Media: Lera ve Kıvırcığı
•••••••••••••••
Kulağımı dolduran telefonumun zil sesiyle yerimde doğrulup telefonumu almak için yanımda duran komidine uzandım. Telefonu aldığımda "Abim" yazısını görmemle hemen açtım.
"Efendim abi?"
"1 saat sonra taburcu oluyorsun. Oğuzu ara gelsin yardım etsin sana. Ben işleri hallediyorum. Almaya gelirim."
"Tamam abicim." Diyip telefonu kapadım. Oğuzu aramak yerine mesaj atmaya karar verdim.
Gönderilen: Ponçik Dinazorum
Pişt! Gel ve bana yardım et hemen. Taburcu oluyorummmmm..Onu öyle kaydetmiştim. Aslında nedeni var ama yok gibi. Bu ne demekse. Nedeni ona baya bi süre ponçiğim demiştim bir de dinazor gibi yürüyordu. Belki başkalarına göre normal geliyordur yürüyüşü ama ben küçüklüğümden beri yürüyüşünü ve kendisini dinazora benzetirdim.
Telefonumdan gelen bildirim sesi ile bakışlarımı telefona yönelttim. Oğuz mesaj atmıştı.
Gelen: Ponçik Dinazorum
Ouuuv kankam taburcu oluyor demek, hemen ordayım bekle beni.Yaklaşık beş dakika geçmişti ki kapı açılıp kapandı. Oğuz' un bu kadar erken gelmesine şaşırdım doğrusu.
"Hastanede yatıyorsun sanırım , bu ne hız yahu?" Dedim hayretle. Başımı kaldırmamıştım hala. Burnuma donmamı sağlayacak bi koku geliyordu. Sanki yıllardır özlemini çektiğim bi koku. Ama daha önce duymadığıma emindim. Çok tanıdık geliyordu. Kafamı kaldırdığımda tanımadığım bi çocuğun odada olduğunu gördüm. Daha doğrusu ona döndüğüm an hızla arkasını dönüp odadan çıkmıştı. Yüzünü tam görememiştim. Çokta umursamadım açıkçası. Odaları karıştırmıştır diye düşündüm. Ama kokusu parfüm falan değildi. Hani olur ya bazen burnunuza durup dururken bi koku gelir , çok tanıdıktır. Bunu daha fazla düşünmek istemediğimden dolayı Oğuz gelene kadar uyumaya karar verdim.
•••••••••••••••••••••
"Leraaaaağ uyansanaaağ" birinin başımda bağırıp beni dürtmesiyle gözlerimi irkilerek açtım. Çatık kaşlarla beni uyandıran kişiye yani Oğuza baktım.
"Ya ne var ne? Hasta kızı neden uyandırıyorsun sen? Burda uyuyorum dimi?"
"Üç buçuk aydır uyuyor hala uykudan bahsediyor. Sen çağırmadın mı buraya beni?"
Yandan bi bakış atıp yavaşça ayağa kalktım. Üstümü giyinmem gerekliydi. Abim dün bi kaç parça kıyafet getirmişti. Oğuzu da neye yardım etsin diye çağırttı anlamadım. Tek yapmam gereken giyinmek ve abimi beklemekti. Herhalde düşerim falan bir şey olmasın diye çağırttı.
Abimin getirdiği kıyafetlere baktım. Siyah tayt ve sweatshirt getirmişti. En sevdiğim ikili. Üstümü çıkardığımda karnıma baktım. İki tane dikiş izi duruyordu. Dikişlerim benim uyuduğum zaman içerisinde alınmış olmalıydı. Hayatım boyunca vücudumda taşıyacağım bi izdi bu. Geçmişi bırakmak isterken , geçmiş asla gitmeyeceğini söylüyordu sanki.
Üstümü giyindikten sonra odaya geçmiş abimi beklemiştik. Abim geldiğinde hastanede bir saniye bile durmak istemediğimi söylemiştim. Şimdi ise ben o eve adım atmak istemediğim için abimin kaldığı yere yani otele gidiyorduk. Bu arada Ada'nın cenazesine gitmeye gücüm yoktu. Ona sonsuza kadar veda etmek istemiyordum. Onu toprağın altına koyup gömmeleri tüylerimi diken diken yapıp içimi ürpertiyordu. Hayal etmesi bile zorken gerçeğini nasıl yapabilirdim ki? Gitmezsem yalnız kalır mı düşüncesi beynimi yiyip bitirmeme sebep olucaktı. Hayatım boyunca pişman olur muydum? Ablası olarak orda olmam gerekti. Annemde olamamıştım bari meleğimde olmalıydım. Bu yüzden gitmenin en mantıklı şey olduğuna karar verdim. Ve ben şu an abimin kullandığı arabada kardeşimizin cenazesine gidiyordum.
••••••••••••••••••
Cenaze bitmişti ve sanki kalbimi de adayla birlikte o mezara gömmüşlerdi. Dünkü iyi halimden eser kalmamış yine en başa dönmüştüm. Hatta bu sefer daha da kötüydüm çünkü kabullenmek istemediğim gerçeği şu an kabullenmek zorundaydım. Kardeşimi gözümün önünde gömmüşlerdi. Cenaze boyunca kafamı abimin göğsüne koyup bakamamış ve ona sarılarak ağlamıştım. Tek güç kaynağım oydu sanki.
••••••••••••••••••
Hayatımda verdiğim ilk kayıp değildi bu. Daha önce kimseye bahsetmediğim bir şey daha vardı. Abim, Ada , Annem... benim biyolojik ailem değildi. Annem abim doğduktan sonra evlatlık almak istemiş. Zaten hep aklında olan bir şeymiş. Ama abimin biraz büyümesini beklemiş.
Benim ailem ise onları hiç hatırlamıyorum. Öldüler mi yoksa hayattalar mı bu bilinmiyordu. Sadece adımın yazılı olduğu bi bileklik duruyor onlara ait. Beni bulduklarında bileğimdeymiş. Yetimhanenin kapısına bırakılmışım. Yetimhaneyi çok hatırlamıyorum beni aldıklarında 5 yaşındaydım ama hatırladığım bir şey var.
Bi arkadaşım vardı orda. Adını hatırlayamıyorum. Zaten ona adıyla seslenmezdim. Kıvırcık saçları vardı. Aslında daha çok dalgalı sayılırdı ama ben onu sinir etmek için kıvırcık derdim. Bu arada erkekti. Kız-erkek karışıktı yetimhanemiz.
Ben geldiğimde 1 yaşlarındaydım ama onun geldiği zaman 4 yaşıma gelmiştim o ise 6 yaşındaydı. Yeni geldiği için adapte olamamış ve arkadaşı yoktu. Bende kimseyi istemiyordum arkadaş olarak yanımda. Ama onu görünce çok şirin gelmişti gözüme . Tek başına oturup yeşil-mavi arası büyük gözleriyle etrafa bakardı.Yine bir gün tek otururken görmüştüm onu. Yanına gidip ona seslenmiştim. Kafasını kaldırdığında dolu dolu olan gözlerini görünce çok üzülmüştüm. Daha küçücüktüm , minik ellerimle gözyaşını silmiştim.
"Nedeyn ağlıyoşun?" Ben konuşunca gülmüştü. Bu sefer de kaşlarımı çatmıştım.
"Nedeyn gülüyoşun be?" Ben konuşunca bu sefer kıkırdamıştı.
"Çok komik konuşuyorsun. O yüzden güldüm. Kaç yaşındasın sen?" Parmaklarımla 4 yapıp göstermiştim."Şen kaç yaşındasın?" O parmaklarıyla 6 yapmıştı. Tek tek saymıştım 1-2-3.. diye.
O gün tanışıp arkadaş olmuştuk. Zaman geçince de birbirimizin tek arkadaşıydık. Hatta başka çocuklarla kavga ettiğimde beni hep korurdu. Ağladığımda sarılırdı. O ağladığında da ben ona sarılırdım. Çok ısrar etmiştim aynı odada kalmak için. Hatta çok ağladım çünkü bana gece kabus gördüğünü ve uyuyamadığını anlatırdı. Israrlarım sonucu kabul etmişlerdi . Küçüğüz diye sanırım.
Böyle bir sene geçmişti . Her kabus gördüğünde yanına gidip elini tutardım. Küçüktük falan ama böyleydik işte. Bana bi kere annesine benzediğimi söylemişti. Annesinin nasıl biri olduğunu sorduğumda "senin gibiydi işte , hem güzeldi hem de melek gibi kalbi vardı." Demişti. Ben ondan daha küçük olmama rağmen sanki yaşıtmışız gibi davranırdık.
İlk kaybedişim o zaman olmuştu. Beni evlat edindiklerinden beri onu görememiştim. Bi kere ısrarlarım sonucu onu görmeye gitmiştik ama bana gittiğini söylediler. Yetimhanesi değişmiş ya da evlat edinilmiş. Bazen diyorum ki keşke hatırlasam adını..
Başlarda ailem olmasına çok sevinsemde mutsuzdum. Çünkü en yakın arkadaşımı kaybetmiştim. Abim yani Deniz onunla yaşıttı. Yavaş yavaş onun yerini alıyormuş gibi hissetsem de hep aklımdaydı o. Hala olduğu gibi...
•••••••••••
Hayatta sadece Abim kalmıştı anlayacağınız. Üvey de olsa olan ailemi de kaybetmiştim. Sanırsam kaybetmek için gelmişim dünyaya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARA
Подростковая литератураBacaklarım tutmazken olduğum yere çöktüm , hareket edemiyordum . O sırada önümde beliren bi çift ayakla başımı kaldırdım . Annemin ve kardeşimin katili olan 50 li yaşlarda bi adam bana sırıtarak bakıyordu. Adeta azrailin olucam der gibiydi . Bakışla...