Eric'in arkasında duran çocuklardan uzun olanı, "Bu bizim aramızda Dominic. Bu meseleye karışma." Dedi .
"Niye?" Dedi Dominic bir bana bir de çocuklara bakarak. "Üç erkeğin bir kızın üzerine yürümesini mi izleyeyim? Unutun bunu."
"Kız mı!?" Dedi Eric alayla gülerek bileğini gösterdi. "O kız az daha kolumu kırıyordu!"
"Ama kırılmadı." Diyebilmiştim sonunda.
"Seni!-" Eric üzerime sert adımlarla gelecekken Dominic önünü kesti ve Eric'in yakasından tutup kendisine çekti.
Dominic, Eric'in kulağına eğilip ancak benim hassas kulaklarımın duyacağı fısıltıyla, "Bu olayın ailenin kulağına gitmesini istemeyiz değil mi?" Demesiyle Eric'in o solgun teni hepten solmuş, küçük ela gözleri ise hepten küçülmüştü.
Dominic geri çekilerek bu sefer sesli bir şekilde, "Değil mı, Eric?" Diye tekrarladı
Kısa bir kararsızlıktan sonra, "Pekala." Diyebilmişti Eric arkasını dönerek. "Bu meseleyi geçmiş arkadaşlığımız hatrına burada kapatalım."
Eric'in arkasında duran iki çocuk şaşkınlıkla olayı izlerken Eric'in aralarından geçip, "Hadi gidelim. Buranın tadı kaçtı." Demesiyle peşlerine takıldılar.
Tamamen gözden kaybolduklarında Dominic ve ben aynı anda derin bir nefes verdik. Bu duruma şaşırarak sonunda arkasına dönmüştü. Gülümseyerek buğday sarısı saçlarını karıştırarak, "Tanrım, fazlasıyla gerilmişim." Dedi alayla.
Doğrusu bende gerilmiştim. Kavgalar beni hep geriyordu, bana doğal olan bu güç ile başkalarına yapabileceklerim geriyordu.
O sıra da fark etmiştim, Dominic'i ilk kez okul ceketini giyerken görüyordum, gerçi onu bir kaç gündür tanıyordum ama konu bu değildi. Konu; havanın soğuk olduğunu unutmuş ve üzerime bir ceket dahi almamıştım. Bana deli olduğumu düşünmekte haklıydılar. Kim bu soğukta üzerine bir şey giymeden çıkardı ki?
Kırışmış yakamı düzeltirken Dominic yere eğilip daha bir kaç dakika önce sakince okuduğum kitabı eline aldı. Eric yakamı tutup beni kaldırdığı sırada düşürmüş olmalıyım, tamamen aklımdan çıkmıştı.
Kitabın başlığını mırıldanarak, "Demek klasikleri seviyorsun." Diyip uzattı.
Başımla onaylayıp, "Evet." Dedim sadece. Kitabı almak için elimi uzattığımda hızlıca kitabı yukarı kaldırarak almamı engelledi.
"Pek konuşkan değilsin ama bir şey unutmuyor musun?" Dedi gülümseyerek.
"Ne istiyorsun?" Dedim kaşlarımı kaldırarak. "Bir öpücük mü?"
"Teşekkürler, demeni beklemiştim ama neden olmasın?" Dedi yanağını yaklaştırarak.
İşaret parmağımla yanağını itip, "Dikizleyen biri olduğunu fark etmiştim ama sapık olduğunu yeni öğreniyorum." Diyip kitaba doğru sıçradım. O daha kitabı kaçıramadan keskin reflekslerim sayesinde kitabım ellerimin arasındaydı. Şaşkınca bir bana, bir elimdeki kitaba bir de, kendi eline bakakalmıştı.
"Söylesene, ona ne dedin?" Diye sordum sanki dediğini hiç duymamışım gibi.
"Devam ederse onu ailesine ispikleyeceğimi söyledim."
"Peki niye öyle tepki verdi?"
"Ailesi ile arası iyi değil."
"Eskiden arkadaşmışsınız, aranızda olanlar ailesi yüzünden mi oldu?"
Bir anda gülmeye başlamasıyla aklımda sıraladığım soruların hepsi uçup gitmişti.
"Daha önce pek konuşmadığını mı söylemiştim? Lafımı geri alıyorum."
"Pardon, benim hatam." Sahte bir öksürükle beraber üzerime çekidüzen verdim. "Bir anlık rahatlamayla gereğinden fazla konuştum."
Kendimi kaptırmıştım, yine.
"Hayır! Öyle demek istemedim." Dedi Elini ensesine atarak. "Benimle daha çok konuşmanı istiyorum."
Şu anda karşımda utangaç bir çocuk duruyor diyebilirdim, kalbinin ritim değiştirmediğini anlamasaydım. Yine de devam ettirdim insan gibi davranmaya, rol yaptığını yüzüne vurmayarak. "Neden peki?"
Kahverengi gözleri gözlerime odaklandı ve, "Çünkü seni bir tek ben kurtarabilirim." Dedi ciddi bir ses tonuyla.
İstemsizce yutkundum, derin kahverengi gözlerinden geçen hiç bir duyguyu okuyamadığımı fark ettiğimde paniğe kapılmamaya çalışıyordum, ilk kez olmuyordu ama sıkta olmuyordu duyguları okuyamamam.
"Beni kurtarmana ihtiyacım yok, beni tanımıyorsun bile, sadece benden uzak dur!" Dedim, ondan hoşlanmamıştım çünkü duygularını okuyamıyordum, onu çözemiyorum, o farklıydı bu yüzden hoşlanmamıştım. " Önden gidiyorum."
Bir şey demesine izin vermeden oradan hızla uzaklaşmıştım. Bu sefer takip edilmediğime emin olarak. Kendimi okulun kapalı havuzunda bulmuştum. Etrafıma baktım kimse yoktu. Buna şaşırmamalıydım, serin bir hava da hiç bir insan yüzmek istemezdi.
Ayakkabılarımı çıkarıp düzgün bir şekilde yanıma koydum. Diz üstü çoraplarımı da çıkarıp ayakkabılarımın içine sıkıştırıp üzerilerine kitabımı bırakıp havuzun kenarına oturup ayaklarımı soğuk su ile buluşturdum. Suyun tenime değmesiyle içimi tarif edemediğim güzel bir his kapladı. Bu duyguyu çok seviyordum. Beni rahatlatıyor, iyi hissettiriyordu. Su, adeta beni kendisine çekiyordu, adeta beni çağırıyordu bende bu çekime karşı direnmiyor kendimi kaptırıp gidiyordum. Sanki aramızda özel bir bağ var gibiydi.
Su ile terapimi, zilin kulak acıtan sesiyle yarıda kesmek zorunda kalmıştım. Oflayarak ayaklarımı havuzdan çıkarıp yerde kaymamaya çalışarak ayakkabılarıma doğru gidiyordum. Çorabımı alıp ıslak bacaklarımdan birine geçirip diğeri ile hâlâ boğuşuyordum. "Tanrım, ıslakken bir şeyler giymekten cidden nefret ediyorum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elemental Vampirler
VampirNerissa bir vampirdi, bunu biliyordu ama yeterince bilmiyordu. Ne kendisini ne diğer vampirleri ne de ailesini. Bu dünyanın ne içindeydi ne dışında. Ama artık her şey değişti. Yeni bir şehir hayatını tahmin edilemez bir şekilde nasıl değiştirebilird...