Jongin küçük omegayı kucağına aldı. Minicikti. Gülümsedi. Henüz kaç kilo olduğunu, boyunun uzunluğunu bilmiyorlardı. Jahwa'nın ebesinin kontrolüne göre doğum çoktan başlamıştı. Bu yüzden küçük omegaları evde doğmuştu.
Küçük bebeği gülümseyerek pışpışladı. Minik kız ailelerine sevinci geri getirmişti, yaralarına merhem olmuştu. Burnunu küçük çocuğun boynuna dayadı ve o güzel tatlı bebek kokusunu içine çekti.
Gözlerini onları izlerken gülümseyen çifte çevirdi. Mutlulardı ve bu mutluluğu hak ediyorlardı. Fakat tıpkı Jongin gibi onlarında içinde bir burukluk vardı. Sehun bebeklerinin adını koyacaktı. Küçük kız artık kucaklarında olmasına rağmen Sehun onun adını koymak için burada değildi.
Jongin bebeği Chanyeol'e uzatırken söyledi. "Sende kucağına almalısın."
Chanyeol olumsuz anlamda başını salladı. "O çok küçük. Onu incitmekten korkuyorum."
Baekhyun ona gülümsedi. "Boşuna endişe ediyorsun. Bu dünyada onu incitecek son kişi bile değilsin." Hafif bir kıkırdamayla ekledi. "Aslında onu kimsenin incitmeye cüret edebileceğini sanmıyorum. Sonuçta babası sensin."
Chanyeol hafif ve yavaş hareketlerle küçük kızını kucağına aldı. "Çok güzel." diye mırıldandı.
"O neden farklı bir auraya sahip. Melez bir omega olduğu için mi?" diye sordu Jongin.
Küçük bebek kesinlikle omega aurasına sahipti. Fakat değişik bir his veriyordu. Daha çok alfa benzeri bir his.
"Sehun bebeğe kanından mı verdi?" diye sordu Sehun'un babası. "Bir omega olmasına rağmen güçlü bir auraya sahip."
"Evet." dedi Chanyeol. "Bebeğin güçlü ve sağlıklı doğacağından emin olmak istedi."
"Keşke görmek için burada olsaydı." dedi Baekhyun.
"Tamam." dedi Sehun'un annesi. "Bugün bebeğinizi kucağınıza aldınız. Mutlu olmalısınız. Ona ne isim vereceksiniz?" diye sordu. Amacı konuyu değiştirmekti fakat konuyu değiştirmek için daha yanlış bir soru seçemezdi.
"İsim vermeyeceğiz." dedi Chanyeol. "İsmini Sehun verecek."
"Geri döndüğünde." diye ekledi Baekhyun.
Sehun'un annesi kendini daha fazla tutamadı. "Geri dönecek değil mi?"
"Elbette dönecek." dedi Sehun'un babası.
Herkes Sehun'un geri döneceğine inananıyordu. Fakat hepsinin aklında şu sorular vardı: Sehun ne zaman dönecekti? Dahası, neredeydi ve nasıldı?
**
"Ruhum..." diye mırıldandı kurt adam.
Ancak onun bu sızlanışına alışmış olan vampir tepki vermedi ve kolu indirdi. Yukarıdan 1022 kg ağırlığındaki dikdörtgen taş blok genç kurdun göğüs kafesine düştü.
Kaburga kemikleri kırılıp iç organlarını parçalarken bir anlığına nefesi kesildi yine ve yine.
"Yarı insan olduğun için güçsüz olacağını düşünmüştüm ama hiç fena değilsin çocuk." dedi vampir.
Açıkçası Sehun'un vampirin övgüsüne ihtiyacı yoktu. Onu yaşatan şeyin gücü değil, iradesi olduğunu biliyordu. Ruhunun iradesi...
Tekrar mırıldandı. "Ruhum..." Dudaklarından tek bir kelime dökülürken beyni tekrarlıyordu.
Dayan ey ruhum! Dayan ey kalbim... Dişlerim, kemiklerim, kaslarım, kanım... Dayanın!
Vampir kolundan kanını çekerken Sehun tepki vermedi. Tıpkı önceki seferler vermediği gibi. Her beş dakikada bir taş blokla kemikleri kırılıyordu. Bu onun tamamen iyileşmesinin ve gücünü toparlamasını engellemenin tek yoluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa'm
FanfictionO tüm kalbiyle alfalardan nefret ederken karnında bir alfanın çocuğunu taşıyordu. Dahası çocuğun babası hayatında yer edinebilmek için elinden geleni yapıyordu, onun çocuğunu taşıdığını bilmemesine rağmen. Peki o, hayatında tanıdığı en kibar ve düşü...