Jungkook'un anlattıkları üzerine kendimi toparlayabilmem çok zor olmuştu. Yaklaşık bir hafta Hoseok ile konuşamamıştım bile. Her yaptığımla kendimi daha da çok suçluyordum. İyi bir arkadaş olsaydım, neyi olduğunu öğrenebilirdim.Ameliyat günüydü. Bugün bacağına veda edecekti.
Elimdeki çiçek demetini daha sıkı sardım. Hastane koridorları hep mi insanın içini ürpertirdi? Arkadaşımın şu an ameliyatta olması bile ağlamama sebep oluyordu.
"Jimin?"
Kafamı kaldırıp sesin geldiği tarafa döndüm. Taehyung , Hoseok , Namjoon ve Yoongi geliyordu. Ayağa kalkıp Hoseok'un bana doğru koşuşunu izledim.
Yapma hyung... Belli edeceksin.
Hemen yanıma ulaşıp sarıldığında , karşılık veremedim. Çiçekleri tutuyordum. Hoseok ayrıldığında Taehyung'a sarıldım. Onu özlemiştim. Ayrıldığımızda Namjoon ile Yoongi'ye başımla selam verip banka geri oturdum. Hoseok sağ tarafıma geçip başını omuzuma yasladığında ister istemez etrafı izledim. Alışmışlık çok korkunç bir şeydi.
Taehyung kafasını duvara yaslayıp, uyukluyordu. Namjoon ile Yoongi de onun yanındaki bankta muhabbet ediyordu. Bunu fırsat bilerek bir elimi Hoseok'un yanağına yasladım. Benim sevgilim çok yorgundu. Çok...
Omuzumdaki kafasını boyun girintime sokup derin bir nefes aldı. Bana yaklaştığı için saçları burnuma değiyordu. Dudaklarımı tatlı bir tebessüm kapladı. Çiçek demetini dizlerimin arasına alıp sıkıştırdım. Kollarımı hemen Hoseok'a sardım. Bunu bekliyormuşçasına karşılık verdiğinde gözlerim tekrar doldu. Onu çok seviyordum. Öyle çok seviyordum ki , içime sığmıyordu.
O benim hayatımın en güzel şiiriydi.
Biz sarılmayı sürdürürken, Jungkook'un ailesi geldi. Annesi ve babası olduklarını biliyordum. Ayağa kalkıp , önlerinde saygıyla eğildim. Kadın ayakta zor duruyordu. Bunu kabullenemediği belliydi. Jungkook bile bu kadar kabullenmişken...
Birkaç dakikanın ardından ailesi Jungkook'a ayrılan odaya geçerken, biz hâlâ çıkmasını bekliyorduk. Namjoon ile Yoongi uyuyakalmıştı, Taehyung yiyecek bir şeyler almaya gitmişti. Yalnızdık. Belki de konuşacak çok şeyimiz vardı, ancak yapamıyorduk. Tekrar omuzuma yatıp, elimi avucu içine aldı.
"İyi olacaktır Jimin, kendini yıpratma."
İyi olacaktır diyebilmeyi çok istiyordum ancak nerden bilebilirdik ki?
"Hoseok..."Daha fazla dayanamadım, hıçkırıklarımı tutamadım. Hemen omuzumdaki başını boynuma yasladı , kolları etrafımı sardı. Öyle yüksek sesle ağlıyordum ki, birkaç hemşire yanımıza gelip bir şey yapmaları gerek mi onu tartışmaya başladı.
"İğne, sakinleştirici iğne."
Namjoon'un dedikleriyle birlikte hemşirelerden biri doktora sormaları gerektiğini söyleyip yanımızdan ayrıldı. Eğer uyursam Jungkook'u göremezdim."Hayır! O çıkana kadar buradayım!"
Hoseok ellerini yanaklarıma yaslayıp kendisine odaklanmamı sağladı. O güzel yüzüne bakarken daha çok ağlamak istiyordum. Şu an onu öpebilmeyi dilerdim.
"Bak Jimin, onu hemen uyandırmazlar, yani sen burada olsan da göremezsin. Hadi bebeğim, sadece uyu. Bak titriyorsun."Hoseok'un ağzından kaçırdığı şey yüzünden tüm dikkatim dağılmıştı. Bebeğim...
Gözlerimi kaçırarak etrafı izledim. Kimse oraya takılmış gibi durmuyordu, herkesin gözü bendeydi ve endişelilerdi. Onlara bu kadar stresin içinde, başka bir stres yaşattığım için çok utanıyorum...Hiçbir şey demeden başımı sallayarak onayladım. Tam da bu sırada ameliyathanenin kapısı açıldı. Doktor bize doğru gelirken koluma yediğim iğne yüzünden gücüm çekiliyor gibi hissediyordum.
"O iyi."
Duyduğum kelimeler gülümsememe neden olurken, uyuma vaktim gelmişti. O iyiyse, ben de iyiydim...
🍃🍃
"Jimin uyanmazsa siz gidin. Ben beklerim burada."
Kapının kapanma sesinin ardından ellerimi saran sıcaklıkla kaşlarım çatıldı. O kadar bitik hissediyordum ki, gözümü açabileceğimden emin bile değildim.
Dudaklarımı şapırdattım , tamamen istem dışı olmuştu. "Jimin?"
Gözlerimi hâlâ açamıyordum, belki de istemiyordum. Bilirsiniz, uyku çok tatlıydı.
"Jimin, su vereyim mi hayatım?"
Ah Hoseok, öyle güzel hissettieiyorsun ki...
"Yalnızca seni öpmek istiyorum ."
Bunu dediğime ben de inanamadım. Sonuçta gözümü bile açamıyordum. Belki de rüyamda konuştuğumu düşünüyordu. Biraz kıpırdandım, başımda hafif bir ağrı vardı. Ardından gözlerimi araladım. Göz kapaklarımın kaç kilo olduğundan bahsetmedim değil mi? Yaklaşık elli kilo varlar.
Hoseok elinde sürahi ve bardakla , ağzı açık bana bakıyordu. Bu haline gülmeden edemedim. Ne vardı onu öpmek istediysem?
"İstiyorum."
Söyleyiş şeklim daha çok , bir bebeğin emziğini istediği o anı andırıyordu. Kollarımdan yardım alarak oturur pozisyona geldim ve ellerimi ona doğru uzattım. Yüzündeki şaşkın ifadeyi bir türlü atamıyordu.
"Gel buraya koca bebek."
Sonunda kendine gelebildiğinde, elindekileri küçük masaya bırakıp kollarıma girdi. Kokusu bile özeldi. Hoseok benim için çok özeldi.
Yatağın kenarındaki bacağının birini tutup çektiğimde , sendeleyip yatağıma düştü. Ben de bunu istiyordum zaten. "Güzelce yat yanıma." Dediğim şeyle birlikte bacaklarını üzerimdeki örtünün içine soktu , tekrar kollarını etrafıma sardı. Bu adam ve kolları çok ayrı bir dünyaydı.
"Seni çok seviyorum Hoseok."
Belimdeki elini çıkarıp, saçlarımı karıştırdı. "Ben daha çok."
"Bunu tartışmayalım isterseniz?"
Gülüşü kocaman olurken , onu daha çok öpmek istiyordum. Tüm dikkatim dudağındaki o küçük noktadaydı. Beni öyle çok çekiyordu ki kendine...
"Öpmek istiyorum."
İstemsiz oluyordu hep. Düşüncelerim kendiliğinden dudaklarımın arasından fırlıyordu. Engel olmak isteyen kim? Sevgilim değil mi? Öperim de , severim de.
"Jimin! Ayıplaşma."
Dediği şeye ikimiz de gülerken telefonu çalmaya başladı. Hemen cevaplayıp birkaç saniye içinde kapattığında endişelenmeden edemedim.
"Jung-Jungkook?"
Yataktan inip ellerimi tuttu. "Kalk, uyanmış."