"Bana dokunduğunda tüm hücrelerim ona olan sevgimi belli etmek istercesine vücudumu ateş altına alıyordu. Dokunuşları geçmeyen bir mürekkep gibi vücudumda yapışık kalıyor ve ruhumu mühürlenmiş hissetmeme neden oluyordu. Ona dokunmak istiyordum. Benden yapıca büyük vücudunu ellerime kazımak ve izlerimi bırakmak istiyordum. Onunla sarhoş olmak, dondurma yemek ve saçlarımızla oynarken uyumak istiyordum. Tanrım, ben her anımda onun hayali ile kavuşurken beni ona kavuşturmanı istiyorum.Çünkü, çünkü ben sevgisini istiyorum. Ruhum, aklım, kalbim onun tek bir gülüşü ile varlıklarını unutup beni terkederlerken onda aynı hissi bırakayım istiyorum. İmkansız olsa bile zihnimde yaşamaktan hayallerimi gerçek sanmama sebep olan adamı feci istiyordum.
Öpülesi dudakları, dokunulası saçları ve bedenimde dolanması gereken elleriyle mükemmel olan adam, yanımda otursa bile bana kilometrelerce uzak bir kalbe sahipti. Ama olsundu, o hayallerimde yaşarken bile şu hayatımda en güzel olan şeydi."
Yazımı paylaşıp tuş kilimi kapatarak çevreye bakındım. Tanıdık suratla okulu sarmıştı. Herkes farklı alemlerde dolanıp bir yerlerde takılıyordu. Betany yoktu ve bu kendimi eksik hissetmeme neden oluyordu. Bu his tam benim hissimi zaten. Yarım, eksik ve parçalanmış. Böyle uzayan kötüyü çağrıştıran tüm kelimeler beni anlatırdı.
"Alison Walton, Betany Mark olmadan nasıl hissediyor buyrun ona soralım."
Bertan her zamanki gibi yumruk yaptığı elini mikrofon misali bana uzattığında sol dudağım kısa süreliğine yukarı tırmanmıştı.
"Oha! Gördünüz sayın seyirciler, Alison Walton gülümsedi!"
Coşkulu bir şekilde konuşurken çoğu göz bize dönmüştü. Bunu umursamazdım.
"Bir şey hissetmiyorum, Bertan."
Gülümseyerek başka insanlara sataşmaya başladığında içimde bir yerlere kıkırdayan Alison, sempatik bir çocuk olduğunu söylüyordu. Aklıma düşen gülüşle tüm düşüncem bilinç altında yaşayan adama kaymıştı. Suratında hüküm süren alaylı gülüşü ve gözlerindeki hiç geçmeyen net ifade her seferinde kalbimi ısıtırdı. Adı Bryant, yaşı 24. Bu bilgiler benim için altın gibi değer taşıyordu. Aramızda 8 yaş vardı. Ama bu mühim değildi. Ona benden istediği her şeyi verebilirdim.
Aslında zaten benim kimsem yoktu. Babam gitmişti, annem ise dengesizdi. Bir vardı, bir yoktu. Varlığı yokluğundan daha kötüydü. Hiç bitmeyen öfkesi ve bana karşı bitmeyen bir kini vardı. Ama olsun en azından bana karışmıyordu. Babamı hiç görmemiştim. Ya da hatırlamıyordum. Aslında onun olmasını çok isterdim. Saçlarımı okşamasını, güzel kızım diyerek beni sevmesini, olmasını çok isterdim işte. Çünkü beni hayata karşı güçsüz yapan şey sevgi eksikliğiydi.
"Dalmışsın."
Tanıdık gelen sert sesle yanıma oturan çocuğa baktım. Siyah saçları dağınıktı. Yeni tıraşlanmış sakalları yüzünden suratı aydınlık duruyordu.
"Öyle oldu."
Zayn ile aramızda tuhaf bir şey vardı. Selamlaşma gibi bir samimiyetimiz bile yoktu ama tek kaldığımız anlarda beraberdik. Daha doğrusu hep o gelirdi. Onun saçma bulduğum grubunun yanına gitmek yapmayacağım bir şey olduğundan hep o gelirdi. Şikayetçi değildim. Nötrdüm.
"Betany yok bakıyorum da?"
Aklıma Betany geldiğinde güzelliği bütün zihnimi kaplamıştı. Ona ben bile aşık olabilirdim. Tanrı onu yaratırken tüm gücünü onun üzerinde kullanmış gibiydi.
"Gelmedi."
Ben böyleydim. Uzun konuşmayı sevmezdim. Tek kelimelik cevapların arkasına saklanıp yok olurdum daha sonrasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
touch me♤bryantwood(ASKIDA)
Fanfic"bana dokundun, daha önce kalbim böyle titrememişti." ×160818×