Odaya giremiyordum. Tek yaptığım kapıda dönmekti. Hoseok da beni sakinleştirmeye çalışmaktan başka bir şey yapamıyordu.
"Hadi Jimin, seni görmek ister."
İsterdi. Çünkü aynı şeyi ben de isterdim. Ona acımaktan korkuyordum. Kimse acınma duygusunu hak etmezdi. Bu Tanrı'ya aitti. Diğer birçok şey gibi.
"Hadi..."
Olduğum yerde durup gözlerine baktım. Bunla birlikte bileğimden tutup bedenimi içeriye doğru ittirdi.
Tüm kafalar bana dönerken , ben sadece yataktaki Jungkook'a bakıyordum.
Gözlerim dolmaya başlamıştı yine. Görüşüm daha da kötü olurken etraftaki insanları unutup ona koştum. O da benim gibiydi. Dolu gözlerle beni izliyordu.
"Özür dilerim Jungkookie, fark edemedim. Özür dilerim..."
Kollarımı boynuna sarıp ağlamaya başladım. Onu çok seviyordum. Bunca zaman benimle ilgilenen insan, şu an ilgime en çok ihtiyacı olan insandı.
"Jimin," Hoseok'un sesiyle Jungkook'un boynundaki kollarımı ayırdım. "Dinlensin istersen."
Ya da çok sarıldın ayrıl artık , demekti bu. Yanaklarımın kızardığından emin şekilde geri çekilip, diğerlerinin yanına yürüdüm. Hoseok'un kıskanç bakışlarından kaçmak için ondan en uzak noktaya gittim.
"Biz gidelim o zaman?"
Taehyung , Jungkook ve ailesine hitaben sorduğunda kötü hissetmeden edemedim. Neden gidiyorduk ki? Biraz daha kalsaydık?
"Olur mu Jungkook?"
Annesi ile babası sorduğunda , gözleri hâlâ bizdeydi. Jungkook hepimizle arasında bağ olan birisiydi. Hepimizi çok severdi. Gitmemizi istemiyordu büyük ihtimal ama bizi yormamak için de kalın demezdi. Bunu çok iyi biliyordum.
"Şey," Birkaç adım öne gidip utanarak konuşmaya başladım. "İsterseniz biz arkadaşları olarak kalalım, bilirsiniz arkadaşlar böyle anlarda çok gereklidir. Yani size gereksizsiniz demiyorum, aile hep duygusal hava verir ondan. Yani ben-"
Omuzuma koyulan elle başımı daha çok eğdim. "Jungkook da istiyorsa biz burada kalırız. Hem eğlenceli vakitler geçirebiliriz. Jimin'in demek istediği buydu. Değil mi Jimin?"
Namjoon hyung'a dönüp gülümsedim ve başımı salladım. Burada kalırsak en azından farklı konulardan konuşur ve aklınu dağıtabilirdik. Ailesiyle olduğu sürece annesinin gözlerindeki acıyı görecek , daha çok üzülecekti.
"Anne, kalsınlar... Hem siz işe dönün."
Bir de iş vardı. Günümüzün en salgın hastalığı. Tüm gün robot gibi çalışırdın.
Namjoon hyung, omuzumdaki elini çekip Jungkook'un yanındaki sandalyeye oturdu. Annesi ve babası da ona birkaç şey tembih edip odayı terk etti. Şimdi yalnızdık.
Herkes oturacak bir yer bulup yayıldığında , ben de Jungkook'un yatağına oturdum. Gülüp kenara kaydı. Sadece bedeninin üstünü hareket ettirmişti. Büyük ihtimal bacağı hâlâ uyuşuktu...
Açtığı yere uzandım. Taehyung homurdanarak konuşuyordu. Kıskanç işte. Jungkook gülüp ona döndü. "Diğer bacağımı da aldırırsam sana da yer açılır."
Pekâlâ, bunun komik olması mı gerekiyordu? Bu şakayı yapan Jungkook'du.
Herkes bir anda nefes almayı da bırakmıştı sanki. Korkunç bir sessizlik oluştu. Jungkook hâlâ gülümsüyordu.