Lucy zar zor Natsu'yu sahilden uzaklaştırıp parktaki bir çardağa çekmişti. Yüzündeki kanı temizlemek için büfeden en fazla su ve mendil bulabildiyse de bunların genç adamın umrunda olmadığı fazlasıyla açıktı.
Ona zorla yüzünü yıkattıktan sonra mendille kurutmaya çalışıyordu ki genç adam bileklerinden tutup durdurmuştu onu.
Adamın gözlerindeki ifadeyle donup kalmıştı Lucy. Dudaklarını araladığındaysa söyleceği şeyi fazlasıyla merak etmişti. Kullandığı şeyin etkisi geçmişti belki de ve şu an ona teşekkür edecekti.
"Sapık falan mısın sen? Nereye dönsem karşımdasın."
Ya da etmeyecekti ve etkisi de yerli yerinde duruyordu. Göz devirerek arkasına yaslandı Lucy bileklerini genç adamdan kurtardıktan sonra. "Bir içkiye ihtiyacım var."
"Benim de..."
"Sana yok! Ölmek falan mı istiyorsun?"
"Kimsin sen annem mi?"
"Ah, iyi ki değilim, yoksa terliğimi kafanda kırardım."
"Tsch. Hadi ordan koca karı sende."
Sinirle genç adamın kafasına vurarak "Kör müsün sen yoksa halüsinasyona mı bağladın?!" diye sormuştu. "Yaşlı falan değilim ben!"
"Öyleymiş gibi davranma o zaman." Eliyle gözlerini işaret edip "Zaten her yer rengarenk." demişti Natsu. "Gökkuşağı içinden insanları seçmek çok zor oluyor. Burdan bakınca sarı bir muhabbet kuşuna benziyorsun."
Göz devirip "En azından tek boynuzlu at değilim." demişti Lucy.
"Şu an değilsin, beni taşıdığında öyle olduğunu düşünmüştüm."
Kafasının yerinde olmadığını bilse de sinirlenmekten kendini alıkoyamıyordu Lucy. Genç adamın koluna sertçe vurup "Çık artık şu Alice Harikalar Diyarı kafasından!" dediyse de aldığı tek tepki "Yoksa ismin Alice mi? Memnun oldum." olmuştu.
"Hayır. Adım Alice değil seni sersem Beyaz Tavşan, kahretsin... Aptallık bende, seni neden takip ettiysem?"
"Alice Beyaz Tavşanı neden takip etmişti ki?"
"Çünkü merak etmişti ve tavşan ona farklı bir dünya sun..." Natsu'nun anlatsa da anlamayacağı kafasına dank edince "Bu kafayla nasıl doğru soruları sorabiliyorsun?!" diyerek sinirlenmişti. "Gerçekten felsefe kafasına geçiş yapmışsın sen!"
Natsu kahkaha atarak "Olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu." dedikten sonra kafasını kaşımaya çalışıp "Yok o değildi o. Üşüyorum öyleyse kış mıydı?" Lucy gülmemek için kendini zor tutmuştu. "İlki Shakespeare'di seni keş herif. Diğeri ise 'Düşünüyorum öyleyse varım.' Yani Descartes."
"Çok yaklaşmamış mıyım sence de?! Neydi..? Lugi? Luci? Luigi?"
"Lucy!" Sitemle kollarını göğsünde bağlarken "Sen git adamın hayatını kurtar adam senin adını bile hatırlamasın, olacak iş değil!" diyerek söylenmişti Lucy.
"Ben de senin adını yanlış söyleyeyim de sen... Sahi ben senin adını bilmiyorum."
Aptal bir gülüşle "Boşver." demişti Natsu. "Galiba ben de unuttum zaten."
Hayal kırığıyla arkasına tekrar yaslanmıştı Lucy. Genç adam ise ağrıyan başına ve yediği dayağa rağmen hala hareketliydi. Normalde üç dört saat sürmesi gereken esrarın etkisi gün içindeki sürekli tüketiminden dolayı hala onu zinde tutup aklını bulandırmaya devam ediyordu. Enerjisi yerindeydi içten içe zayıf düştüğünü fark etmeksizin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lipstick (TAMAMLANDI)
ФанфикGizemli bir kızdan aşk mektubu alan Natsu, ona mektubu yazan bu kızı bulmaya çalışırken geçmişteki küçük bir anının kapısını aralayacaktır. Hatırlamadığı o küçük öpücüğün sırrı mektubu yazan gizemli kız ile birlikte açığa çıktığında Natsu işlerin hi...