Ali yine barlarda içip eğlenir ve sabaha karşı eve gelir. herkes uyuyordur, o da kendi odasına gidip, kendisini yatağa atar.
Sultan: Ali kalk. Ali kalk oğlum, okula geç kalıyorsun!
dürter ama Aliden tık yoktu. yine dürter ve sonunda Ali gözlerini açar. yüzüne gelen güneşin ışığından yüzünü büzer ve karşısında durmuş annesine bakar.
Ali: ne var ya?
Sultan: kalk hadi.
Ali: anne git başımdan, uyuyacağım ben. çok uykum var.
Sultan: sen yine bardaydın dimi?
Ali cevap vermez çünkü uyuyordur.
Sultan: Ali kalk diyorum sana! bak baban görürse yine bağırıp çağıracak. yine kavga edeceksiniz.
Ali: of bi susmadın be! tamam kalktık! Allah Allah..
ayağa kalkar. Sultan odadan çıkar, Ali de banyoya gider. güzel duş aldıktan sonra giyinir ve kulaklıklarını takıp, müziği açar. okula gider.
Mahalle De.
Türkan: Eylül, uyan kızım. bugün okulun ilk günü. geç kalma.
Eylül: (uyku sersemi ile) of anne birkaç dakika daha..
Türkan: mızıkçılık yapmak yok. kalk hadi. hadi kızım.
Eylül: uff tamam kalktım..
esner sonra da zar zor kalkar. banyoya gidip, güzelce yıkanır ve giyinip, aşağı iner. annesinin ellerinden hazırlanmış güzel sofrayı görünce, gülümser.
Eylül: annem bu ne ya? döktürmüşsün. 😋
Türkan: (gülümseyerek) hadi hadi, soğumadan ye.
Eylül yemeğini yerken, Hüseyin aşağı inip, sofraya oturur.
Hüseyin: günaydın hanım, günaydın kızım.
Eylül: günaydın babacığım.
Hüseyin: senin bugün ilk okul günündü dimi?
Eylül: evet baba. uff heyecanımdan ölüyorum ya 😋
Türkan: (gülümseyerek) sakin ol kızım 😊
Eylül: neyse ya, ben kaçıyorum.
ayağa kalkar ve montunu giyer.
Eylül: akşama geç kalmam!
Türkan: tamam kızım!
Eylül evden çıkıp okula doğru yol alır.
Ali okula gelir ve kantine iner. masa da arkadaşlarını bulunca, oraya doğru gider. sandalye çekip oturur.
Ali: selam beyler.
Serkan: selam.
Güney: lan sen nerdesin? valla az kala jandarma ile seni aramaya çıkacaktık.
Ali: uff dün çok içtim be, kafam kazan gibi.
Mert: ooo uçmuş bu.
Ali: ya tamam kesin sesinizi.
Tuna: biz susacağız, biz susacağız da, senin kafan susmayacak.
Ali: (göz devirerek) off.
Eylül okula önüne gelir ve kocaman gülümseme ile bakar.
Eylül: demek benim üniversitem burası... çok büyükmüş...
arkadan bir kız gelir.
kız: hemde baya büyük canısı.
Eylül irkilir ve arkasını dönüp baktığında tatlı ve süslü bir kız görür.
kız: merhaba canısı, ben Meral.
Eylül: merhaba. Eylül bende de, ,,canısı" derken?
onun arkasından bir kız daha yaklaşır ve konuşur.
kız: o hep öyle der. klasik Meral işte.
Eylül arkasında kıvırcık saçlı bir kız görür.
kız: ben Songül, memnun oldum.
kız: ya Songül hadi! geç kalıyoruz!
Songülün yanına bir kız koşarak gelir ve telaşlı telaşlı bağırır.
kız: ilk dersi kaçırmak istemiyorum sizin yüzünüzden.
diğer kız ona yaklaşır.
kız: ya tamam Kader, geldik işte.
Songül: ulan Kader amma konuştun!
Eylül: sen Kadersin galiba. bende Eylül.
Kader: memnun oldum canım.
kız: bende Cemre. çok memnun oldum Eylül.
Eylül: bende. sizde yenisiniz galiba.
Songül: yeniyiz derken bizi başka okuldan buraya gönderdiler.
Meral: ah canısı, bu Songül kavga yaptığı için hepimizi cezalandırdılar.
Eylül Songüle şaşkınca bakar.
Songül: ne yapmamı bekliyordun kızım?! o yılan benim üzerime boş yere iftira attı, bende dayanamadım daldım anasını satıyım!
Cemre: Eylül, bu Songül biraz atarlıdır. o yüzden öyle konuşuyor.
Meral: atarlı değil, bildiğin Erkek Fatma resmen canısı.
Songül: lan bana bak; doğru konuş, kırmayım o ağzını! bak kızım; bu bi Meral, Meral. gıcık, pisliğin tekidir. elbiseden, süslenip püslenmekten başka hiçbir şey bilmiyor. bence sen ondan uzak dur çünkü seni hasta eder, hasta.
Meral: aa şuna bakın! resmen iftira atıyor! skandal!
Kader: ya of ben sizi beklemeyeceğim! ben kaçıyorum.
Kader koşarak üniversiteye girer. Eylül arkasından bakar. Songül Kaderi göstererek konuşur.
Songül: bu da inek. hep ders çalışıyor başka da birşey yapmıyor. valla aramızda en akıllısı Cemre. kız bildiğin tertemiz lan.
Cemre: çok abartıyorsun Songül.
Songül: ne? yalan mı?
Meral: canısı bence de sen fazla abarttın. yani bizim hakkımızda ne kadar kötü şeyler var söyledin, Cemreyi sütten çıkmış ak kaşık gibi yaptın.
Songül: (sinirli yüz ifade ile) Meral!! ben beni sinir etme! alırım ayağımın altına ha!
Meralle Songül didişirken, Cemre Eylüle yaklaşır ve gülümseyerek konuşur.
Cemre: yani anlayacağın aramıza hoşgeldin kardeşim ☺️
Eylül de gülümser ve içeri geçerler. ders henüz başlamamıştı ve kızlar kantine inip, bir masaya otururlar.
Cemre: ben çay almaya gidiyorum. siz birşey istiyor musunuz?
Songül: ben istemiyorum.
Kader: bende.
Meral: ay bana bi cheesecake al canısı. birde çay alırsan güzel olur.
Cemre göz devirirken, Eylül güler.
Eylül: (gülerek) dur ben sana yardım edeyim.
Eylülle Cemre giderler. Kader ders çalışıyordur. Songül ona bakar.
Songül: kızım kafan kitaba yapıştı, bi dur ya.
Kader: ya Songül, benim çok çalışmam lazım. sınavlar olunca mal mal etrafa bakmayım ama dimi.
Songül göz devirir. Meral etrafı inceler. gözü Alilerin olduğu masaya kayınca, gözleri fal taşı gibi açılır.
Meral: OHA!!!!!
Meral: ay ben şok, ben iptal! canısı bu bizim okuldan Ali değil mi?
Songülle Kader o tarafa bakarlar.
Kader: evet, o. yanındakiler de arkadaşları. ne işi var onların burda?
Songül: ulan orda pislik olmaları yetmedi, burayı da zapt edecekler anasını satıyım. 😡
Kader: neyse, boşver.
kızlar gelince, oturup sohbet ederler ve çayları içerler. ders başlar ve herkes kendi fakültelerine dağılırlar. Eylülle Ali aynı fakültedeydiler. dersi dinlerken, Eylülün gözü aşağı taraflara iner. öğrencileri birbir inceler ve birisinde durur. yandan bakar ona. sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuktu. derse değil, telefona bakıyordu. Eylül yutkunur ama hocanın konuşmasıyla kendine gelir. tekrar dersi dinler ama arada sırada o çocuğa bakıyordu.
tüm dersler bitince, herkes dağılır. kızlar çıkarlar.
Cemre: planımız ne?
Songül: beni annem aradı az önce, hemen eve gelmemi istedi. ben gidiyorum.
Kader: valla bende eve gidip ders çalışacağım.
Meral: ay ne bu ya böyle? biraz eğlenelim. hem birbirimizi daha iyi tanımış olurduk.
Eylül: kızlar aslında benim de gitmem lazım. annem eve geç kalmamı sevmez. başka zaman.
Meral: peki.
herkes dağılır. Cemre ile Eylül birlikte yürürler. evleri aynı taraftaydı.
Cemre: Eylül, siz nerelisiniz?
Eylül: ben İzmir'de doğdum ama burda mahalle de yaşıyorum. siz?
Cemre: ben İstanbulluyum. sen hangi mahalle de kalıyorsun?
Eylül: ********* mahallesinde.
Cemre: aa çok yakınmış. ben az ötede kalıyorum ama birlikte okula gidebiliriz.
Eylül: tamam :)
Cemre: neyse, ben burdan geçeceğim. görüşürüz 👋
Eylül: görüşürüz 👋
Eylülden.
kızları çok sevmiştim. hepsi sıcakkanlı, güleryüzler. Cemre bana çok akıllı, namuslu gibi geldi. mahalle de yaşadığımı öğrense de, normal tepki verdi. anladığım kadarıyla zenginler. genelde zengiller bizleri görünce, hemen alay etmeye başlarlar ama Cemre öyle değil. diğer kızlar hakkında net olarak birşey diyemem ama onlarda galiba fakir değiller. Cemrenin annesinin ismi Melek, babasının Sinan. babasının bir şirketi varmış. annesi çalışmayı sevmediği için evde oturup, kızına bakıyordu.
Songülün atarlığını çok sevdim. lanlı lunlu konuşuyor, sinirlense kimse onu durduramıyor. ama çok tatlı bir kız. belli ki diğerleri onun için çok değerli. hepsi ile atışsa da, kalbinde onlara karşı bir sevgi vardır. çok güçlü bir kız. kimsenin onu üzmesini izin vermez. diğer kızları da korur. konuştuğumuzda kendinden bahsetti. babası 3. yıl önce ölmüş, annesi ile yaşıyor. annesi tekstil atölyesinin sahibiymiş. bir abisi varmış, ismi Ayaz. Songülün dediğine göre Ayaz onun gibi değil. o çok ince birisi. bu Songülü sinirlendiriyormuş. hatta abisine ,,abi" değil, ,,yalaka" diyormuş. bu beni çok güldürmüştü.
Kader hakkında diyecek çok şeyim yoktur aslında. kendisinin ne kadar inek olduğunu ama aynı anda saf bir kız olduğunu öğrendim. annesi avukat ve bu yüzden kendisi de avukat olmak istiyor. babası hakkında çok konuşmadı, hatta hiç konuyu açmadı bile. galiba babasından nefret ediyor. yine de Kader çok tatlı bir kızdı. yakınlarını, arkadaşlarını çok seven birisidir. kalbi tertemizdi. annesinin ismi Mehtaptı, babasının ise Ayhan. babasının da bir holdingi vardı. demek ki zenginlerdi.
ve sonunda Meral. Meral onların en tatlısı, en neşeliydi. hayata pembe renkle bakıyor. bana hayatın elbiselerden, makyajdan ibaret olduğunu söyleyince, hayli bi güldüm. annesinin de böyle birisi olduğunu öğrendiğimde, bu kızın kime çektiğini anladım. bana bir sürü makyaj firmalarını söyledi. o kadar çoktu ki, beynim şişmişti. her gün yeni elbise giymek lazım olduğunu, elbiseye göre ayakkabı seçmek lazım olduğunu da söyledi. oje, ruj konusunda çok basit bir kızmış. günün nasıl bir gün olduğuna göre de oje sürer. rujların içinde en çok kırmızı ve açık tonlarda olduklarını sever. ne yalan söyleyim, bu kız gülerken bana pandayı hatırlatıyordu (yazar: bana da 🤣🤣🤣🤣🤣) annesinin ismi Aleyna, babasının ise Demir. çok güzel ve sıcakkanlı bir kızdı.
sonunda eve varmıştım. kapıyı açıp içeri girdim ve annemi görünce, yanağından öptüm.
Türkan: hoşgeldin kızım. nasıl geçti ilk günün?
Eylül: çok güzeldi. hocalarla tanıştık, biraz üniversite hakkında anlattılar. baya karışıktı açıkçası. ilk gün heyecanını hissetmek oluyordu. sonra dört kız buldum ve arkadaş olduk. isimleri Songül, Kader, Cemre ve Meral.
Türkan: çok güzel. acıktın mı? sana mercimek çorbası yaptım. (yazar: bende istiyorum 😞)
Eylül: uff kurt gibi acım. babam evde mi?
Türkan: yok. kahveye gitti o. hadi üstünü değiştir gel. bende sofrayı hazırlayım.
Eylül: tamam anne.
Yazardan.
Eylül yukarı çıkıp, üstünü değiştirir ve aşağı inip, yemeğini yer. sonra ilk gün olduğu için yarına ödev yoktu ve odasına çıkıp, yatağa uzanır. biraz olanları düşünür. üniversite de gördüğü kişileri hatırlar, hocaların nasıl birileri olduklarını tahmin eder. sonra aklına o sarışın çocuk gelir.
Eylül: çok yakışıklıydı ya..
dudağını ısırıp, onun nasıl birisi olabileceğini düşünür.
Eylül: acaba zengin mi? annesi babası var mı? gerçi eğer öyle birisinin annesi babası olmasa ve zengin tip olmasa şaşardım. uff ama çok yakışıklıydı ya 😋
birden jeton düşer.
Eylül: ya ben ne diyorum ya? 😧 Eylül, sen delirdin mi? yürü git işine kızım! saçmalama.
odasına Türkan gelir.
Türkan: kızım sen kendi kendine mi konuşuyorsun?
Eylül: yok anne, öyle.. mırıldanıyordum birşeyler.. sen niye geldin?
Türkan: baban geldi, seni çağırıyor.
Eylül: (ayağa kalkarak) babam mı?
aşağı inerler.
Eylül: baba?
Hüseyin: gel kızım, otur şöyle. seninle baba kız konuşmak istedim. kaç zamandır hiç böyle konuşmuyoruz. anlat bakalım.
Eylül bugün olanları anlatır.
Ali eve gelir ve babasına görünmemek için hemen yukarı çıkar. kendini yatağa atar ve telefonunu eline alır. odasına babası girince, göz devirir.
Ali: kapıyı tıklatmak diye birşey var dimi?
Selim: sen bugün niye geç geldin eve?
Ali: sen nerden biliyorsun?
Selim: öğrenirim ben. sen soruma cevap ver.
Ali: takıldım biraz.
telefona bakışlarını çevirir.
Selim: bana bak; ben sana kaç kere söyleyeceğim bara artık gitmeyeceğini?!! sen laftan anlamıyor musun?!!
Ali: (sinirli bakarak) bana bağırma. ben senin kölen falan değilim.
Selim sinirlenir.
Selim: (sinirli) sen benim oğlumsun! anladın mı OĞLUM!!!!
Ali ayağa kalkar ve Selime yaklaşır.
Ali: bana sesini yükseltme.
Selim: sen bana kafa mı tutuyorsun?
Ali: yürü git işine ya.
göz devirir ve yatağa uzanır.
Selim: bu akşam hiçbir yere gitmiyorsun. oturup ders çalışacaksın.
Ali: yapma ya! başka emriniz?
Selim çıkar.
Ali: nefret ediyorum.
yine telefona dalar ve akşama kadar odasından çıkmaz.
Akşam.
Sultan ile Selim masada oturup, yemek yemeye hazırlanıyordular.
evin çalışanı Hatice: başka bir isteğiniz var mı efendim?
Sultan: yok Hatice, sağol.
Selim: Hatice git şu serseriye söyle gelsin, yemek yesin.
Hatice: tabi efendim.
Hatice yukarı çıkıp, Alinin odasının kapısını tıklatır.
Ali: gel!
Hatice içeri girer.
Hatice: Ali bey, babanız sizi yemeğe çağırıyor.
Ali: istemiyorum.
Hatice: ama efendim...
Ali: istemiyorum dedim ya, çık dışarı!
Hatice çıkar ve aşağı iner.
Hatice: efendim Ali bey gelmedi. istemediğini söyledi.
Sultanla Selim birbirlerine bakarlar.
Sultan: tamam Hatice, sağol.
Hatice gittikten sonra, Selim düşünmeye başlar.
Selim: biz bu serseri ile ne yapacağız Sultan? he?
ikisi de üzgünce yemeklerini yerler. tabi tadı tuzu kalmadı.
gece olunca, Ali gizlice odasından çıkar ve herkesin uyuduğundan emin olup, dışarı çıkar. telefonu çalınca, açar.
~konuşma ~
Ali: efendim Güney.
Güney: abi nerdesin sen?
Ali: geliyorum Güney, yoldayım.
Güney: niye bu kadar geç? biz saat 8'e anlaşmıştık.
Ali: Güney biliyorsun, babamla aram hiç iyi değil. onların uyuduklarını bekleyip, çıkabildim evden.
Güney: sende doğru dürüst adamla konuş, o da seninle normal insanlar gibi konuşsun. neyse, bekliyoruz biz.
Ali: tamam.
~konuşma biter~
Ali bara gelmişti. arkadaşlarını bulup, biraz eğlenirler, sonra yorulunca masaya geçerler.
Serkan: haberiniz var mı; yeni öğrenciler gelmiş okula!
Tuna: lan ne diyorsun?!! hiçbir şey duyamıyoruz!!!
Serkan: diyorum ki yeni öğrenciler geldi!!! beş kızmış!!! yani anlayacağınız!!...
Mert: of Serkan!!! kafam şu an allak bullak, beynime senin dediklerin gelmiyor bile!!! sonra konuşuruz!!!!!
Serkan: tamam!!!!
yine sabaha kadar eğlenip, zar zor evin yolunu bulurlar. tabi en çok Ali içer. ayak üstünde duracak hali yoktu. sallana sallana eve gelir ve direk yatağa atar kendini. şimdi en iyisi uyumaktı. zaten başka hiçbir şeyi düşünmüyordu.
Sabah.
Eylül hazırlanıp okula gider. yolda Cemre ile buluşur ve konuşarak yola koyulurlar.
erkekler kantinde oturuyorlardı, Ali hariç. hepsinin kafasında ancak dünkü müzik ve sigara ile içkinin kokusu vardı burunlarında. Tuna başını arkaya atar.
Tuna: off başım çatlıyor. öleceğim şimdi.
Mert: sorma ya, bende çok fenayım...
Serkan: Ali nerde lan?
Ali gelir ve sandalyeye oturur. Güney alaycı gülüşle ona bakar.
Güney: noldu? tekila ile Martininin etkisi hâlâ geçmedi mi? 😅
Ali: kes sesini... senle uğraşamam şimdi.
başını tutar. masadaki suyu alır ve açıp, şişeyi yarısına kadar boşaltır.
Ali: akşamdan kalma mücadelesi veriyorum şurda 😵
hepsi gülerler. kızlar okula geldiklerinde, Serkan başını o tarafa çevirir.
Serkan: şşt!
herkes ona bakınca, o kızların oturdukları masaya işaret yapar ve oraya bakarlar.
Serkan: yeniler
bir süre süzerler.
Mert: ulan kızlar taş lan!
Güney: o değil de.... Ali sen bi şu esmer, dümdüz saçlı olana baksana.
Ali Eylüle bakar.
Ali: hee baktım, ne var?
Güney: güzel dimi?
Ali: güzel, güzel de...
yine Eylüle bakar. yine bakışlarını Güneye çevirir.
Ali: sence bu nerden geldi?
Güney: nerden geldi?
Ali: oğlum mal mısın? görmüyor musun kız köylü diye?
Tuna: nerden anladın?
Ali: giysilerinden. sence bizim mağazalarda bunlardan var mıdır?
Mert: yani..
Ali: ee? o zaman?
Serkan: lan akıl fışkırmayı bırakın da, gelin birazcık oynayalım.
Tuna: planın ne?
Serkan: şimdi....
Serkan planı anlatırken, hepsi kızlara bakıp, sinsice gülerler.
Serkan: tabi en büyük oyun sende Ali.
Ali: yav bırakın ya. benim elimde bu basitten basite giriyor.
Serkan: diyorsun?
Ali: (kafasını onaylayarak) tabi. sen işi hazır bil.
Serkan: tamam o zaman. göreceğiz.
Ali Eylüle sinsice bakar ve güler.
Ali: (kısık sesle) oyun başlasın. 😈
Umarım beğenirsiniz 🤞 kısa oldu çünkü bu hikaye de bölümlerin kısa olacaklarını söylemiştim. sevgilerle 🙏