Bölüm 1- Ukala'nın Alevli Mayosu

82 1 0
                                    

Annemin üç ay boyunca beni teyzemlere göndereceğini öğreninceki tepkim pek iç açıcı değildi ne yazık ki. Atarlı ama sevimli bir kuzen, hamile bir teyze ve şımarık ile ukala ikizler ile üç ay! Kendimi teselli edebileceğim tek şey bu yazlığın kenarında Türkiye'nin en muhteşem wafflelarının yapıldığı bir dükkan var. Aynı zamanda yazlık kocaman. Bilmiyorum. Umarım yaz tatilim pastırma yazı olmaz. Yani ben pastırmaya bayılırım ama... Bu bağlantıyı nereden yaptığımı sormayın bana. Nasıl ve nereden bağladığımı ben bile bilmezken sizin bilmemenizi garipsemiyorum. Karnemdeki iki dört zaten beni boğduktan sonra bu habeeri almak beni az kalsın hüngür hüngür ağlatacaktı. Ağlak bir kişilik olmamak bazen muhteşem görünüyor. Sonra o internetteki o psikolojik yazı zımbırıklarını okuyunca mazoşitsçe kendimi ağlatma çabalarım enginlere sığmaz taşar ne yazık ki! Böyle bir garibim . Seni annenin doğurduğuna emin misin deseniz bile alınmam. He annem baya iyi bir doktor olunca benim böyle zeki (!) olmam çok iç açıcı. Beni seven böyle sevsin! Ne de olsa sevmeyenlere sevmek itina ile öğretilir.

On iki yaşında otobüs ile İzmir'e gitmek pek hoş algılanmıyor sanırım. Yaşlı teyzecikler bana kötü kötü bakınca kendimden de korkuyorum. Açıkçası kendimden korkmamın tek sebebi teyzeler değil. Bir Eylül Tan olmak bunu gerektirir. Öğrenemediysenin burada işiniz yok biber hem du toz biberler. Pul olmaması önemli. Pul biberler yerken ağzınıza yapışıyor falan. Toz biberlerde çok kötü göze kaçoyorlar ne yazık ki. Kabul teyzemi seviyorum, kabul kuzenimi seviyorum ama komşuları Cem çekilmez. Bir insanın olabileceğinden yirmi üç kat daha ukala, sinir bozucu adeta bir sinir bozuculuk tanrısı. İkizi Ecem de ayrı alemlerde. Anlamıyorum! Nasıl bir şımarıklıktır bu nasıl bir boşluktur. Mevlana görse çok klişe ama "Siz gelmeyin!" der. O kadar. Cem'i en son iki yıl önce onuncu doğum günümde görmüştüm. Temmuz ayında doğduğum için kendimi lanetliyorum. O yıl annemlerin beni yine teyzemlere göndermesini istediğim için de iki kat lanetliyorum. Hani Magnum Double gibi. Yani bu mutlu etmiyor gerçi. Hani mesela onun karamellisi var. Benim gibi bir karamel bağımlısı için harika bir dondurma ama böğürtlenlisi de fena değil. Hele ekşi olması harika. Ben ekşili pastaya bayılırım, hele ekşili köfte yemeye bayılırım. Amcamın karısı da harika yapar. Suyu da çok güzel oluyor onun. Tamam şu an saçmaladım. Sanırım araba tuttu. Olur öyle şeyler bana arada. Boşverin. Eğer canınızın yanmasını istemiyorsanız yavaşça bu kitabı kütüphanenizden atıp silahınızı yere bırakın. Otobüste verdikleri keklerin böğürtlenli olanlarının aslında çok güzel olduğunu söylemişler miydi? Bakın benim sayemde güzel bir gerçek daha öğrendiniz. Gerçi iki saat ben Avatar'ın ikinci sezonundan en sevdiğim bölümleri izlerken geçti. Seni seviyoruz mantarcık! Hani şu Aang'in hava bükerek yaptığı garip kum bulutunu kaktüs suyu sarhoşu Sokka selamlamıştı ya o bölüm. "Belki de dosttur?" diyen Sokka qalp ben. Şu an Avatar izlemeyen hiç kimse bir şey anlamadı değil mi? Uzun uzun anlatma zahmetine girmeyeceğim. Bilmiyorsanız izleyin you cahilz!

Asla ama asla Çeşme garından su almayın! Yani inince şu sağdaki garip ismi olan yerden almayın. Sadece sodyumu azaltılmış ismi asla bilinmeyen o iğrenç sulardan var. Suyu içmem ve "Öğğğ" diye bağırmam bir oldu! Acıyın bana! Veya acımayın! Ne acıması. Kıskanın beni be! Güzellik desen bende, espritüellik desen bende, aşçılık desen bende tam üçü bir arada kahve gibiyim. Hatta onların karamellileri gibiyim. Nasıl olsa muhteşem Eylül'üm ben! Yani sen Eylül Tan'sın. Aptallık etme! Mantığında yaşıyoruz. Daha fazla saçmalayamazdım. Teyzemi isteorum! "Eylüeeeeeğl!" diye bağıran bir kuzen ne kadar itici değil mi? Korkunç, garip. Höst! Benim adım Eylül la! Tabi şimdi lo desem de olur ama Flash TV izlemeyi annem anneannemin bağımlılığından dolayı kanalı kapatınca bıraktım. "Ne var len? Burdayım! Böğürme!" diye bağırıyorum hemen bizim atarlıya. Peki yanında kim var? Karnı burnunda bir kadın. Yok ya cidden burnuna kadar gelmiş neredeyse! "Teyzoooş! Kız mı? Erkek mi? Kız olsun! Bir tane daha küerkek kaldıramam!" diyorum hızla teyzeme. Karnını dürtmemek için kendimi tutuyorum. Eniştem dokuz ay önce teyzemi aldattı. Bebek geldi teyze gitti yani. Teyzem ise nedense hiç üzülmüyor çünkü bunu fark etmiş. Şimdi ise hamile. Onu tam beş ay önce gördüğüm için daha cinsiyeti belli değildi. Herhalde bu göbeğin bellidir. "Tebrik ederim miniğim çünkü iki kız kuzenin oluyor." diyor teyzem gülerek. "Aaaaa *çığlık atıyor* kızlarım, miniklerim çok seviyor Eylül ablanız sizi. Ege abiniz bakmaz size belki ama ben bakarım tamam mı?" diyorum teyzemin karnını okşayarak. "Hey!" diyor Ege sahte bir sitem ile. "Biliyorsun ki lafımı esirgemem Çekirge'm." diyorum gülerek. Bir şey demek yerine gözlerini deviriyor. Ah ah! Cehennemlerde Yanacaksın! diye geçiriyorum içimden. Telefonum Get Lucky ile zırıldanmaya başlayınca ister istemez irkiliyorum. "Ehe benim kanka arıyor." diyorum gülerek. "Bonibooooon!" diye açıyor telefonu Merve. "Hı ne var Ela Gözlüm Al Yazmalım?" diyorum ben de. "Güzelim film miydin dizi miydi ya o işte onu mahvettin. Ela gözlü bile değilim ben. Yesşil gözlüyüm." diyor Merve her zamanki ince sesi ile. "Hııı. Hep Eylül'ün yüzüne vurak! dimi. Zaten kızgınım ben sana. Face'de oyun isteği göndermişsin pislik." diyorum sesimi kalınlaştırarak. "Tamam da abi Come Home You Been Gone Too Long." diye şarkı söylüyor Merve. (Merve'yi tanıdınız mı? Yaş küçük The Coral aşkı aynı) "Ya şu James ile seni tanıştıramazsam gözüm açık gitcek zaten." diyorum kahkahalarla. "Gitme dünya dönsün dönsün! Dünyam dönsün dönsün!" diyor hemen. "Ben hiç kimse ölsün mölsün istemem!" diye devam ettiriyorum ben de. Sonra ise "Tamam be. Kapatıyorum. Şu ukala ile uraşmayı özledim." diyorum gülerek. Sonra ise telefonu kapatıyorum. Yanıma baktığımda ise bana dehşetle bakan Atarlı ve Hamile'yi görüyorum. "Arkadaşların ile ilişkine bayılıyorum örümcek bacaklı." diyor kuzenim biraz kendini düzeltip. Hıı sakın kıllı bacaklı sanmayın! Ben mi ah ahahahahah! Sadece ince bacaklıyım. Gerçi bizim yan sınıftaki Başak gibi olamam ya! Kızın bacakları kürdan gibi.

Evde direk kendi odama gidip eşyalarımı yerleştiriyorum. Sonra ise direk yatağa atıyorum kendimi. Tavana dik dik bakıyorum. Yalnız kaldığımda her zaman yaptığım gibi aynada değişik değişik pozlar veriyorum. Aynadaki yansımamı dikkatle izliyorum. Kahverengi hafif çekik gözlerim, kalkık ve üstünde boydan boya bir yara izi, küçük ağzım ve omuzlarıma kadar gelen kahve ve sarı arası saçlarım. Tam yatağıma geri dönecekken kapım çalıyor. "Giiiiiir!" diye böğürüyorum hemen. "Eylül, Cem ve Ecem ile Sörf Kulüplerinin olduğu yere gidiyoruz yüzmeye. Hazırlan haydi." diyor Ege Gözlerini saniyede iki yüz kere kırpıştırıp dik dik üstümdeki kocaman güböğürtlenli lekeye bakarak. "Dakika bir gol bir." diyorum lekeyi işaret edip. "Hayır ama yiaaa! Olmaz! Bana bunu yapma. Acıyacak mısın bana? Sevmiyor musun beni? Beni beni Eylül'ünü!" diyorum oyunculuk yeteneğimi konuşturarak. "Sen muhteşem Rawenclaw'lı Eylül'sün. Aptallık etme." diyor Ege gözlerini kısarak. Bir günde iki defa Aşk-ı Memnu. Acıyın bana. "Ya yapma bunu bana. İstemiyorum ben Ecem ve Cem." diyorum ağlamaklı bir ses tonu ile. "Onları sevmiyor olsan bile benim yazlık kankam Cem. Bu yüzden şu Jennifer Lopez popnu kaldır ve gidelim." diyor Gözlerini iyice kısarak. Ne göz var be bu çocukta. "Ya sörfçüler üstüme sürüp beni ezerse ben hiç gelmiyim bence biliyorsun ben profilden görünmüyorum hem ben Jenn'e taş çıkartırım. Şimdi git ben de giyinip seni döveyim." diyorum sırıtarak. "Hiç kaçacak yerin yok. Giyin ve gel." diyor ve beni mavi tonları ile süslenmiş odada tek başıma bırakıyor.

Üstüme giydiğim mayo popomu kaşındırdığı için ne yazık ki her saniye popomu kaşımam pek güzel bir görüntü oluşturmuyor. Alaçatı'nın taş evlerinin güzel sokağından çıkınca terlediğim için çoktan pişik oluşmuştur. Evet ne iç açıcı konular konuşuyoruz. İlk başta yaptığım uyarıyı yok saydığınız için oluyor bunlar hep. Sonra Eylül neden böyle? Hı? Hı? Yok di mi bir cevabınız. Ben de öyle düşünüyordum. Teyzem yine daracık sokaklarda üstü açık Mini Cooper'ıyla dans ediyor. Ben ise çoktan bir şarkı açıp söylemeye başlıyorum. Paradise. Tabi ki çok sevgili Ege de bana eşlik ediyor. Şarkı bitikten bir iki dakika sonra ise sahile gelmiş bulunuyoruz.

Şezlongda kitap okuyup güneşlenmek tam bir film sahnesi gibi gelebilir size. Ne yazık ki gerçek plajlarda olaylar tam olarak öyle işlemiyor. Aaaıı. Ne de olsa sivrisinek vea arı diye çok pis sokan varlıklar var. Acıyın bize. Üstümdeki mavi ve pembe elbiseyi hemen çıkarıp denize atlıyorum. Su güzel ve temiz bugün. Yaşasıııın! Dalıyorum, çıkıyorum ve insanlara çarpıp özür diliyorum. Sudan hızla çıkıp şezlonfüga yürürken de beni neredeyse ağlatacak bir görüntü ile karşılaşıyorum. Alevli mayosu ile Ukala. Atın beni denizlere diye şarkı söylerken şarkını. sözlerine uyup kendimi denize geri atıyorum.

Selam! Yeni bir yaz hikayesi ile karşınızdayım. Daha fazla komedi olmasını umduğum bu hikayemi unarım seversiniz. Merve ve Eylül meselesini ise sonra öğrenirisiniz 😉😄 seviyorum sizi 😍😘

Bir Yaz GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin