Birkaç gün önce , salata yaparken kestiğim parmağım ufak bi kaza sonrasında tekrar kanıyordu.Ne kadar canım yansada yüzündeki o ifadesizliği silmedim.Silemezdim.
Odaya üvey kız kardeşim girdi.Teleşlı bir şekilde parmağına baktı.Daha sonra ;
" Bekle hemen geliyorum." dedi.
Odadan çıktıkdan sonra sırtımı yatağın başlığına yasladım ve düşünmeye başladım.
Üvey annem ve ikizleri gayet iyi insanları.Onları severdim.Özellikle de ikizler. Benden 2 yaş küçükler ama hiç 16 gibi durmuyolar. Daha çok ilkokula başlayan bücürlere benziyorlar. Genelde onları seviyorum.
Damla odaya girdiğinde telaşlı bir yüzü vardı. Temiz pamukla yarama temizledi ve yarabandi yapıştırdı.
"İşte bitti" dedi ve yastığını alıp yatağıma yattı.
"Abla" diye seslendiğinde kafamı onun yönüne doğru çevirdim.
"Efendim" dediğim sırada yüzü değişik bir hal alırken çok geçmeden sorusunu yöneltti.
" Ne zaman eski haline döneceksin" diye sordu.
Hiç düşünmeden " Hiçbir zaman " dediğimde fazla mı büyük konuştum diye düşünmeden edemedim. Büyük konuşmanın iyi olmadığını biliyordum ama isteklerimi göz önünde bulundursak şu anda büyük konuşmak belkide en doğrusuydu. Yada hiç konuşmamak.
Damla söylediğim cümle üzerine hiç konuşmamıştı. Zaten konuşmasında istemiyorum.
Damlanın uyuduğunu anladığımda yavaşca yerinden kalkmaya yetindim. Tam o sırada kapı çalınca Damla mırıldanarak uyandı. Hiçbirşey demeden odadan çıktım. Kapıda Kaanı görünce tebessüm etmeden edemedim. Rüzgar ile sohbet ediyorlardı. Bazen Rüzgar ile Damlanın isimlerinin ne kadar hoş olduğunu düşünmeden edemiyorum. Gerçi benim ismiyle onların ismi garip bir uyum içerisindeydi. Rüzgar , Yağmur , Damla gerçekten garipdi.
Bunu düşünmeyi bırakıp Kaanın yanına oturdum. Kaan öğlen gelmezdi. Çünkü bazı öğlenleri annesinin yanında bakımevinde olurdu. Buraya geldiğine göre benimde gelmemi istiyordu.
Yavaşcana yukarı çıkıp odaya girdim. Damlayı gördüğümde hala uyuyo olduğunu gördüm. Ama yerde. Yanına gidip kolunundan tuttuğumda hangi dilde olduğunu bilmediğim kelimeler ağzından çıktığında " Hadi Damla " dediğim. Uyuşuk biçimde gözlerini açtı ve bende beklemeden onu yatağa yatırdım.
Hava koşullarını göz önünde bulundurarak üstüme kalın birşeyler giydim. Hızlı bir şekilde aşşağı indim. Bu soğukda donarak ölmek şuanda isteyeceğim tek şeydi.
Salona girdiğimde Kaanı tek otururken buldum. Anlaşılan Rüzgar sıkılmıştı. Kaanda benim gibi fazla konuşmazdı. Bu yüzden en yakınımdı.
Geldiğimi belli edercesine ses çıkarttığımda Kaan da ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü.
Arabaya bindiğimizde Kaan :
" Nasıl gidiyor " diye saçma bir soru sordu.
" Sessiz kalmak korkuttu mu " diye sorduğumda kibirle gülümsedi. Ama bu gülümsemenin ardındaki acıyı benden başka kimse fark edemezdi.
Bakım evine geldiğimizde Kaanın elini tutup ona destek olmaya çalıştığımı belli edercesine sıktığımda aynı şekilde bana karşılık verdi.
205 Numaralı odanın önüne geldiğimizde Kaan bana dönerek
"15 Dk sonra gel " dedi ve içeri girdi.
5 Dakika sonra yaşayacağımızın garantisi yok. Bu yüzden hatıralardan kaçmayın . Aksine onlara daha sıkı sarılın. Hatıralar sizi siz yapan ve suratınızdaki aptal gülümsemeyi koyan şeylerdir.
Kaan ise bu hatıralardan sürekli kaçtı. Annesinin hastalığını ögrendiğinden beni ne eski evine gitti ne de babası ve kız kardeşinin mezarına . Korktu hem de çok . Ne kadar dil dökselerde inadından vazgeçmedi.
Yavaşcana odaya girdiğimde Selma teyzenin aynı koltuğunda oturduğunu gördüm. Tüm gün durmadan dışarıyı izliyordu. Aslında güzeldi çunkü bir keresinde bende Selma teyzeyle beraber oturup izlemiştim. En azından bir süreliğine de olsa düşüncelerimden uzak kalmak güzeldi.
Selma teyzenin yanında yere çokmuş oturan Kaanı görünce ürkek adımlarla yanına gittim. Kaanın sirirli olduğu zamanlar tamda şu anda içinde bulunduğumuz zamandı. Yere oturup ayaklarını öne uzattım.
Selma teyze bana dönüp
" Hoşgeldin Yağmurum" dedi.
İçten bir gülümsemeyle ona döndüm ve :
" Hoşbuldum annem " dedim.
Selma teyze bana o iç ısıtan bir gülümseme gönderdiğinde içime dolan huzuru damla damla hissediyordum. Bazen tek beni hatırlıyordu. Öz oğlunu değilde beni.
Alzheimer hastalığından hep korkardım. Çünkü anıları , insanları , seni sebepsizce gülümseyen şeyleri unutmak benim için dehşet verici olurdu. Ama bazen düşündümde bazı anları , bazı insanları unutmak gayet güzel olurdu.
Kaan dizime yattığında Selma teyzenın onu hatırlamadığını anladım. İçten içe kahrolsada bunu belli etmiyordu. O da benim gibi duygularını saklaya biliyordu .
Şuanda Kaana moral vermek gerekiyordu ama yapamazdım . Çünkü moral şu anda Kaanın isteyeceği son şeydi. Yavaşca ayağa kalktı ve elimi tutarak bende kaldırdı.
Kapıya doğru ilerlerken " Hoşcakal Selma teyze " demeyi de ihmal etmemiştim.
Sessiz geçen bir buçuk saatin ardından eve geldiğimizde haftasonu olmasına şükür ettim. Ne kadar çalışmayı sevsemde dinlemek ve uyumak güzeldi. Küçük bir kitapçı ve şirin bir kafede çalışmak tüm zorlukların içinde bana mutlu hissettiren sayılı şeylerden biriydi.
Eve geldiğimizde Bade'nin evde olduğunu ayakkabılarından anlamıştım. Badeyle tanışalı 4 sene oluyor. En az Kaan kadar herşeyimi bilir. Zaten o ikisi olmasa nasıl kendi benliğini bulabileceğimi düşünmek bile istemiyorum.
Badeyi gördüğümde surat ifadesinin bizim ruh halimizden de kötü olduğun fark etmiştim. Bu surat ifadesinin 2 gün sonra okulların açılmasına yorumlamak istiyordum ama içimdeki ses kendini kandırma diyordu.
Kaanla Bade'nin iki yanına oturduğumuz da Bademin ağzından çıkan kelimeleri bekliyordur. Bade derin bir nefes alıp ;
" Onurlarla aynı okuladayız " dedi.
Badenin ağzından kelimeler teker teker döküldüğünde uzun ve huzursuz bir sessizlik bizi bekliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAĞMUR TOZU
RomansaAslına hepimiz saniyeler sonra ne olacağını bilmeden , yıllar sonrasının hayalini kurmadık mı ? O zaman hayal kurmak saçma değil mi ? Bence değil. Önceden aşık olmak için çok eğlenceliyim diyen kız ya severse ? İşte o zaman hayal kurmak bak ne kad...