Kemanın sesi kulaklarını doldururken eli çoktan kontrolünü kaybetmişti. Sanki vücudu ondan bağımsız bir şekilde notaları çalışıyordu. Sevdiği ve alışık olduğu koku nefesiyle birlikte ciğerlerine karıştığında mutlulukla gülümsedi. Fakat çalmayı durdurmadı, ruh eşinin onun kemanını dinlemeyi sevdiğini biliyordu.
Son notayı çalmasıyla birlikte arkasına döndü. Sevdiği kız odasının açık olan kapısına yaslanmış onu izliyordu. "Gel." dedi. He Ran isteğini anında yerinde getirdi ve onun yanına çöktü. Hangi omega alfasının isteklerine karşı gelebilirdi ki? Onlar henüz bağlanmamış olmasına rağmen birbirlerinin alfası ve omegasıydı. Onlar birbirlerine bir mühürden daha fazlasıyla bağlıydı, birbirlerinin ruh eşiydiler. Tıpkı aileleri gibi.
"Babam dedi ki kardeşlerini de toplayıp bahçede bekleyecekmişiz. Baş alfa gelince ava gidecekmişiz." Dong Hyun onun saçlarını severken söyledi He Ran.
Dong Hyun gülümsedi. Küçüklüğünden beri en sevdiği şey babasıyla ava çıkmaktı. Ne yazık ki bunu çok sık yapamıyorlardı. Babası kendini bildi bileli meşgul bir adamdı. "Hadi gidelim o zaman. " dedi ve He Ran'ın elinden tutarak aşağı indi.
Aşağıda onu tam bir kaos bekliyordu. Na Ra ve Seung Hoon birbirleriyle televizyon kavgası ediyordu. Na Ra sekiz yaşındaydı ve daha şimdiden kendinini yakışıklı oppalar çılgınlığına kaptırmıştı. En sevdiği oyuncu olan Joo Won'un eski dizilerinden biri haftasonu kuşağında yeninden yayınlanmaya başlamıştı ve onu izlemek için evde nasıl bir kaos çıkardığının bir önemi yoktu. Tanrı aşkına sekiz yaşındaki bir çocuk otuz beş yaşındaki bir oyuncuya nasıl hayran olabilirdi? Evin tek kızıydı ve ailenin diğer üyeleri onu anlamakta zorlanıyordu.
Seung Hoon'a gelince evin en küçüğüydü ve daha altı yaşındaydı. Doğal olarak çizgi film izlemek istiyordu. Gözleri bir köşede oturan ve bu gürültüye rağmen tamamen oynadığı oyuna odaklanmış olan diğer kardeşine takıldı. Seung Yoon tam bir oyun delisiydi. Onu genellikle iki şey yaparken görürdünüz ya oyun oynardı ya resim çizerdi.
"Neden bunları durdurmuyorsun?" diye sordu Dong Hyun.
Seung Yoon oyunu durdurdu ve ona baktı. "Bana mı dedin?" diye sordu.
"Evet. Neden onları durdurmuyorsun diye sordum."
Seung Yoon omuzlarını silkti. "Kurtlar kavga ederek büyür." dedi ve oyuna döndü.
He Ran, Dong Hyun'a sordu. "İki sene sonra Jin Woo da mı böyle olacak? Umursamaz ergen."
Kurtlar on iki yaşında ergenliğe girer, on altı yaşında yetişkin olurdu. He Ran ve Dong Hyun on altı yaşındaydı ve kurtlara göre artık birer yetişkindiler. Seung Yoon ise on iki yaşındaydı ve ergenliğe yeni girmişti. Yakında bir omega olmanın zorluklarıyla karşılaşmaya başlayacaktı. Bu yüzden ailedeki diğer yetişkinler ona karşı anlayışlı olmaya çalışıyordu.
Dong Hyun güldü. Seung Yoon ergenliği en azından bir köşede ve kendi içinde yaşıyordu. Park Jin Woo ise bir alfaydı, erkek bir alfa. Kendinin dört yıl önceki halini hatırlıyordu da kendinden utanıyordu. "Daha beteri o bir alfa. Beni ne çabuk unuttun."
He Ran güldü. "O zaman Jin Woo da senin gibi meydanda babasından dayak yiyecek mi?"
"Şey.... O konuda kimsenin beni geçeceğini sanmıyorum."
O zamanlar içinde nereye yönlendireceğini bilmediği bir enerji vardı ve bir alfa olarak, özellikle baş alfanın soyundan gelen bir alfa olarak diğerlerinden daha güçlü olduğunu kanıtlama arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Her türlü kavgaya karışıyor ve asla alttan almıyordu. Tam bir serseri kurttu. En sonunda okuldaki kurt olmayan alfalarla kavga etmiş ve sıradan insanları hastanelik etmişti. İki hafta boyunca hastanede yatmışlardı ve tamamen iyileşmeleri birkaç ay sürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alfa'm
FanfictionO tüm kalbiyle alfalardan nefret ederken karnında bir alfanın çocuğunu taşıyordu. Dahası çocuğun babası hayatında yer edinebilmek için elinden geleni yapıyordu, onun çocuğunu taşıdığını bilmemesine rağmen. Peki o, hayatında tanıdığı en kibar ve düşü...