir." Bunu söylerken sert şekilde yutkunmuştu. Onun gerçekten bir sıkıntısı vardı.

Bedenimi zorla ondan uzaklaştırdım. Gözleri dolu doluydu. "Hoseok..." Sıkıntısı her neyse ve onu bu şekilde üzüyorsa , beni de üzerdi. Bunu bildiği için hemen burnunu çekti, elinin tersiyle de gözlerini temizledi. Birkaç yaş yanağına düşerken onları da yakaladı. Gülümsedi. Bana şöyle bir durumda bile en güzel gülümsemesini verdi.

Onun sıkıntısını  öğrenmeliydim. Bilmeliydim ve yardımcı olmalıydım.

Gülümsediği sırada, elimle ağzını kapattım. "Gülmek zorunda değilsin, nasıl
hissediyorsan öyle davran."

"Ama seninleyim ve mutlu hissediyorum."

Ağzındaki avucum yüzünden konuşması boğuktu. Buna gülüp elimi çektim. "Farklı şeyler de hissediyorsan, onlara da izin ver."

Birkaç saniye düşündü. Artık gülümsemiyordu. Sürekli yutkunmaya da başlamıştı. Gözleri gözlerimi buluyor ardından onları kaçırıyordu.

O konuşana kadar konuşmayacaktım. Eğer bir şey dersem, aklındakinden vazgeçerdi.

  Aramızdaki garip atmosfer beş dakika belki de on dakika sürdü. Sonunda gözleri korkusuzca gözlerimde durdu. Derin bir nefes aldı. "Jimin... Ben birisinin canını yaktım."

  Hiçbir tepki vermemek için uğraşıyordum. Ancak bir sürü soru vardı aklımda.

  "Sana söylemediğim için çok pişmanım ama mecburdum. Aranız bozulurdu."

Kimden ve neyden bahsediyor hiç bilmesem de, dinlemeye devam ettim.

"Jungkook. Bana aşık."

Midemdeki bulantıyı geri çevirmek için sürekli yutkundum. En yakın arkadaşlarımdan birisi, sevgilime aşıktı.

Değişmeyen miniklerimden mi güç alıyordu bilmiyordum ama, Hoseok öyle hızlı konuşuyordu ki...

"Bana açıldığında seninle yeni flörtleşiyorduk. Karşılık veremeyeceğimi söyledim. Herkese nasılsam ona da öyle oldum. Bir gün beni tehdit etti. Bunu nasıl yapabildi bilmiyorum. Takımdaki yeri iyiydi, bacağımı yok eder ve takımdan çıkarım dedi."

Jungkook'un gözünün döndüğü o anları hayal edemiyordum bile. Hoseok'u tehdit edecek, bacağından olmayı göze alacak kadar gözü nasıl dönebilirdi? Bu aşk olamazdı ki...

"Ona karşılık veremeyeceğimi tekrar söyledim. Ve bu yüzden bacağına bir şeyler yapmış olmalı ki ameliyat oldu..."








Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Secret ☆ Jihope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin