🍒-5🍒

26.2K 184 135
                                    


Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

*

"Ona olan hislerim farkedilmemiş tümör gibiydi. Beynimde günden güne büyüyor ve beni kendi ölümüme yaklaştırıyordu."

*

Biriyle uyumak çok fazla tuhaftı benim için. Hele ki uyuduğum kişi kalbimin tüm odacıklarına sahip birisiyse daha da tuhaftı. Her 5 dakikada bir nefesini kontrol etmek çok korkunçtu. Korkuyordum. Güzel anın bitmesi ve gerçekliğin acı tarafı ile boğuşmaktan cidden korkuyordum. Onu her an yanımda istiyorum. Dakikalarca öpüşmek belki de ruhlarımızın da içine katıldığı sevişmelerimizin olmasını istiyordum. Tüm hücrelerim ona mecbur gibi yaşıyordu sanki. Gözlerim onu görmezsem kör olacaktı sanki. Burnum onun sigara ile karışık kokusunu duymasa bir daha hiçbir şeyi koklayamayacaktı sanki. Kalbim onu görmeden atmayacak, dudaklarım onun dudaklarını tatmadan bir daha tat falan almayacaktı sanki.

"Artık uyumalsın."

Bryant bana döndüğünde yüzümde bir gülümseme oluştu.

"Sana sarılabilir miyim?"

O da gülümserken kollarını açarak cevap vermişti. Göğsüne doğru sarıldığımda ellerini belime koymuştu. Lanet olası bir huyunuz varsa böyle anları mahvederek gülmeye başlayabilirdiniz. Gülmeye başladığımda bana şaşkınca baktığında gıdıklandığımı anlamıştı. Oturur vaziyette beni gıdıklamaya başladığımda hareket etmemden dolayı belimden kaldırarak kollarımı kalçamın altında sabitledi. Hala kurtulmaya çalıştığımda karnıma ağırlığını vermeden oturmuştu. Dizlerini iki yana açtığından gücünü yatağa veriyodu. Kahkahalarım odayı doldururken ellerimle onu itmeye çalışıyordum. En sonunda ellerini çektiğinde nefes almayı hatırlamıştım. Üzerime doğru eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurup geri çekileceği zaman kollarımı kalçamın altından çektim.

Ensesinden onu dudaklarıma doğru deli cesareti ile çektiğimde boynuna sarılarak öpmeye başladım. Birkaç saniye şaşkınlıkla durduktan sonra öpmeye devam ettiğinde belimden sıkıca sarılarak kendine bastırmıştı.

"Yaramazlık yapıyorsun."

Çenemi öpüp kulağıma fısıldadıktan sonra dudaklarıma tekrar ulaşmıştı. Kalbim bir güne fazla mutluluk sığdırmış gibiydi. Balon gibiydi her şey. Kötü bir şey değdiği an patlayacak gibiydi. Geri çekilip gözlerime baktığında onu anlamaya çalıştım. Küçük camdan içeri sızan hafif sokak lambasının ışığı yüzüne gölge düşürmüştü. O kadar güzeldi ki yüzünün her kısmını öpmek istiyordum. Bu o kadar tuhaftı ki tüm hayatım onunla geçse bile yetmemiş gibi hissedecektim sanki. Doyumsuzluk değildi bu. Eksiklikti. O kadar sevgisiz büyümüştüm ki bütün hayatımı ona adasam eksik sevmişim gibi hissedecektim.

"Blogumu nereden buldun?"

Alnıma öpücük kondurup yanıma yattığında tekrar göğsüne sarıldım. Tanrım, rüya gibiydi.

"Kuaföre geldiğin bir gün telefonu şarja bırakıp lavaboya gitmiştin. Blogunu gördüğüm an yazdığın şeyleri merak ederek ismini not ettim ve sürekli okudum. Bir romandan alıntı gibiydi kendi kurduğun cümleler. Bir roman gibisin sen. Bakışların o kadar anlam taşıyor ki kırılmışlığı hissediyorum. İnatçı kabarık saçlarına duyduğun kin gerçek hayata olan kinini özetliyor sanki. Sen özelsin. Kininle dünyayı yok edebilecek güce sahipken, kırılganlığınla tüm insanlığı kurtarmak isteyecek kadar özelsin."

Aklımda kendime uydurduğum bir zaman kavramı vardı. Ama şuan söylediği cümleler tüm zamanları yok edip boşluğa hapsetmişti beni. Ona olan duygularım o boşluktan atlamıştı bile.

touch me♤bryantwood(ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin