Doğum Günün Kutlu Olsun

25 4 6
                                    

Bu sabah da diğer sıradan günlerden biriydi. Her zamanki gibi alarmsız güneş ışıklarını  yüzüme çarpmamasıyla birlikte, kendi başıma uyandım. Neden bilmem ama annem gittikten sonra sanki kurulmuş alarm gibi saat sabahın yedisinde gözlerimi açarım. Babam ya da abim sabahları beni uyandırmak için odaya girdiklerinde benim uyanmış olduğumu görüp ilk önce şaşırırlar sonra sadece günaydın diyip odamdan çıkarlar. Bu nerdeyse sabah rutinimiz haline gelmişti. Kendi kendime uyansam da babam ve abim sabahları odama gelmekte  asla vazgeçmediler.
Uyandıktan on beş dakika sonra abim geldi odama. Neşeli bir giriş yaptı normalden farklı olarak. Yüzünde kocaman sırıtışıyla"günaydın prenses"dedi. İfadesiz bir şekilde suratına baktım. Abim ne yapmaya çalışıyordu allah aşkına. Bu sabah oldukça tuhaftı. Anlamayarak yüzüne baktım. Abimse gözlerini devirip başucuma oturdu. "Çok güzel bir kahvaltı hazırladık babamla menemen soğmadan gel bence senin sevdiğinden yumurtalı" hala anlamıyordum. Normalde abim benimle güzel konuşur sohbet eder ama bugün bu kadar üzerime düşmesi beni bunaltmıştı. Sanki halimden anlamıyormus gibi.
Uzun bir müddet abime baktım sanki onu çözmek ister gibi. Abim de bana aynı şekilde bakıyordu. Elini kaldırdı , saçlarımı okşamaya çalıştığını anlayınca hemen geri çektim kafamı. Zaten şu an saçlarım açık diye rahatsız oturuyordum. Abime bakınca gülümsemesinin söndüğünü gördüm. Az önceki bütün enerjisi uçup gitmişti. Üzgünce suratıma bakıp odamdan çıktı. Abimi böyle görünce ben de üzülmüştüm . Belki de haksızlık yapıyordum ona. Ama engel olamıyorum beynime. Bana komut veren hissiz düşüncelerime. Gittikçe acımasız,ruhsuz,bencil bir insan olmaya başladım. Bu ben değilim. Başımı ellerimin arasına aldım ve bir müddet öyle bekledim. Sonra da rutin işlerimi halledip aşağı indim. Aşağı indiğimde bu kadar güzel bir sofrayla karşılaşacağımı tahmin etmemiştim. Abimin dediği kadar varmış. Sofraya oturduğumda ikisininde gözleri bana döndü. Şaşkınca bakıyorlardı suratıma. Bugün bunlarda bir tuhaflık vardı ama neyse. Ben de ifadesiz bir şekilde onlara bakıp "günaydın" dedim. Kahvaltımı yapıp ayağa kalktım babam ve abime " ellerineze sağlık dedim ve tam okula gitmek için kapıya yürüdüğümde babam arkamdan seslendi. "Tutku bir dakika gelir misin lütfen" dedi. Ben de normal bir şekilde yanlarına gittim. Babam rica eder bir tonda konuşmaya başladı."kızım bugün kendine bir değişiklik yapsanda şu kafandaki bereni çıkarıp daha renkli bir şeyler giysen" babamın bu dediğine hem şaşırdım hem de yavaşça kaşlarımı çattım. "Baba! Bu konuyu seninle konuştuğumuzu sanıyordum. Ben böyleyim artık. Hem neden bugün benden böyle bir şey istiyorsunuz anlamıyorum. Bugün ikinizde tuhaf davranıyosunuz. İstekleriniz bittiyse gidebilir miyim artık?" Babam ve abim birbirlerine bakıp sanki ben umutsuz vakaymışım gibi başlarını iki yana salladılar. Ben de bu duruma daha fazla katlanamayacağım için sinirle kapıyı çarpıp çıktım. Kulaklıklarımı kulağıma takıp okula doğru yürümeye başladım.

Okulun bahçesinden içeri girdiğimde herkesin gözü beni buldu bir an. Sonra sanki bir şey görmemişler gibi umursamayarak işlerine devam ettiler. Ben de umursamadım ve sınıfıma gidip arkalardan bir sıraya oturdum. Sınıf yavaş yavaş dolmaya başladığında ben de kulaklıklarımı geri taktım. Her gün bu okulda da kimseyle muhattap olmamak için verdiğim çaba ve içimden ettiğim dualar görülmeye değerdi. Ama maalesef ki ben bunları düşünürken yanıma gülümseyerek Birce geldi. "Naber kurbağa prenses" gözlerimi devirdim ve"iyiyim Birce senden" dedim. Birce bana kurbağa prenses diyordu. Kendisi bu çirkin ve erkeksi görüntümün altında çok güzel bir prenses olduğunu biliyormuş. Birce tam bana bir şey söylemek için ağzını açtığında yanımıza kumral yakışıklı bir çocuk geldi ve Birceyle bir şeyler konuşmaya başladı. Çocuk gelince ben hemen kafamı çevirdim. Umarım benimle de konuşmazdı. Ne saçmalıyorum ben ya. Beni farkeden var sanki. Konuştuklarının birazına kulak misafiri oldum. Çocuk Birceyi sinemaya davet ediyordu. Bunu duyunca çocuğa bakma isteğim geldi ve kafamı ona çevirerek dikkatli bir şekilde baktım. Bu çocuk bana tanıdık geliyordu bir yerlerden ama. He şimdi hatırladım bu Beratların grubundan en cana yakın olan çocuktu." Berat da kim "dediğinizi duyar gibiyim. Berat ve onun grubu bizim okulun en gözde çocukları. Bütün kızlar onlara hayranlıkla bütün erkekler ise korkuyla bakıyor. Gerçi erkeklerin onlara neden korkuyla baktıklarını anlamıyorum. Tamam ifadesiz ve soğuk görünebilirler ama bu zamana kadar onları hiçbir kavgada görmedim. Evet tipleri biraz serseri gibi ama kötü olduklarını düşünmüyorum. Ne zaman biri hakkında bir şeyler düşünür oldum ben? Yok bugün kesin bende de tuhaf bir şeyler var.

Çocuğa çok bakmış olucam ki onun da gözleri beni buldu. İlk önce anlamaya çalıştı. Sanırım kız mı erkek mi olduğumu anlamaya çalışıyor. Sonra boşvermiş bir bakış atıp kocaman gülümsemesiyle elini uzattı.
"Merhaba ben Koray sen de yarın bizimle sinemaya gelmek ister misin?

Ben ilk önce çocuğun uzattığı ele sonra da sorduğu soru karşısında cevap veremeden donuk bir şekilde kaldım. Hala şaşkınım ve bakıyorum. Sonra çocuk yavaş yavaş elini indirmeye başlayınca Birce bir süpergirl edasıyla durumu kurtarmak için bağırarak" gelir gelir Tutku bayılır sinemaya gitmeye. Değil mi Tutku?" Bircenin hafif cimciklemesiyle sorduğu soru karşısında kendime gelip kafamı sallayabildim. Çocuk da memnun olmus bir ifadeyle ikimize bakıp "Tamam o zaman ben şimdi gidiyorum ama yarın görüşürüz" diyerek göz kırpıp gitti. Birce sevinçli gözlerle bana dönüp" kızım gördün dimi koray bizi sinemaya davet etti. Hem de grupça. Düşünsene okuldakiler onlarla sinemya gittiğimizi öğrenseler bir daha ağızlarından düşmeyiz. Hem sen de şu görünmezlik işinden kurtulursun." Bircenin söyledikleriyle kafamı ona çevirdim ve sinirli bir bakış attım." Ne saçmalıyorsun Birce ya benim başkaları tarafından farkedilmeye ihtiyacım yok. Böyke olmasını ben istiyorum zaten. Ayrıca sinemaya felan da gelmiyorum. Sen tek gidersin." Birce dehşetle gözlerini açtı ve" ne demek gelmicem ya. Tutku beni yalnız mı bırakıcaksın o kadar erkegin içinde."
"O kadar erkeğin içinde bulunmak istemiyorsan sen de gitme Birce"
" Ya olmaz. Gitmem lazım  koray davet etti kızım görmedin mi? Hem de ikimizi. Hem bak Berat da geliyor. Ya hiç mi hatrım yok Tutkuuuu?"
Bircenin dedikleriyle daha da kaşlarım çatıldı." Ya Berat' dan bana ne " sanırım sesim biraz fazla çıkmış olucak ki herkesin gözü bana döndü ve tam o sırada sınıfa giren Beratın da. Bir süre sonra herkes umursamayarak önüne döndüğünde. Bir çift kahverengi göz hala bana bakıyordu. Ben de kısa bir anlığına ona baktım. O an kısa bir süreliğine yeşil gözlerimde eskiden olduğu gibi birden fazla duygu belirdi sanki. Kısa anlığına da olsa yeniden bir şeyler hissedebilmiştim. Sonra tekrar önüme döndüm. O da yerine geçti sanırım.

Son ders zilinin çalmasıyla derin bir nefes aldım. Sonunda okul bitmişti. Yani bugünlük. Maalesef okul hićbir zaman bitmiyor. Okuldan bu kadar nefret etmeme rağmen derslerim nasıl bu kadar iyi ona da anlam veremiyorum. Zekiyim galiba.

Kulaklıklarımi takıp eve yürümeye başladım. Eve gelince kapıyı anahtarla açtım ve içeri girdim. Ev neden bu kadar karanlık ve evde kimse yok. Abim genelde benden önce gelirdi. Geç geleceği zamanda haber verirdi. Göz devirerek ofladım ve içeri girdim. Birden ışıklar yandı ve koltuğun arkalarından babam , abim babannem, dedem , amcalarım , yengelerim ve bütün kuzenlerim burdaydı gülümseyerek çıktılar saklandıkları yerden. En büyük amcamın karısı olan Ahu yengem elindeki pastayla bana doğru geliyordu ve hepsinin ağzından cıkan tek kelime doğum günün kutlu olsundu. Hala şaşkındım. Tepki veremiyordum. Allah aşkına annem yokken doģum günüm nasıl kutlu olabilir. Neden herkes hiçbir şey yokmuş gibi mutlu davranıyor. Tamam onlar mutlu olsunlar ama bana bulaşmasınlar uğraşmasınlar benimle görmesinler beni. Annem gideli 3 sene olmuş olabilir ama ben hergün sanki o yeni gitmiş gibi kötü oluyorum. İyileşemiyorum bir türlü allah kahretsin bir an bile mutlu olamıyorum. Neden? Annem beni, bizi hiç düşünmeden terkederken ben neden annemi bir an bile düşünmeden duramıyorum.

Burda daha fazla kalamayacağımı anlayıp hiçkimseye bir şey söylemeden koşarak kapıya koştum ve çıktım. O kadar hızlı davranmıştım ki şoktan çıkıp peşimden koşmaya başlayan abim bile yetişememişti bana. Bir müddet daha koştuktan sonra kendimi sahilin ordaki kayalıklarda buldum. Kimseler yoktu burada. Beni görecek kimse. Peki ya deniz. Beni görünce hırçınca dalgalanması gerekmiyor muydu? Neden bu kadar sakin? Görünmez olduğum için mi? Böyle olmasını ben istemiştim. Peki neden şimdi bu benim sinirimi bozuyor? Aklımdaki sorularka daha fazla dayanamadım ve boğazım yırtılırcasına bir çığlık koparıverdim aynı zamanda da gözlerimden sicim gibi yaşlar akıyordu. Ben denize karşı hem çığlık atıp ağlayarak hem de tepinip dururken arkamda hissettiğim iki güçlü kol beni sıkıca sardı. Ne olduğunu anlayamadan durdum öyle bir an. Bu arada tepinmekten dağılan saçlarımdaki şapka da yere düştü. Şimdi bütün saçlarım açıktaydı. Uçuşuyordu rüzgarda. Dalgalarsa birden hırçınlaşmıştı. Arkamdan sarılan kollar yavaşça gevşedi ve beni kendine döndürdü. O an gördüğüm şey ise beni ömür boyu şoka sokabilirdi.
Bugün kısa bir anlığına da olsa bana bir şeyler hissettiren kahverengi gözlerin sahibi burdaydı....

################################

Vuhuuuu! Baya uzun bir bölüm oldu. Umarım okurken sıkılmazsınız. Vote ve yorum yaparsanız sevinirim görüşmek üzereee.

GÖRÜNMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin