İkinci bölümden herkese merhabaa 😘😌 Yorumlarınızı benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Ve şu sağ üst köşedeki yıldızı da parlatır mısınız rica etsem? 🥰
Multimedya; Savaş
Korkuyorum...
Hemde hiç böyle korkmamıştım.
Alnımın çatına dayadığı silaha baktım. Tek bir kurşun beynimi dağıtmaya yeterdi. Gözümden akan yaşı yeni fark ettim. Korkarak gözlerinin içine baktım. Buz mavisi...
O kadar ruhsuz ve korkutucuydu ki bakışları...
"Benden ne istiyorsun?" dedim kalan son cesaretimle. Eve nasıl girmişti? Nasıl bu kadar cesurca silah tutabiliyordu? Silahın varlığını şimdi daha çok hissettim. Belki de alnıma doğru daha fazla bastırdığı içindir.
"Canını." dedi tükürürcesine. Sesi sert ve kusursuzdu. Tüylerim öyle her şeye diken diken olmazdı. Ama konu benden canımı isteyen bir adam, bana nefretle bakan bir çift buz mavisi göz ve alnıma dayalı silah olunca bir an altıma kaçırdığımı sandım. Yemin ederim ki.
"Kimsin? Ben sana ne yaptım?"
Korktuğumu anlamaması için aptal olması gerekirdi. Ayrıca gözleri o kadar kızarmıştı ki onun insan olmadığını düşündüm.
"Soru sormayı kes," diye bağırınca yerimde sıçradım. "dediklerimin hepsini tek tek yapacaksın ve eğer yanlış bir bok yemeye kalkışırsan bütün tanıdıklarının kafasını gözünün önünde uçururum."
"Yapamazsın! Sen kim olduğunu sanıyorsun? Kimsin de benim hayatıma hükmediyorsun?!"
Bunu söyleyen ve alnında silah dayalı olduğunu unutup aptallık ederek bağıran ben miydim? Allah kahretsin! Böyle sinirle bakarak bile bir çok kişinin canını alabilecek adama nasıl bağırdım ben? Hemde kafamda silah dayalı iken!
"Yapamam öyle mi?" dedi soğuk bir şekilde dudağı kıvrılırken.
Cebinden telefonunu çıkardı ve bir kaç saniye içinde annemle ablamın karakol bahçesindeki perişan halini gösterdi. Daha sonra Yasemin ve Yiğit'in barda bir şeyler konuşurken ki görüntülerini.
Ve en sonunda abimin sandalyeye bağlı bir şekilde, ağzı bantlı yüzü kan içinde kalmış baygın halini gösterdi. Gözlerim kocaman açılırken buz adama dönüp baktım.
"Ailenin bütün üyeleri tek tek takip ediliyor. Sadece bir telefonumla hepsi geberebilir. Yapabilir miyim sence? Buna sen karar ver."
"Beni tehdit etmeye, zorlamaya hakkın yok!"
"Ben seni zorlamıyorum aptal. Sana bir seçenek sunuyorum. Karar senin." Sesinde sabredemediğini belli eden bir ton vardı. Sanki biraz daha konuşursam beni öldürecek gibiydi.
Sonra bana bir şey oldu. İçimde bir ürperti hissettim. Cesaret miydi bunun ismi? Gerçek anlamda korkusuzluk muydu? Gözümün önü kararacak kadar, her şeyden vazgeçecek kadar çok sevdiğim insanlarla tehdit ediyordu beni bu adam.
"Kabul ediyorum." dedim bir çırpıda.
"Aksini yapman aptallık olurdu zaten." dedi bana tiksinir gibi bakarken.
Kafama bir anda jeton düştü sanki. Abim!
Abimin eli kolu bağlı ve yüzü kan içindeydi! Oysa o bir cinayet işlediği için her yerde aranıyordu.
Her şeyi anlamak için bu kadar uzun süre beklemek zorunda mıydım? Aptalım ben. Tam bir aptal.
Erkan'ın oğluydu bu adam. Yıllardır onların büyüttüğü üvey evlatları...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARİNES
JugendliteraturEdebiyat dersinde kafamı sıraya koyup Ender hocanın söylediklerine kendimi soyutlarken bir kelime dikkatimi çekti. 'arines' Kafamı kaldırmadan hocanın söylediklerine dikkat kesildim. "Anlamı; çok sevdiğiniz birinin, kalbinize dokunmadan parçalamış...