Bana doğru yaklaştı ve gözlerimin içine baktı. Korkmuştum.
- Sen...Sen ağlıyor musun?
- Ne?
- Şu gözünden akan su gözyaşı denen şey mi?
- Neden bahsediyorsun sen? Bir insan olduğun halde gözyaşı nedir bilmiyor musun?
- Insan mı? Ben insan değilim. Ahh neyse onu bunu boşver. Sen bir kızsın ve ağladın, öyle değil mi sadece buna cevap ver.
- Ahh evet öyle.
- Benimle gel.
- Ben kayboldum. Bana yardım eder misin?
- Evet sana yardım edicem. Evimde bir süre kalabilir misin?
-Bunu benim sormam gerekmez mi?
Bu sırada hızlıca yürüyorduk. Bir anda durdu. Ben de durdum.
- Sadece buna cevap ver. Bir süre evimde kalır mısın?
- Şey... evet.
- Tamam beni takip et.
Uzun bir süre ilerledikten sonra dev bir şatoya geldik. Aşırı ileri teknoloji ve bir o kadar da eskiydi. Yakınlardan uluma sesleri geldi. Bir anda irkildim ve sıçradım.
- Hah! Bundan korktun mu? Beni bekleyemiyorlar. Alış bunlara çünkü şatoda 5 tane daha var.
Cevap veremedim. Ama oldukça korkuyordum. Şatonun kapıları bir anda açıldı. Gerçekten çok büyüklerdi. Yanımdaki bir anda haykırdı.
- Beyler! Peynir geldi.
O bunu der demez hemen 5 adam daha geldi. Ama sanki kurt gibi böyle. 4 ayak üstünde. Bir garipti. Çok yoruldum galiba.
Bana ağzları bir karış açık bakıyorlardı. Hatta büyük gözlü olan dilini çıkarmıştı ve salyalarını zor çekti içeriye. Hem... peynir geldi ne demek? Peynir gibi mi görünüyorum acaba? Hepsi beni saygıyla karşıladılar. Bu sırada uçaktaymışım gibi hissettim. Masallardaki gibi uçan şato muydu bu?
Bana kısaca kendilerini tanıttılar. Benim ilk gördüğüm Chanyeol muş. Ona kısaca Yeollie diyebilirmişim. Büyük gözlü olan Kyung soo ymuş. Havalı görünen bronz tenli Jong in miş. Uzun uzadıya eyelinerlı olan Baekhyun. En büyükleri Suho. En küçükleri Sehun muş.
Yeollie beni bir odaya götürdü. Burada 2 koltuk vardı. Yer sanki hareket eden uzay gibiydi. Hiçbir şeyi anlamamıştım. Chanyeol konuşmaya başladı.
- Biliyorum şu anda biz kimiz nerdesin neden buradayız ve ne olacak bilmiyorsun. Ben sana bunları açıklayacağım.
Beni sandalyeye oturttu. kendi de oturdu ve devam etti.
- Biz yani ben ve az önce gördüğün 5 kişi. Biz yarı insan yarı kurtuz. Exo planetten geldik. Yani şuan geldiğimiz yere. Bizim 6 kardeşimiz daha var. Eveet. Şimdi senin neden burada olduğunu ve kim olduğunu söyleyeyim. Taeyang dal. Bu sensin. Sen kraliçe ve kralı temsil eden Ay ve Güneş'in kızısın. Yani sen de tam bir insan değilsin. Gelelim efsaneyeee~
BİZLER BU DÜNYAYA YANI SENIN GELDİĞİN ORMANA BIZIM GÖRECEĞİMİZ VE AĞLAYAN İLK KIZI BULMAK İÇİN GELDİK. VE BU SENSİN. SEN KORELILERIN INANCINDAKİ AY YANI KRALICE VE GÜNEŞ YANİ KRALIN KIZISIN. AY VE GÜNEŞ TUTULMASINI BILIYORSUNDUR...
Seni bulan kişi yani ben sana yol göstericem. Seni bir süre burada tutacağız. Ama nedenini ve ne olacağını şuan öğrenmemelisin. Burada kendine özel yatak odan banyon ve kütüphanen olacak. Kaç yaşındaydın?
-19.
-Tamam. Şimdilik görüşürüz. Şu sağdaki kapı senin odan. Yanı banyon. Onun yanı da kütüphanen. Baay.
Etrafı inelemeye başladım. Tam bir şey soracakken onun gittiğini fark ettim. Hayret... Kapı sesi falan da olmamıştı küçük pencereden baktığımda çok büyük bir parıltı vardı. Bir anda omzuma sertçe biri vurdu ve pencereden uzaklaştırdı. Bu Jongin di.
- Y...Yaa! Sakın bu sırada dışarıya bakayım deme. Kara deliğe yaklaşıyoruz.
- Peki.
- Şey... Adın neydi?
-Min Hyun.
- Tamam Min Hyun. Lütfen camdan bakmaya çalışma. Odana git. Dinlen. Ya da kütüphanenden bir kitap al oku.
- Peki.
Bir anda gözlerimin önünden kayboldu.
Odama gittim. çok büyüktü. Dev bir dolap vardı. Içinde bir sürü elbise, etek, pantolon ve daha bir sürü şey vardı. Yatağım 3 kişilik diyebileceğim kadar büyüktü. Acıkmıştım. Ne olduğunu bilmiyordum ve kafamda o kadar çok soru vardı ki...
Geldiğimiz yere gitmek istedim. Kapı kitliydi. Tam yere çöküp bu camlı yeri seyredecekken bir ses duydum. Bu Sehun du.
- Bir şey mi oldu?
- Şey... lütfen sorduğum sorulara cevap verir misin?
-...
- Ne kadar süre burada kalmalıyım?
- Bunları tam olarak biz de bilmiyoruz. Açıkça söyliyim. Bir efsane var. Buna göre bir olaydan sonra gidebileceksin.
- Ne olayı?
- Söyleyemem.
- Nereden bulabilirim?
Güldü.
- Hiçbir yerden.
Kafayı mı yiyordum. Inanılacak şey değil. Sen kurt-adamsan ben de Hyuna'yım!
Bir süre birbirimize baktık.
-Acıkınca ne yapacağım?
- Gözlerini kapat ve istediklerini düşün.
- Siz her zaman burada mı olacaksınız?
- Evet. Canın sıkılırsa aşağı gel. Bunu ara sıra yapman gerek. Çabuk sonuç alabilmek için. Ayrıca kimse burada fazla kalmayı istemez.
-Ne?
- Görüşürüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EXO PLANET'TEN KAÇIŞ
FanfictionYağmurlu bir geceydi. Park Min Hyun yeni taşındıkları şehirde yanlış otobüse bindi. kendini tenha ve garip bitkilerin olduğu bir yerde buldu. Büyük bir şato gördü ve yardım için oraya gitti. İşte her şey bu şekilde başladı...