Özür Dilerim

18 3 2
                                    

Şu an karşımda tam olarak Berat vardı. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu. Bense sadece gözlerine odaklanmıştım. O gözler bana ne yapıyordu öyle? Onlara bakınca duygularım açığa çıkmak için içimde fırtınalar koparıyordu. Sanki o gözler sakladığım asıl benliğimi ortaya çıkarmak için burdaymış gibi. Şimdi de aynısı oluyor işte. Bugün okuldaki gibi baktım gözlerine. Baktığım anda duygularım daha fazla dayanamamış olucak ki ağzımdan kocaman bir hıçkırık kaçtı, gözlerimden de hiç durmayan akan yaşlarım. Ne yaptığımı bilmeden kafamı göğsüne yasladım. Şu an tek ihtiyacım olan güçlü kolların beni sarmasıydı ki zaten Berat da bana ihtiyacım olan şeyi verdi. Saçlarım hala dağınıktı. Ama şu an bunu umursamayacak kadar halsiz ve bitkindim. Açıkcası şu an saçlarımın görünmesinden de rahatsız olmuyorum. Okuldan ilk defa birisi saçlarımı görüyor. Üstelik bu kişi Berat ve bu beni rahatsız etmiyor. Ona güveniyor muyum yoksa? Ama bu çok saçma. Onunla bu güne kadar bir merhaba demişliğimiz bile olmadı. Gerçi bu imkansız olurdu zaten. Ama şu an imkansızın kollarındayım.

Beratlar hakkında kötü düşünmediğimi söylemiştim ama sahilde tanımadığı birini ağlarken görüp onu teselli edecek kadar da iyi olduğunu hiç bilmiyordum. Beynimdeki düşünceleri bir kenara atıp kafamı yasladığım göğüsten kaldırdım. Berat bana biraz daha az endişeli gözlerle baktı ve bu sefer konuşmaya başladı." Daha sakin misin?" Sorduğu soru o kadar mantıklıydı ki. İyi ki " iyi misin" diye saçma bir soru sormadı. Gerçekten iyi olmadığımı biliyor sanırım. Ben de sorusunu geciktirmemek için yavaşça başımı aşağı yukarı salladım. O da rahatlamış gibi kayalıkların üzerine oturdu. Ben de onu takip ederek aynı şeyi yaptım. Denizi izliyordu. Ben de baktım denize. Az önceki hırçınlığı biraz geçmişti ama hala dalgalarını kıyıya savurmaya devam ediyordu.

"Anlatmak istersen dinlerim" diye bir ses geldi yanımdan. Yine şaşırdım. Bu kadarı Berat için fazlaydı bence. Okuldaki soğukluğundan ve umursamazlığından eser yoktu. Ben de ne diyeceğimi bilemedim. Ona her şeyi anlatamazdım. Yine de ne yapacağı belli olmaz. Belki beni okulda rezil edebilir. Ama yaptığı kibarlık karşısında ona cevap vermemek olmazdı. Bu yüzden ağzımdam sadece şunlar döküldü." Bugün benim doğum günüm" o da bir an da gür bir kahkaha attı." Ne yani doğum günün diyemi bu kadar tepindin durdun. Sandığımdan daha isyankarmışsın." Onun söylediği şeylerle benim de yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Başımı hayır anlamında salladım. O da olayların uzun ve karmaşık olduğunu anlamış olucak ki peki deyip geçiştirdi. Bir süre daha denizi beraber izledikten sonra aklımda olan korktuğum soruyu dile getirdim." Bu olanlardan kimseye bahsetmezsin dimi? Yani okulda felan beni rezil ediceksen önceden bilmek isterim." Yine bana gülerek baktı ve cevap verdi." Bu olanlar okuldaki veya herhangi birini ilgilendirmiyor. Seni rezil edicek olsam neden yanına gelip sana yardım edeyim ki uzaktan seni kameraya çekip bunu okulun konferans salonunda herkese izletirdim. Ayrıca rezillik bir durumun da yoktu." Bu kadar uzun konuşmasına şaşırmıştım. Galiba ilk defa bu kadar uzun konuşuyor. Tabi benim yanımda. Aynı zamanda bu kadar iyi olması beni yine şaşırtmıştı. Şaşkınlığımdan dolayı ağzıma ilk gelen soruyu sordum ona." Neden bu kadar iyisin?" Sorduğum soruyla o da şaşırdı daha sonra kaşlarını çatarak" fazla alışma. Her zaman bu kadar iyi olmam." Sinirlendiğini anlayabilmiştim. Zaten onunla bir daha görüşmeyeceğim için alışma gibi bir durum olmayacaktı. Soğuktan üsüdüğüm için ayağa kalktım. Eve gitme vaktim gelmişte gećiyordu bile. Kim bilir babam ve abim nasıl merak etmişlerdir. Şu an düşünüyordum da onlara da ayıp etmiştim. Ne kadar beni üzmüş olsalarda aslında iyi bir şey yaptıkları apaçık ortada. Hangi kız ona doğum günü sürprizi yapıldı diye evi terk eder ki.

Ben ayağa kalktığımda Berat da kalkmıştı. Gözlerime biraz pişman bakıyordu sanki. Sanırım bana sinirlendi diye ona kırıldığımı zannetti. Ben de ićini rahatlatmak amacıyla" sana kırılmadım merak etme" dedim. Ne oluyordu bana böyle. Ne zaman birini bu denli düşünür olmuştum. Bir de açıklama yapıyordum.
O da rahatlamış bir ifadeyle konuştu." İstersen seni  arabamla evine bırakabilirim " dedi. Ben de bu soğukta daha fazla yürüyemeyeceğim  için kabul ettim. Beraber arabaya doğru yürudük ve bindik. Yol boyunca hiç konuşmamıştık. Sadece evimin adresini söylemiştim. Araba durduğunda eve geldiğimizi anladım ve ona döndüm. " Berat! Her şey için teşekkür ederim" ağzımdan sadece bu kelimeler çıkmıştı. Ona ilk defa ismiyel seslendim ve bu bana tuhaf hissettirdi. O da bana" rica ederim Tutku" dedi. Ne? Bana Tutku mu dedi o? Adımı biliyor mu yani? Nasıl? Ben aģzım açık ve şaşkınca ona bakarken o beni hiç umursamadı. Ben de bu gece daha fazla soru sorup şaşırmamak için arabadan indim. Eve doğru yürürken durdum ve tekrar arkama baktım ama gitmişti.
Anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim. Abim ve babam kapı sesini duymuş olucaklar ki ayaklanmışlardı. Salona girdiğimde ise abim üstüme atladı. Sıkıca sarıldı bana. Kokumu içine çekiyordu. Endişeli bir sesle" Tutku. Nerdeydin abicim sen bu saate kadar? Telefonlarını da açmadın. Çok korktuk haberin var mı?" Abimin söylediklerine karşı sadece iyiyim diyebildim. Babama baktığımda ise bana biraz kızgın gibiydi. Abimden ayrılıp babama doğru yürüdüm. Kızgın gözleri yeşil gözlerimi delip geçicekti sanki. Babamın karşısında öylece durdum yine umursamaz ve donuk bakıyordum. Son üç senedir abim ve babama karşı olan tavırlarımı düşündüm. Onlara soğuk davranmıştım hep. Halbuki onların bir suçu yoktu. Hatta benim iyi olmam için sürekli uğraşmışlardı. Onlar bunu haketmiyorlardı. Belki tam olarak eskisi gibi olamam ama abim ve babama karşı eskisi gibi olabilirim. En azından onlar bunu hakediyor.

Babam tam bana bir şey söyleyeceği zaman ben ondan önce davranıp ona sarıldım. Başımı boynuna gömdüm ve  üç senede unuttuğum kokusunu içime çektim. Meğer ona bu kadar yakınken aslında çok uzakmışım. Nasıl da özlemişim babamı. Onları nasıl cezalandırmışım kendimle. Üstelik hiç suçları olmamasına rağmen. Gözlerimden özlem taşıyan iki damla yaş aktı. Sesimi duyurabildiğim kadarıyla " özür dilerim" dedim.
Babam bu hareketime şaşırmış olmalı ki bir süre bekledi sonra beni yeni farketmiş gibi kollarını bedenime sıkıca doladı. Hala babama sarılarak ağlıyordum. Onun da ağladığını hafif sarsılan bedeninden anlamıştım. Saçlarımı okşamaya başladı. Arada da canım kızım, bitanem , meleģim gibi sözler fısıldıyordu. Kafamı göğsünden kaldırdım ve ona baktım. Pişman olduğumu belirterek" özür dilerim baba. Size üç senedir bu kadar uzak olduğum için. Hiçbir suçunuz olmamasına rağmen sizi böyle kendimle cezalandırdığım için. Çok  büyük bir bencillik yaptım. Affedin beni. Babam tekrar bana sıkıca sarılarak" biz sana hiç küsmedik ki kızım" dedi. Dönüp abime baktığımda buruk bir tebessümle bizi izliyordu. Elimi uzatarak onun da gelmesini istediğimi belirttim. O da koşar adımlarla yanımıza geldi. Şimdiyse babam da yavrularını korumak isteyen baba kartal gibi kollarını bizim etrafımıza sarmıştı. Son zamanlarda ilk defa bu kadar huzurlu hissediyordum kendimi. Bu zamana kadar hep acı çektirmiştim kendime. Artık aileme karşı böyle olmicam. Onlar benim tek varlığım. Rahatlamış bir ifadeyle gülümsedim onlara. Artık aramızda bir engel kalmadığını hissediyorum. Biraz daha babamlarla sohbet ettikten sonra yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. Pijamalarımı giydim ve yatağıma girdim. Tavanıma bakarak bugün olanları düşündüm. Çok şey yaşamıştım bir günde ya da bana öyle gelmişti. Ruhum ve bedenim yorulmuştu. Gözlerimse ağlamaktan şişmiş ve acıyordu. Beratı düşündüm sonra. Oldukça farklıydı. Yani iyi bir farklılık bu. Meğersem tahmin ettiğimden daha iyi bir insanmış.
Ama bana buna alışma dedi. Demek ki çok nadir bu kadar iyi oluyor. Zaten onunla bir daha görüşmeyeceğimiz için sorun değil. Ben böyle düşünmeye çalışırken bir anda telefonum çaldı. Arayan Birceydi. Gece vakti neden arıyor ki beni? Kötü bir şey yoktur inşallah. Ben endişelerimle telefonu açarken
Bircenin cırtlak sesi kulağıma doldu." Tutkuuu! Yarın sinemaya geliyorsun dimi kurbağa prensesim. Lütfen geliyorum de. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lütfen. Lüt-....
"Ya Birce tamam sus bağırma. Gelicem ya gelicem yeter ki sus. Gece gece kulak bırakmadın insanda" Birce bir çığlık daha atarak" eveeet kabul ettin sinemaya gelemeyi kabul ettin yaşasın canım arkadaşım benim. Seni çok seviyorum. Görüşürüz bye bye." Ben Bircenin motor gibi konuşmasıyla ve dedikleriyle bir kez daha şoka girerken bu sefer kolay çıkamayacağımı anladım.
Ben ne yaptım ya? Ya ben sinemaya gitmeyi kabul ettim ve Berat da orada olucak. Hani bir daha biz hiç görüşmeyecektik. Allahım! Ben şimdi nasıl bakıcam çocuğun yüzüne. Telaş içinde yatakta dönüp duruyordum. Bir türlü uykum da gelmiyor. Ben yatakta yarın ne yapacağımı düşünürken  yavaşça da gözlerim kapanıyordu. Bugün yaşananlardan dolayı yorgun olduğum için bedenim de kendini salmıştı. Artık daha fazla dayanamayacağımı anladığımda uykuya kendimi teslim ettim....

################################
Eveet! Yb geldi. Bu bölüm biraz sıradan oldu ama yine de uzun bir bölüm. Severek okumanız dileğiyle...

( vote ve yorum yapmayı unutmayın lütfen)

GÖRÜNMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin