Bacakların Beyninde Ne Arıyor

172 21 0
                                    

"Tolga sen neden geldin ya!" Şuan yanımda araba kullanan arizonaya bakıyorum.

Besmele çek mal. Çarpılacaksın.

Tolga sinirle bana döndü. "Tabi sizi orada bıraksaydım da bo* yoluna gitseydiniz!"

Terbiyesiz!

Camdan dışarı baktım. "Ohoo. Bu ağaçlar neden halay çekiyor. Kim evleniyor? Tolga yoksa benim haberim olmadan beni nikahına mı aldın.? Meriç, kalk arkadaşım, bu yahni beyinli beni kaçırıyor." Arkamı dönüp Meriç'i dürttüm.

Bir anda araba durdu. Tolga beni ve arka koltukta uyuklayan Meriç'i arabadan indirdi.

"Hişt, yakışıklı. Yoksa beni eve mi atıyorsun?" Tolga bu dediğim şeye gülüp kafasını sabır dilercesine salladı.

On dakika sonra nihayet kendimi evin koltuğuna atabilmiştim. Meriç de karşımdaki koltukta ters yatmıştı.

Salak!

Tolga bize kahve yapmıştı. Tepsiyi bana uzattı. "Ama Tolga bu böyle olmuyor. Biz ilk evlendik , sonra seni istemeye geldik. Bu işte bir terslik var."

Hiç birşey demeden karşıma oturdu.

Kahveden bir yudum aldım. "Oh, oh maşallah. Kızımız da pek becerikliymiş."

Öyle bakmayın cidden becerikliymiş. Kahve çok güzeldi.

----------------------------

"Ya bırak beni. Kendim yürüyebilirim" ne kadar çırpınsamda bırakmıyordu. 

Beni yatak odama götürüyordu.
"Tolga?" Kafasını bana çevirdi. "Efendim." Gülmemek için dudağımın içini ısırdım. "Bacakların beyninde ne arıyor?"

------------------------------------

Sabah
Aybuke'den

Çalan alarm sesiyle gözlerimi açtım.

Başım çatlıyordu.
Alarmı kapatıp, yerimde doğruldum. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp pofuduk terliklerimi ayağıma geçirdim. Yataktan kalktım ve banyoya doğru ilerledim. Aynada kendimi görmemle ufak çaplı bi kriz geçirmem bir oldu.

Yüzüm berbat görünüyordu.

Makyajım akmış  ve gözlerim şişmişti. Dağılan saçlarımda cabasıydı tabii.

Gözlerim ile biraz daha aşağılara kayınca hala üzerimde dünkü elbisenin olduğunu gördüm. Hafızamı zorladım ama en son hatırladığım şey , barda Aras' ı aramamdı.

Banyo da biraz daha oyalanıp rutin işlerimi hallettim.

Biraz sonra salona inen merdivenlerden salona indim ve...
Bilin bakalım ne gördüm.!

Tolga ve Meriç adeta bir ayı gibi kanepelerde yatıyordu. Meriç de sarhoş olmalıydı. E o zaman tek seçenek kalıyordu. Bizi eve Tolga getirmişti.

Onların uyumasina izin verip mutfağa yöneldim. O sırada telefonum çaldı.

Gelen arama - Aras

Hiç düşünmeden telefonu açtım. Benimde ona söyleyeceklerim vardı.

"Alo" karşı tarafın gelen buz gibi sesine karşın bende sesimi kontrol etmeye çalıştım.

"Günaydın, Aras" sesimi olağan sevecenliğine getirmiştim.

"Aybüke, nerdesin! Meraktan öldüm!" Bu kez sesinde öfke seziyordum.

"Aras, üzgünüm dün sana haber veremedim ama bazı şeyleri düşünmem gerekiyordu."

Yazar'dan

Genç kadın arkasında onu dinleyen Tolga'dan habersiz konuşuyordu.

Aybuke derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. Nasıl konuşursa konuşsun adamın kırılacağını biliyordu ama daha fazla böyle devam edemezdi. "Aras, sana çok değer veriyorum fakat" genç kadın duraksadı biraz. Tolgaysa pür dikkat sevdiği kadını dinliyordu. Aras kimdi bilmiyordu ama Aybuke telefonu kapatır kapatmaz ilk işi öğrenmek olacaktı. "Fakat sadece arkadaşlık anlamında."

Aybüke derin bir nefes alıp verdi. "Bak. Sen beni mutlu edebiliyorsun ama ne biliyim olmuyor işte Aras."

Arassa donmuş bir ifade ile sevdiği kadını dinliyordu. "Başka birisi var değil mi? Yoksa hala şu sarıbaşı mı seviyorsun"

Genç kadın sinirlendi o an.

"Evet, seviyorum ve benden başka kimse ona sarıbaş diyemez!" Tolga duyduğu cümle ile sevindi. Çünkü o sarıbaş kesinlikle kendisiydi.

Aybüke'den

Aras bir kaç birşey daha söyledikten sonra telefonu sinirli bir şekilde kapatmıştı. Telofonu suratıma kapatamazdı. Sinirle söylenmeye başladım. "Ulan bütün erkekler böylesiniz işte. Ben senin kalbini kırmamak için bin bir kelime içinden zor zekat özenle konuşayım , sen yüzüme kapat!" O sırada yanıma biri geldi.

"Kimmiş o?" Gelen Tolga idi.

Olamaz, o ne zamandır beni dinliyor.

Hayretle sordum. "Sen ne zamandır beni dinliyorsun." O sırada buzdolabını açıp içinden soğuk su aldı ve bardağa koydu. "Biraz oldu işte. Sen soruma cevap ver?" Suyu içti.

"Ya az önce sevgili kılıklı arkadaşımdan ayrıldım." Gülmemek için yanaklarını ısırdığı çok belliydi.

Hayin!

Sonra yüzüne bilmiş bi ifade takındı. "Hı. Evet duydum az önce. "Pis pis sırıtıyordu hayin!

Ani bi refleksle gözlerimi ayırdım. "N-nasıl yani? "
Sinirden kekeliyordum. "Ne kadarını d-duydun?"

Göz devirdi.

Mavi salak!

"Beni sevdiğini söylediğini duyduğum kadarını. "
Çevik bir hareket ile  beni tezgahla arasına aldı.

Ben şaşkınlıkta Nirvanaya ulaşmıştım.

"Yani aslında tam olarak -" sözümü tamamlamamı beklemeden ne yaptı?

Bilin bakalım.

Beni öptü!

Kalbim bana ihanet edercesine hızlı hızlı çarparken,  Tolga bunu farketmişti. Bunu kıvrılan dudağından anlayabiliyordum. O sertçe öperken, ben artık karşı koyamayacağımı bildiğimden karşılık veriyordum.

Nefes almaya ihtiyaç duyduğumuz da yavaş yavaş ayrıldık. Ben gözlerimi hala açamazken ,o yüzüme düşen saç tellerini kulağımın arkasına sıkıştırdı.

En sonunda gözlerimi açtığımda, Tolga bana özlemle bakıyordu. Onun bu haline ister istemez güldüm.

O sırada aklıma birşey geldi. Anında yüz ifadem değişirken , Tolga bana anlamaz gözlerle bakıyordu.

"Tolga? "

-----------'------------------------------------------

Heyyo.

Merhabalar efendim.

Biliyorum çok aksattım buraları ama işim vardı.

Bugün anca musait olabildim. Pek bekletmeyeyim diye aralacele oldu. Kusura bakmayın.

Birde bu bölümü geçiş bölümü olarak varsayalım çünkü az biraz kısa oldu.

Akşam belki yb atarım.

Sağlıcakla kalın.

Avukat HanımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin