Eylül ayının son demlerine yaklaşmışken, güneş odamı ısıtmakta ısrarcıydı. Göz kapaklarımı ellerimle ovuşturarak,bedenimi sıcacık yatağımdan kaldırmam gerektiğini sürekli tekrarlayan saate doğru çevirdim ve elimi üzerine atıp durdurdum.Yatakta kendimi bir yay gibi gerdikten sonra artık kalkmaya hazır olduğumu anladım ve ani bir adımla kendimi kaldırdım.
Bugün benim için oldukça önemliydi yoksa bol bol miskinlik yapabilirdim. Aylardır işsizdim. O kadar uğraşmama çabalamama rağmen bir türlü kendime göre iş bulamıyordum. Tüm çabalarımı bir kenara bırakmış, tüm umutlarımı yitirmiştim. Artık İstanbul'da durmamam gerektiğini düşünmüş ailemin yanına Ankara'ya dönmem gerektiğine karar vermiştim ki tesadüfen bulduğum bu iş sayesinde vazgeçecektim sanırım.
Üniversiteden ev arkadaşım Yasemin'in kuzeni Murat İstanbul'da ufak bir kafe işletiyordu. Olumsuz yanıt aldığım bir iş görüşmesinden çıkmıştım. Kafe çok yakın olduğu için yanına uğramak istedim. Muratla oturup konuşurken müşterilerden birisi kulak misafiri olmuş. Benimde daha önce yöneticilik yaptığımı ve iş aradığımı duyunca konuşmamıza dahil oluvermişti.Bir arkadaşının büyük bir şirkette çalıştığını ve yönetici aradıklarını söylemişti. Adam sürekli Murat'ın müşterisiymiş. Muratta gitmem konusunda ısrar edince bende hali ile şansımı denemek istedim ve Beyfendinin yardımcı olmasını kabul ettim. Arayıp bugün için mülakata çağırmışlardı o yüzden erkenden hazırlanıp çıkmam gerekiyordu.
Bilekte biten siyah kumaş pantolon üzerine beyaz klasik gömleğimi giymiştim. Saçlarım siyah ve uzundu,kıvırcık olan saçlarımı duştan çıkınca köpük ile şekil verip kendi haline bıraktım. Doğal bitişli bir makyaj yaptıktan sonra çantamı da alıp aynanın karşısına geçiverdim. Hiçbir eksiğim olduğunu göremiyordum şu an. Kendimi incelemeye devam ederken telefonumun çaldığını duydum. Kahvaltı ederken mutfak masasının üzerinde unutmuştum sanırım. Koşar adımlarla mutfağa geçip telefonu açtım. Arayan annemdi. Bugün gideceğimi söylemiştim büyük ihtimal uyandığımı kontrol etmek için arıyordu.
"- Efendimm Anneciğim.""-Günaydın yavrum. Uyandın mı ? Geç kalırsın diye arayayım dedim."
"-Uyandım anne. Çıkacam birazdan."
"-Kahvaltını etmeden çıkma sakın."
"-Ettim anne,ettim. Merak etme.Hadi çıkıyorum ben."
"- Tamam yavrum. Hadi hayırlısı olsun, çıkınca haber ver,öptüm seni."
"- Öptüümm."
Telefonu kapattıktan sonra duraksadım. Özlemiştim annemi. Aklım ondaydı sürekli. Üniversiteyi bitirdikten sonra İstanbul'da çok iyi bir iş bulmuştum bu yüzden Ankara'ya dönmedim tekrar. Babam geçen sene vefat etmişti, anneme ne kadar ısrar etsem de buraya gelmeyi kabul etmedi. İşi bırakıp yanına gitmeyi teklif ettim, hatta teklif değil yapacağımı söyledim ama bunu da kabul etmedi. Ben seni boşuna okutmadım çalış gelme buralara dedi. Bir kaç kere işi bıraktığımı yanına yerleşeceğimi söyleyince de çok gereksiz ve büyük tepkiler göstermişti. O yüzden bende kaldım İstabul'da. Gerçi yalnız değildi abim ve yengem yakın oturuyordu onlara ama olsun yine de aklım kalıyordu.
Ben annemi düşünmeye dalmıştım ki telefonun zil sesi ile düşüncelerimden ani bir silkinme ile çıktım. Görüşmeye gideceğim şirketten arıyorlardı hemen açtım."-Zehra hanım. Merhaba."
"-Merhaba buyurun."
"- Zehra hanım bugün saat 11:30'da mülakat için çağırılmışsınız. Katılım sağlayabilecek misiniz acaba?"
"- Ha Evet, evet. Katılacağım tabi ki de."
Kolumda ki saati kendime doğru çevirip baktım hemen.
Allah kahretsin!!!
Saat 11:15 di. Ben kaç dakikadır annemi düşünüyordum da geç kaldım böyle."- Randevu saatinize 15 dakika kaldı, sizde gelmeyince bilgi almak istedim."
"- Şey bende tam sizi arıyordum haber vermek için. Yolu bulmakta zorlandım biraz uzaktan geliyorum da. Biraz gecikeceğim bilginiz olsun."
"- Peki Zehra hanım."
Hemen topuklu ayakkabılarımı giydim ve çantamı alıp hızlıca çıktım. Koşar adımlarla ilerlerken bir yandan da kendime kızıyordum.
"- Aferin Zehra ya . Valla kızım bravo sana, aylardır iş arıyorsun tam bu olucak diyeceksin geç kalıyorsun ya . Pes sana."
Diye söylenirken hemen ilk gördüğüm taksiye atladım. 20 dakikalık bir yoldan sonra nihayet gelmiştim. Hızlıca taksi parasını ödedim ve indim. Binanın önünde durup incelemeye bile vaktim yoktu. Bir elimde çantam diğer elimde evraklarımla hızlıca yürümeye başladım.Saçlarım rüzgarın verdiği emirle kendini ordan oraya savunurken önümü görmeme bi hayli engel oluyordu. Evrakları tuttuğum elimle Saçlarımı yüzümden çekmeye çabalarken bedenime çarpan sert bir şeyle sarsıldım. Düşmemiştim ama baya sarsılmıştım. Kafamı kaldırıp neye çarptığıma bakmak istedim. Saçlarımı yüzümden çekerek önümde ne olduğuna bakmak için gözlerimi dikmiştim. Karşımda uzun boylu, geniş omuzlu, baştan aşağı simsiyah takım elbiseli, oldukça iri bir adam bana bakıyordu. Çarpışmada onunda bir payı yokmuşçasına kaşlarını çatmış, sert çehresi ile hesap sorarcasına yüzüme bakıyordu. Aynı ifade ile ona karşılık vererek,
"-Önünüze bakar mısınız ? Beyfendi."
Diye çıkıştım."-Hoş çarpmadan önce bakmanız gerekirdi ama neyse."
İma da bulunarak devam ettim. Sert yüz hatlarını daha da sertleştirmiş bakıyordu. Hiçbir şey söylemeden geçti ve gitti. O kadar garipti ki anlam veremedim. Durup bunu düşünecek zamanımda Yoktu açıkçası. Hızlıca içeri girdim resepsiyonda duran kızıl saçlı bayana mülakat için geldiğimi söyledim. Adımı ve soyadımı sorduktan sonra " Asansör ile 6.kata çıkın, koridorun sonunda sağda ki oda."
Diye cevap verdi. Asansöre bindiğimde heyecanım artmıştı. Kendimle sakinleşmek amaçlı konuşuyordum. Sonunda altınca kata gelmiştim asansörün kapısı açılmış ve adımını simsiyah mermerlere atmıştım. Koridorda yavaş adımlarla ilerledim ve sonda ki odaya nihayet vardım. Üstümü düzeltip derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklattım. Tok bir ses içeriden,"-Gel."
Diyiverdi. Kapıyı açtım ve karışımda duran Adama doğru baktım.
"-Buyrun gelin."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Adamın sorduğu yoğun sorulardan sonra mülakat sona ermişti. Büyük ihtimal olumlu olacağını söylemişlerdi ama bir kaç kişi daha olduğu için prosedür gereği bir kaç güne kesin haber vereceklerdi. Odadan çıktığımda öğle saatiydi büyük ihtimal herkes öğle yemeğindeydi. Asansöre doğru ilerledim. Düğmeye basıp çağırdım.
Asansörün kapısı açılır açılmaz kendimi içeriye attım. Zemin düğmesine bastım ve derin bir oh çekerek kafamı duvara yasladım. Gözlerimi kapatmıştım üzerimden büyük bir yük kalmış gibi hissediyordum ama yine de korkuyordum olmayabilir diye. Ben kendimi bu düşüncelere bırakmışken asansörün kapısı açılı verdi.
Tam adımımı asansör kapısından attım ki, Ben zemin katın düğmesine basmıştım ama burası zemin değildi. Kafamı kaldırıp kaçıncı katta olduğumu kontrol etmek istedim. -2 de olduğumu görünce bir an şaşırdım. Acaba yanlış mı basmıştım?
Hayır doğru düğmeye bastığıma emindim. Yoksa bu kattan birisi mi bastı düğmeye diye düşündüm. Hayır öyle de olmaz başkası basmış olsa şu an burda olur diye düşündüm.
Belli ki biri basıp gitti diye düşündüm ve asansör ve mermer arasında olan ayağımı içeri çektim , elimi zemin katın düğmesine yönlendirdim.
Kapı tam kapanmak üzereydi ki bir çığlık sesi duydum."- Yapmayınnnn!!!!"
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Arkadaşlar öncelikle bu ilk hikayem bu yüzden dolayı yazım yanlışı yada başka bir hata olursa mazur görün lütfen.🙏🏻 Ve yorumlarınızı, beğenilerinizi bekliyorum. 😊🙏🏻😍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
Teen Fiction"Kaçmaya çalıştıkça beni içine çeken bir Kara delikti bu." "Ne kadar çabalasam da , kendimi içinde,Zifiri karanlığın ortasında bulmuştum." -Bir adam düşünün. Düşünün ki , onun olmayan birşeyi zorla onun yapmaya çalışan. Düşünün ki ondan gitmek...