S8- Jimin

364 38 12
                                    

"Hoseok, ağlama..." Bunu daha kaç kere söylemiştim sayamadım. Kollarım arasında ağlıyordu. Jungkook'a bunu yapanın o olduğunu, deli gibi pişman olduğunu ve pisliğin teki olduğunu tekrarlıyordu.

Sevgilimi başkasının aşkına karşılık veremediği için resmen teselli ediyordum.

Sırtındaki elimi saçına çıkarttım. Parmaklarım arasındaki tutamları okşamaya başladım. Vücudu titriyordu. "Lütfen Hoseok, senin bir hatan olamaz. İnsan zorla sevemez."

Kafasını sağa sola sallayıp durdu. Jungkook bunu nasıl yapabilirdi? Onu tanıdığımı sanarken, bunca zaman yanılmış mıydım?

Kafasını avuçlarım içine alıp , göz göze gelmemiz için kaldırdım. "Ben hastaneye gidiyorum."  Oturacak değildim. Bir şeyler yolunda gitmiyordu ve ben sevgilimin böyle yıkılmasını izleyecek değildim. Ellerimi tutup endişeyle konuşmaya başladı, her halükârda gidecektim. Boşunaydı. "Hayır Jimin, olaylar karışmasın."

  Elini iyice tutup çekerek ayağa kaldırdım bedenini . "Yürü Hoseok."

  Hâlâ konuşuyor, gitmemem için yalvarıyordu. Beni tanıdığını varsayıyordum. Ben düşüncelerimi paylaşmaktan çekinmezdim. Bir sorun varsa halledilmeliydi.

Hastaneye yaklaştığımızda sesi daha da azaldı, odaya geldiğimizde artık konuşmuyordu.

Annesi başında oturuyordu. Ama umursamadım. "Açıklama bekliyorum Jungkook."

Hoseok iyice arkama sinmişti. Elini tutup, okşadım. Jungkook ve annesi ise bize bakıyor ve öylece oturuyorlardı.

"Jimin, oğlum ne oldu böyle?" Ah Bayan Jeon, bir bilseniz...

Gözlerimi Jungkook'un gözlerine diktim. "Oğlunuz anlatsın."

Kadın hemen kaşlarını çatıp Jungkook'a döndü. Jungkook'un titreyen elleri, doğruluyordu her şeyi. "Oğlum, bir sorun mu var?"

Jungkook sadece beni izliyordu. Annesini duymamış gibiydi. Hoseok'un tuttuğum elini onlara gösterdim. "Biz sevgiliyiz."

Annesi bir an şaşırsa da,gülümseyerek ayağa kalktı. Yanımıza gelip, ikimizin de omuzlarını okşadı. "Ne güzel bir haber bu..."

Jungkook'un ne düşündüğünü o kadar çok öerak ediyordum ki, annesinin yanından sıyrılıp karşısına geçtim. Hoseok ile artık el ele tutuşmuyorduk. "Bunu kendine nasıl yaptın?"

Ses tonum çok korkutucu çıkmıştı. Annesi için çok zor anlardı belki de bunlar, bizi bu durumda izlemek...

"Jimin," diyebildi sadece. Güldüm. Gerçekten güldüm. Öyle sinirliydim ki, bunu kendisine sırf Hoseok'tan karşılık alamadığı için yapmasına öfkeliydim.

"Bunu nasıl yaparsın? Arkadaşız sanıyordum?"

  Ben Jungkook'un üzerine daha çok eğilirken, annesi omuzlarımdan tutup beni geriye çekti. "Oğlum lütfen, dur."

Bağırarak kenarda duran sandalyeye tekme attım. Gözüm dönmüştü. Kimseyi umursamıyordum. Tek umurumda olan Jungkook'tu ancak onu bile tanıyamıyordum artık.

  "Nasıl bacağını hiç uğruna kesersin!?"

Hiç uğrunaydı, evet. Hiç.

Odadaki sessizlik Jungkook'un daha da öok titremesine sebep olmuştu. Hoseok o sırada kolumdan çekip, bedenimi ondan uzaklaştırdı. Annesi de Jungkook'a sarıldı.

Diyecek söz bulamıyordum.

Hoseok beni kapıya çekiştirirken , ellerinden kurtulup Jungkook'a koştum. Annesini umursamadan itip, bedenini kollarım arasına aldım. İkimiz de hümgür hüngür ağlıyorduk. Sıkı sıkı onu sararken, sürekli aynı cümleyi tekrarladım. "Ben senin için aşkımdan vazgeçerdim."

Vazgeçerdim. O üzülmesin diye her şeyi yapmıştım ben dostluğumuz boyunca. Onu Taehyung da, ben de çok sevmiştik. O bize bunu yapmamalıydı.

Ancak o günün sonunda, sakinleşmişken öğrendik ki, Jungkook tamamen yalan söylemişti. Hoseok'a dedikleri bir çeşit blöftü. Aslında Jungkook kanserdi ve bu yüzden ayağından kurtulması gerekiyordu...

İstese de istemese de.

Onu anlayamazdım ancak onu anlamak için çabalardım. O mutlu olsun diye de çabalardım. Ucunda benim mutsuzluğum olsa da, pişman olmazdım.



final yakın🖤

Secret ☆ Jihope✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin