E.V. - 4

78 9 1
                                    

Derin bir nefes alarak hızla babamın ardından suya daldım. Onu görebiliyordum. Çırpındıkça halat onu daha çok sarıyor ve dibe doğru hızla batıyordu. Basınçtan dolayı nefesini tutmakta zorlanıyor, ağzından ve burnundan hava dolu baloncuklar çıkıyordu.

Hızla yanına yüzüp halatı biraz çekiştirdim ama o kadar sıkı dolanmıştı ki çözülmüyordu. Bir kez daha halatı çekiştirdiğimdeyse sanki bir bıçakla kesilmiş gibi ortadan ikiye ayrıldı. Zar zor nefesini tutan babamın koltuk altlarından tutarak yüzeye doğru hızlı bir şekilde yüzdüm. Yüzeye çıkar çıkmaz babam ciğerlerini havayla doldurmaya çalışırken bir yandan da yuttuğu suları öksürerek çıkarıyordu.

Kayığa doğru yüzüp rahatça içine binebilsin diye arkasından destekledim. Sonunda bindiğinde kendini kayığa sırt üstü attı ve öksürmeye devam etti. Kayığa kolayca bindiğimde babam yanında uzanan neredeyse 1 metre boyunda ölmüş olan balığa döndü.

"Hepsi senin suçun. Ne diye ağıma takılıp beni avlamaya çalışıyorsun ki." Diye balıkla tartışmaya başladı.

Nefesimi sonunda düzenlediğimde kayığa oturup kürekleri elime alarak kıyıya doğru çekmeye başladım. "Bensiz göle gelme."

Babam garip bir şekilde bana bakıp gülümsedi. "Endişeye gerek yok. Koca bir adam kendi başının çaresine bakamaz mı? Yoksa yaşlandığımı mı ima ediyorsun?"

"Ölebilirdin!" Diye bağırdım en sonunda daha demin ki korkumun yüzeye çıkmasına izin vererek. "Tek sahip olduğum sizlersiniz... Ve sizde olmazsanız.."

Babamın sarılmasıyla cümlem yarım kalmıştı ve kelimelerin yerini hıçkırıklarım almıştı.

"Biliyorum tatlım. Üzgünüm seni endişelendirdim ve söz veriyorum bu yaşlı adam daha dikkatli olup seni korkutmayacak ama bugün olanları annenden saklamalıyız, bu konuda bana yardımcı olur musun? Yoksa çok endişelenecek ve endişelendiğinde ne oluyor biliyorsun."

İstemeden de olsa yüzümde bir gülümseme belirmişti. Tek kelimeyle çıldırırdı ve babamın yakasını bırakmazdı. Başımı onaylarcasına sallayıp derin bir nefes alarak sakinleşmeyi başardım ama bu seferde burnuma tatlı bir kan kokusu geldi.

Geri çekilip babamın kolundaki kesiğe baktım. "Kolun kanıyor."

Babam tek eliyle yaranın üzerini kapatıp mahçup bir şekilde baktı. "Ah, halatı keserken sanırım kolumu da sıyırdın ama mühim bir şey değil hızla iyileşir."

Yutkundum. "Halatı kesmedim. Ellerimle kopardım ve koluna sürtmediğime eminim."

"Öyle mi?" Dedi şaşkınca. "Her neyse büyük bir yara değil sonuçta. Acıkmışsın anlaşılan gerçi bende acıktım. Bir an önce annenin enfes yemeklerini yemek istiyorum."

Ben de bir an önce kan torbama kavuşmak istiyorum, diye geçirdim içimden küreğe daha çok asılarak.

🧛 🧛 🧛

Aradan bir kaç gün geçmişti. İlk bir kaç tenefüste sınıftakilerin bana bakıp hakkımda konuşmaları, Amber ve arkadaşlarının baskısı, Dominic'in beni devamlı izlemesi, Kate'in yanıma gelip konuşmaya çalışmasından sıkılarak uzun tenefüsü bahçede okul duvarının kenarında gizlenip kitap okuyarak geçirmeye karar verdim.

Kate kötü biri değildi, iyi biriydi ama okul hayatımı sakin geçirmek istiyordum. Kimsenin benden ne şüphelenmesini ne de benim hakkımdaki gerçeklerle beni yaralamaya çalışmalarını istiyordum. Ama Dominic'in gözü devamlı bendeydi ve kafamı ne zaman ona çevirsem gözlerimiz buluşuyordu. İşin kötü tarafı bir şeyleri açığa çıkarmaktan korkuyordum. Beni izlediğini saklama gereği duymuyordu ve ne yapacağımı şaşırarak bakışlarımı ilk ben kaçırıyordum.

Bir kaç adım öteme birilerinin geldiğini duymamla yan gözle baktım. Aramızda çalılık olduğundan beni fark etmemişlerdi bile. Bunlar bizim sınıftan yakın arkadaş olduklarını tahmin ettiğim üç kişiydi. Kitabıma geri döndüm ama Burnuma yeni yakılmış sigara kokusu kitabıma odaklanmamı zorlaştırmaya başlamıştı. Burnum en sonunda isyan edince kitabımı sertçe kapatıp onlara baktım.

Bu ani sesle irkilerek dudaklarından sırasıyla gezdirdikleri sigarayı düşürerek bir küfür savurdular. "Senin burada ne işin var!?" Dedi sigarayı düşüren.

"Burada olmamalıydın." Dedi yanındaki kaşlarını çatarak.

"Sizden önce ben buradaydım. Siz geldiniz beni rahatsız ettiniz. Ben değil." Dedim kendimi savunurcasına.

Benim hakkımda bir karar almaya çalışıyorlarmış gibi birbirlerine baktılar ve sigarayı düşüren üzerime doğru yürüdü. Hareket etmeyip olacakları bekledim. Dibime kadar geldi ve üzerime doğru eğildi. "Bana bak. Bizi görmedin. Sigara içmedik. Burada bir şey olmadı. Sen tektin."

Sessizce sadece yüzüne baktım. Evet mi demem gerekiyordu? Çocuk muydum ben gidip ispikleyecektim?

Hiç konuşmayan çocuk arkalarından bağırarak, "Bizi duymuyor musun? Cevap versene!"dedi bir hışımla aradaki mesafeyi aşıp üzerime eğilmiş arkadaşını kenara itip yakamdan sertçe kavrayarak kaldırıldı.

"Yakamı bırak." Dedim sadece.

"Hey, dostum. Yapma o sadece bir kız." Dedi yana savrulan.

"Bizi ispiyonlayacak bir kız!" Yakamı daha da sıkı kavramış, sarsıyordu.

"Yakamı bırak." Artık sinirlenmeye başlıyordum.

Bir elimle bileğini tutup hafifçe sıkmamla elini acıyla geri çekti. "Ağgğh! Bileğim!" Bir bana bir bileğine baktı. "Ne yaptın sen bana!"

"Hey Eric. İyi misin!?"

"Ne oldu birden?"

Bir adım geri çekildim. İşler ne ara bu noktaya geldi? Git gide kızışıyordu ve kendimi korumam gerekiyordu. Belki de sakince konuşmak iyi olurdu.

"Bak biz çocuk değiliz.. oturup anlaşabiliriz."

"Bileğime yaptığından sonra mı?" Alayla güldü. "Sen bittin kızım!"

Yumruğunu sıkmış üzerime geliyordu ki, "Ne oluyor orada?" Arkamdan gelen tanıdık ses onları durdurdu.

Eric, "Sen karışma Dominic. Bu bizim aramızda." Dedi ama olduğu yerde durmuştu.

Arkama baktığımda giriş katındaki pencereden, Dominic'in o tanıdık kahverengi gözleri bizi izliyordu . Camdan atlayıp bir kaç adımla önüme, Eric ile arama girmişti.

"Güzel. O zaman artık bende bu olayın içindeyim."

Bir hafta gecikmenin ardından yeni bir bölümle karşınızdayım. Güzel yorumlar geldikçe insanın ilham perisi bayağı artıyor 😁 yazmamak ayıp olur bu kadar ilham perisi varken ama dimi? Zaten güzel bir yerinde kesmişim kim bilir gelecek bölüm neler neler olacak? 🤔 Gelecek bölüme görüşmek üzere!

Elemental VampirlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin