FİNAL!

398 20 12
                                    

aradan tam 10. yıl geçer. herkes çoktan evlenmişti, çocukları bile olmuşlardı. mesela Songül ile Güney herkesten önce davranmışlardı. Güney sabredemediği için, üniversite biter bitmez evlenmişti Songül ile. bunun için çok mutluydu. daha ne olsun ki? sevdiği yanında, hemde 7. aylık hamile. çocuğun cinsiyetini öğrenmişleri bile. bir kızları olacaktı.. ismi de Nur olacaktı. Güney ile Songül daha önceden bir iddiaya girmişlerdi; kız mı olacak yoksa erkek mi? tabiki Güney erkek dediği için kaybetmişti ama kızı olduğunu öğrendiğinde, hemen İngiltereden bir ev almıştı. tabiki Türkiyede de yaşayacaklardı. sadece yaz aylarında oraya gideceklerdi. ikisi de heyecanlı olduğu üzere, Güney son zamanlarda Songülün garipçe davrandıklarını fark ediyordu.
Kader ile Tuna çifti zor olsa da kavuşmuşlardı birbirlerine. Kader ilk başta itiraz ediyordu Tuna ile çıkmayı ve haliyle evlenmeyi, ama sonra kırılmıştı. tabiki Tuna çok mutlu olmuştu. Kader de sevgisini saklamayı başaramadığı için, hemen itiraf etmişti. çiçekler, eğlence dolu anlar.. hepsi vardı. tabiki ikisinde de bir heyecan, daha doğrusu birşeyleri saklamak gibi şeyler vardı. onlar daha geliştirmemişleri aşklarını. ama evlendikten sonra herşey çok şükür ki yerine oturmuştu. bir kızları ve bir oğulları olmuştu. ikizlerdi; Ecem ve Cem. Kaderin annesi ilk başta kabul etmiyordu Tunayı, hatta onların ayrılması için aralarına girmişti. o zamanlar Kader evi terk etmişti. bir süre Tuna da kalmaya mecbur kalınca, ona burda da huzur olmadığını görmüştü. bir gün Tuna arkadaşları ile takılmaya gidince, Tunanın annesi Kadere tüm evi temizlemeye zorlamıştı. Kader tüm gün çalıştıktan sonra, akşam gelen Tunanın kollarına düşmüştü bile. hastaneye götürdüklerinde, tüm gün aç kaldığı ve fazla fiziki yorgunluktan bitkin düştüğünü söylemişti doktor. Kader anlatamadı neler olduğunu ama Tuna zaten anlamıştı. evden gidip, gizlice evlenmişti Kader ile ve şimdi çok mutlulardı. ama çocukların doğumundan sonra, Kader fazla sinirli olmaya başlamıştı, konuşmuyordu günlerce Tuna ile. garip davranışları Tunanın gözünden kaçmamıştı.
Meral ile Mert mutluluktan az kala uçuyorlardı. Mert yavaş yavaş Meralin nasıl bir süslü, nazlı bir hanım olduğunu görmeye başlamıştı. her gün alışverişe gitmek, bir elbiseyi iki kere giymemek.. ama Mert kızmıyordu ona. aksine; bu hali onun çok hoşuna gidiyordu. bazen Meralin yaptıklarından kahkaha içinde boğuluyordu. Meral de artık kendi sevgilisini bulduğu için, havalı havalı davranıyordu, hatta belki gıcık ediyordu herkesi. ama o da çok tatlı birisi olduğu için, kimse kızmıyordu ona. Meralin diğerlerinden bir ayrı farkı vardı; muhteşem sesiyle yüzlerce kişilerin kalplerini çalmaya başarmıştı. ama ne yazık ki asıl hayali bir türlü gerçekleşmiyordu. ünlü bir şarkıcı ile şarkı söylemek istiyordu. Mert bunu öğrendiğinde, annesini ikna edip, Bülent Ersoyu çağırmıştı. Meralle bu yüzden tartışmışlardı ama bir buket güzel kırmızı güler hemen Meralin kalbini eritmişlerdi. evlenmişlerdi ama çocukları henüz yoktu. Meral bir gün ünlü bir şarkıcı olduğunu söyleyip, çocuklara bakmaya zamanı olmadığını söyleyip duruyordu. Mert çoğu denemeden sonra, bu işinde peşini bırakmıştı. Meral ise zor günlerde sesini düzeltmek için bir hocanın yanına gittiğini bahane edip, geceleri gidiyordu evden. Mert bir gün onu takip etmeye başladı ama Meral bunu öğrendiğinde, hemen yolunu değiştirip, en yakın olan müzik okula doğru yürümüştü Mert bunu görüp, şüphesini yok etmişti. Meral bundan emin olduktan sonra, yine geceleri bir yerlere ama artık okula değil, başka yerlere gitmeye devam etmişti. ne işler çeviriyor bu kız?
Serkan ile Cemre diğerlerinden daha iyilerdi. kalpler uçuyorlardı, gözler parlıyorlardı. bir bovling oynayıp, kim daha iyi oynuyor diye iddiaya girmişlerdi. Serkan kazanmıştı ve bu yüzden Cemre ona bir öpücük borçluydu. Cemre tam yaklaşıp, onun yanağından öperken, Serkan ani bir hareketle Cemreyi kendine çekip, dudaklarına yapışmıştı. bu ilk öpüşmeydi. heyecan, tutku, ateş dolu ilk öpüşme... birkaç gün içinde aşklarını geliştirmeye devam ediyorlardı ve başarmışlardı. Serkan Cemrenin, Cemre de Serkanın tüm sırlarını biliyorlardı. Nazan, Serkanın annesi, Cemreyi kendi ailesinden ve en önemlisi oğlundan uzak tutmaya çalışsa da, Serkan annesi ile tartışıp, terk etmemişti Cemreyi. ama Serkanın babası Tevfik çok sevmişti Cemreyi ve hatta onların aşklarını geliştirmek için, Serkan'a tavsiye veriyordu, bazı konularda yardım ediyordu. bunu öğrenen Nazan, hemen işin içine girmişti. Cemrenin evini, Cemre evde yalnızken, basıp onu çok fena dövmüştü. Cemre bunu saklamaya çalışıyordu Serkandan, ama Serkan sevgilisini çok iyi tanıyordu ve herşeyi anlatmaya ısrar etmişti Cemreyi. durumu öğrendikten sonra, Serkan Nazanla tartışmıştı ve Cemreyi alıp, Amerikaya gitmişlerdi. orda evlenip, bir oğulları olmuştu. ismini Aslan koymuşlardı. 3. yıldan sonra da ikiz olmuştu. iki kız; Selma ve Şeyma. Aslan 7. yaşına girdiğinde, geri Türkiyeye gelmişlerdi. çocukların burda okumalarını istemişlerdi. herşey yolundayken, birşeylerin ters gittiğini anlamıştı Serkan. acaba ne?
şimdi siz hepiniz Eylülle Aliyi merak ediyorsunuzdur. onların durumu daha karışık. onlar o kadar şey yaşadılar ki.. ama hepsi sırayla. o şaraptan sonra, Ali Eylülü ormandaki bir eve getirip, haftalarca aç susuz bırakmıştı. tabiki Eylül uyanıp, Aliyi karşısında görünce çok korkmuştu. çırpınıp duruyordu, kurtulmaya çalışıyordu ama elleri ve ayakları bağlıydı. Ali hiçbir şey söylemiyordu ve bu durum Eylülü daha da çok korkutuyordu. ne yazık ki Aliye aşık olduğunu anlamıştı ve bu da hepsinin üzerine bir yüktü. canı acıyordu, kalbi dayanamıyordu. tabiki onu sevdiğini söylemeyecekti ama içindeki ateş daha çoğalıyordu. kendine çok fazla kızıyordu. yalvarmaktan başka çaresi olmadığını anlayınca, gururunu bir kenara bırakıp, Aliye yalvarmaya başlamıştı ki bıraksın onu. Ali onu dinlemiyordu ve birkaç saat sonra çekip gitmişti. o günden itibaren Eylülün yanına hiç gelmemişti. Eylül bağırmaktan sesi kesilmişti ve bu ıssız ormandan yapayalnız olduğunu anlamıştı. sadece ağlıyordu. Allahtan yardım diliyordu ama bitkin kalınca, bayılmıştı. haftalar geçiyordu ama Eylül ortalıklarda yoktu. artık onun kaybolup, öldüğünü sanıyorlardı ki, polise bir haber geldi ve Eylülü bulup, hastaneye götürdüklerini söylemişlerdi. neyseki o kendine gelmişti ama Ali çok kötüydü. içinde böyle bir kötü hiss vardı. Eylülü öyle yoğun bakımda gözaltıları şişmiş, gözleri kızarmış, dudakları morarmış bir halde görünce, çok acımıştı ona. kısa bir süre içerisinde Eylüle aşık olduğunu anlayıp, ondan özür dilemeye çalışıyordu ama Eylül yapamadı. Eylüllerin maddi durumları ani bir şekilde değişmişti. Eylülün dayısı zengin olduğu için ve çocuğu olmadığı için, tüm mirası Eylüle bırakmıştı ve ölmüştü. onlar zengin olunca, Aliler fakirleştiler. banklara bir sürü borçları olduğu için, mahkemenin kararıyla evlerini ellerinden almışlardı ve tabiki araba filanda gitmişti. buna Sultan dayanamayıp, kalp krizinden hayatını kaybetmişti. Selim ile karısının ölümünden sonra kendini yeterince alkole bırakmıştı ve çekip gitmişti. Ali yine dayanamayıp Eylülden özür dilemeye devam ediyordu ve Eylül ona acıyıp, affetmişti. hatta onu kendi evine almıştı. tabiki Eylüller zengin olduğu için villada kalıyorlardı, Eylül araba kullanmayı öğrenip, lüks araba kullanıyordu falan. annesi ile babası Ankara'ya taşınmışlardı ve orda kendi holdinglerini açmışlardı. Hüseyin holdingde çalışırken, Türkan istememişti öyle ultra zengin şeyleri ve kendine küçük ama çok tatlı bir pastane açmıştı ve oranın müdürüydü. Ali Eylülün bu haline oldukça şaşırsa da, yine aşkının peşinden koşuyordu. Eylül onu affetmişti ve sevgili olmuşlardı ama bunu sadece Ali zannediyordu. bu arada Eylül de kendine bir holding açmıştı.
bir gün Aliyi Güney, Serkan, Mert ve Tuna çağırmışlardı ve gitmişti. kızlar ise Eylüle gelmişlerdi. hepsi oturup, çay içince, Eylül konuşmaya başladı.
Eylül: evet kızlar. hazır mısınız?
Kader: ya biz buna mecbur muyuz?
Cemre: mecburuz Kader. bunu yapmak zorundayız. başka çaresi yok.
Meral: ya mutlaka bu mu olmalı? başka şey olmaz mı?
Songül: olmaz. kes sesini ve sana ne diyorlarsa onu yap.
Kader: ya çocuklar? onlara ne olacak?
Eylül: mecbur yetimhaneye bırakacağız.
Mustafa kapıdan bunu duyup, Eylülün yanına gelir.
Mustafa: anne beni yine oraya mı götüreceksin?
Eylül: maalesef anneciğim. bunu yapmak zorundayım.
Mustafa: (ağlayarak) hani götürmeyecektin? hani biz hep birlikte olacaktık?
Eylül: üzgünüm annem. bunu yapmalıyım. sende beni affet tamam mı?
Mustafa: (ağlayarak) SENİ ASLA AFFETMEYECEĞİM!!!
Mustafa ağlayarak yukarı koşar ve odasına gelip, başını yastığa gömer. aşağıdan kapının sesini duyunca, kalkıp, dinler.
X: Eylül hanım, biz Mustafa için geldik.
Eylül: buyrun geçin. yukarda odasındadır ama lütfen, çok üzgün ve ağlıyor. çok incitmeyin onu.
X: siz hiç merak etmeyin.
bir kadın ve bir adam Mustafa'nın odasına gelip, onun bağırış seslerine önem vermeden, onu aşağı sürükleyip, arabaya sokmuşlardı.
Mustafa: (ağlayarak) ANNE!!! ANNE NOLUR GÖNDERME BENİ ANNE!!!!! ANNE BEN GİTMEK İSTEMİYORUM, ANNE!!!!
Mustafa'nı ve diğer çocukları okullarından alıp, zorla yetimhaneye götürmüşlerdi. kızlar ağlayarak üstlerini giymişlerdi ve tam çıkacakken, Eylülün olmadığını görüp, arkalarını dönmüşlerdi. Eylül telefonu alıp, bir numarayı arıyordu.
Songül: Eylül, hadi. neyi bekliyorsun?
Eylül: benim son bir işim kaldı. siz gidin, geliyorum.
kızlar gitmişlerdi önden. Eylül Aliyi aramıştı. Ali ekranda ,,AŞKIM" yazısını görünce, gülümser. açar.
~konuşma~
Ali: (gülümseyerek) noldu? çok mu özledin beni? 😏
Eylül: Ali eve gelsene. diğerlerini de getir.
Ali: Eylül noldu? birşey mi oldu?
Eylül: sen eve gel, anlatacağım.
Ali: tamam. geliyorum.
~konuşma biter~
Güney: noldu kanka?
Ali: Eylül bizi eve çağırıyormuş.
Serkan: neden?
Ali: bilmiyorum, gidince öğreniriz. hadi.
kalkıp, Eylülün evine giderler. Eylül çoktan çıkmıştı. Ali onda olan anahtarla kapıyı açar ve salona geçer.
Ali: Eylül! sevgilim ben geldim! nerdesin?!
Eylülün hiçbir yerde olmadığını görüp, yukarı katlara bakmaya çıktı ama yoktu.
Ali: hiçbir yerde yok. nerde ki bu kız?
Tuna: buraya çağırdığına emin misin?
Ali: eminim. ,,eve gel" dedi.
Serkanın gözü masaya takılır ve orda bir mektup görür. yaklaşıp, eline alır ve üzerinde ,,Size" diye yazı vardır. Aliye gösterir.
Serkan: burda bir mektup var. üzerinde ,,Size" diye yazıyor. bize galiba.
Ali mektubu eline alıp, açıp okur. okuduktan sonra gözleri dolmuş bir şekilde başını kaldırıp, erkeklere bakar. herkes merak içindedir. Alinin elleri titriyordu.
Mert: noldu? ne yazıyor?
Ali hızlıca nefes alıp veriyordu. ayakların üzerinde duramayıp, yere düşer. Güney mektubu alıp, sesli okur.
,,Sizi Bizim Yokluğumuzla Cezalandırıyoruz. Çocuklar Yetimhanede Ve Onları Asla Alamazsınız. Özür Dilemenize Gerek Yoktu.
Hoşçakalın... "

(MUTLİYİ AÇIN!!!!)

kızlar birbir hepsi intihar etmişlerdi. Kader pek bunu istemese de, yapmıştı.. erkekler ise 10. yıl önce yaptıkaları yüzünden büyük cezayı çekmişlerdi. artık hepsi ödenmişlerdi.
hikaye bitti... intikam alındı...
Son.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 26, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gönül Yarası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin