Ne olduğunu tam olarak anlayamamıştım. Korkuyla notları elime aldım. Kai şaşkın bakıyordu. Anlaşılan o ki bazı kelimeleri farketti ve az çok amacımı anladı. Kai bana doğru geldi:
- Onlar ne?
Bir süre korkuyla orada dikildim. Ne diyecektim?
- Onlar ne dedim?!
Bunu daha sert bir şekilde söylemişti. Tam da açıklama yapacakken aramızda, ortada oturan lay kalktı ve elimi sıkıca tuttu:
- Yaaahh! Kızın özeline karışman doğru mu? Kendine ait ve göstermek istemiyor! Lütfen Kai biraz saygılı ol!
Kai Lay e korkunç bakışlar attı ve kızgın bir şekilde odasına ilerledi. Lay bana baktı. O sırada ancak teşekkür edebildim ve gülümsemeye çalışarak odama çıktım. Yatağıma oturdum. Lay beni yatağıma taşıdığıda da mı notları saygısından okumadı... Belki gördü ama engellemiyor. Şifreyi bulduğumda ne olacak?
Canım sıkılmıştı. Lay' i görmek, onunla konuşmak istiyordum. Ve galiba artık ondan hoşlanıyordum... Hem....neden sürekli beni savunuyordu? Yoksa o da mı benden hoşlanıyordu?...
Bir anda kapı çalındı. Kim olabilir diye düşünürken aynada hemen saçımı düzelttim ve girmeleri söyledim. Chanyeol ve Baekhyun el ele girmişlerdi. Baekhyun:
- Merhabaaaa! Canımız sıkıldı, biz de kız görmeye gidelim dedik. ( bebek görme gibi assdfg)
- Hoşgeldiniz. Geçin şöyle.
İkisi birlikte ikili koltuğun tekli yerini kaplayarak dip dibe oturdular. Çok şirinlerdi. Chanyeol bana bakarken farklı hissettim. Bana baktı ve mutluca gülümsedi:
- Nasıl gidiyor, sıkılıyor musun?
- Eh, biraz.
Baekhyun ağzımdan laf almaya çalışir gibi konuştu:
- Hoşlandığın biri var mı bizden? Mesela Chanyeol gibi muhteşem bir Yoda.
- Sanırım yok.
O sırada Chanyeol Baekhyun 'ı dürtükledi. Chanyeol'un daha soğuk biri olduğunu düşünüyordum. Belki de öyledir ama Baekhyun ile takılırken cidden çocuk gibi. Onların beni sevmesi tehlikeliyken özellikle de Baekhyun neden yakınlaşıyordu?
İkisi gittikten sonra tam yatağıma uzanacaktım ki kapı tekrar çalındı. Acaba bir şey söylemeyi mi unuttular derken kapıyı açtım...
Lay'di. Acaba notlarla ilgili mi konuşacaktı?
Heyecanlıydım:
- H...hoşgeldin Lay.
- Merhabaaa!
Gayet mutlu görünüyordu. İçeriye geçmesi için işaret yaptım. Koltuğuma oturdu. Gamzesi görünecek şekilde bana gülümsedi:
- Nasılsın?
- İyiyim. Sen?
- Ben de iyi.
Ona neden beni koruduğunu ve yatağıma yatırırken notları almadığını sormayı çok istiyordum. Bunu sorarsam bir tehlike oluşur muydu ki?
- Dünya'ya göre nasıl buldun burayı? Daha mı kötü? Sıkılıyor musun?
Mantıklı bir soruydu. Burada kimse bu konuda görüşlerimi almamıştı. Gittikçe daha çok hoşlanıyordum ve onun da bana karş böyle mi hissettiğini düşünmeden edemiyordum:
- Burası da güzel ama şato dışında hiçbir yeri göremiyorum. Biraz sıkıcı anlayacağın.
- Dışarı mı çıkmak istiyorsun. Bunu gercekten ister misin?
- Tabii.
- Peki o zaman. Neden bir süre gezegeni tanıtmıyorum?
Ne diyeceğimi bilemedim. Ciddi ciddi olanaksız bur şey gibi gözüken şey. Yepyeni bir dünya ve yanımda Lay...
Bir süre sonra cevap vermesem dd sanırım bakışlarımdan anladı ve tekrar o muhteşm gamzeyi ortaya çıkararak telefonunda bir şeyler yazdı. Buna telefon mu denir? Sadece bir cam parçası gibiydi ve bulunduğum açıdan sadece boş bir cam gibi görünüyordu.
Uzun koridordan hızla ilerledikten sonra devasa kapıya ulaştık. Gerçekten büyüktü. Lay bu kapıyı hiç zorlanmadan açmıştı.
Karşımda gördüğüm manzarayla hayrete düşmüştüm. Çok güzel bir nehir vardı. Her yer yeşil ve renkli çiçeklerle doluydu. Aklımda astronomi ile ilgili bir sürü şey...
Gökyüzüne baktığımda hayatta görülmeyecek şeyi gördüm. Hem Güneş hem Ay hem de yıldızlar yan yanaydı. Hepsi vardı. Yani şuan sabah mı akşam mı diye sorsanız inanın yanıtlayamazdım. Ağzım açık bir şekilde bakakaldım. Lay gülümsedi. Aslında burası da Dünya gibi. Gece ve gündüzümüz var. Ama Taeyang dal dışarıdaysa ikisi de ona eşlik eder.
İçimde bir enerji hissettim. Bu muhteşem görüntü ne görülecek ne de inanılacak şeydi. Ve bunu ben sağlıyordum. İnanılmazdı. Bir süre bekledikten sonra Lay diğer yerleri de gezdireceğini söyledi. Bir süre yürüdük. Sonrasında çok daha farklı bir yere geldik. küçük eski bir bahçe kapısı ve ardında bambaşka bir dünya... Evet, sanırım buranın tam tersiydi. Aklımda binlerce soru vardı ama ortam beni susturuyordu. Ağzımı açamadım. Lay' e baktım. İçini çekti. Neydi ki bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EXO PLANET'TEN KAÇIŞ
FanficYağmurlu bir geceydi. Park Min Hyun yeni taşındıkları şehirde yanlış otobüse bindi. kendini tenha ve garip bitkilerin olduğu bir yerde buldu. Büyük bir şato gördü ve yardım için oraya gitti. İşte her şey bu şekilde başladı...