Hatalarim varsa kusura bakmayın. Hemen yayınlamak istedim, iyi okumalarZehra Hanım bir köşede oğlunun uyanması için dua ediyor, babası hâlâ olanların şokunda ama sakin kalmaya çalışıyordu. Muratın kuzeninin düğüne gelmemesi siniri çoktan geçmişti. Yeter ki uyansın hesabını da soracağım diyordu içinden.
Nihal bu durumdan belkide en çok etkilenen kişiydi. Kendini suçluyordu. Eğer Zafer bu ameliyattan çıkamazsa kendini asla affetmeyecekti. "Tüm sorumlusu benim!" diye bağırmıştı hastahane koridorunda. "Onu yalnız bıraktım. O şekilde araba kullanmasına ben izin verdim." Nihali şaşırtan şeyde ona Gizemin destek olmasıydı. Gizeme kızamıyordu çünkü bunda kendisinin daha çok suçu olduğunu düşünüyordu. Kendini ameliyathane kapısının önüne bırakmıştı, bir şey olursa ilk ben koşayım diye.
Üzgün bir o kadar da kafası karışıktı Gizem'in. Muratın morali düzelsin diye fuları hediye ettiği için teşekkür etmişti biraz önce. O da 'Ne fuları? Kim verdi sana bunu?' gibi tepkiler vermişti. Belki kuzeninin kaza geçirmesi sonucu şoktadır dedi genç kız ama onun vermediği doğruydu biliyordu. Yani... Gidip biri aynısından aldığı ihtimalini saymazsa aklına gelen ilk şey çocukluk aşkının Murat olmadığıydı. Bu düşünce onu korkutuyordu çünkü üzerinde belkide yanlış kişi için giydiği gelinlik vardı. Ama neden diye düşündü, neden yalan söylesin? Neden kuzenini sevebilme ihtimalini çalmış olsun? Aklı o kadar karışıktı ki, içeride uyansın diye dua ettiği kişi belkide çocukluk aşkıydı. 'O zaman,' diye düşündü 'Murat yalan söyleseydi Zafer onu durdururdu. O olsaydı evlenmelerine izin vermezdi.' Emindi o kişinin bu aileden olduğuna ama adını hatırlamadığı için hangisiydi bilememişti. Murat 'benim' deyince inanmıştı ona. Peki ya Zaferin kaza yaptığını öğrendiğinde kalbine giren ağrı neyin nesiydi? Gözlerini kapattı sıkıca. Şimdi bunları düşünemezdi. Zafer iyileşsin o zaman konuşurdu , anlaşılırdı işin aslı.
Ameliyathane kapısı saatlerce bekleyişin ardından açıldığında herkes ayağa kalkıp doktorun başına toplandı. O kadar ihtiyaçları vardı ki güzel şeyler duymaya.
"Zafer Gençoğlu'nun yakınları?" Dedi teyit etmek için. Kimse konuşamıyordu, sadece başını salladı Zehra Hanım. "Hastamız bilinci kapalı şekilde getirildi. Ambulansta iki kere kalbi durdu. Şimdi kalbinde bir problem gözükmüyor. Göğsünü direksiyona çarptığından kırıklar tespit ettik, aynı şekilde kolunda da. Başında küçük bir cam girişi vardı. Beyni etkilemeden almayı başardık. Ameliyat gayet iyi geçti. Genç adam alkolü fazla kaçırmış malesef. Şimdi uyanmasını bekliyoruz."
İçleri rahatlama hissi ile doldu. Gözyaşları mutluluktan akarken kendilerini sandalyeye bıraktı ailesi. Nihal gülümseyerek şükretti. Gizemde sevinerek Murat'ın omzunu sıvazladı. Murat genç kızın eline bir öpücük bıraktığında fuları gördü. Biraz önce Gizem bunun hakkında bir şeyler demişti. Bu fular o muydu? Yani az önce büyük bir pot mu kırmıştı? Dudağını dişledi. Bir çözüm bulup toparlaması gerekiyordu. Yoksa o kişinin kendisi değilde Zafer olduğunu öğrenecekti. En başından beri biliyordu bunu. İzin veremezdi küçükken peşinde dolaşan kızı almasına. Zafer senelerdir Gizemi beklemişti ama Murat seviyordu. Bunun aşk değilde bir hırs olduğunu kabul etmeyecekti. Hem Gizem de seviyordu onu.
"Beğendin mi hediyeni?" dedi başını kaldırıp kıza bakarak. Gizem kaşlarını çattı. Az önce bilmiyorum demişti?
"Ama sen bunu ben vermedim demiştin."
Adam gülümseyip kızın omzundaki elini tuttu
"Zaferin durumundan şoktaydım. Ne dediğimi biliyor muyum ben? Düğün için saklamıştım."
Duydukları ile şok oldu genç kız. Az önce neler düşünmüştü öyle? Bir an kaybedecekti onu. Kendini toparlayıp gülümsedi.
"Anladım, beni ne kadar mutlu ettin biliyor musun? Teşekkür ederim." dedi kollarını adamın boynuna dolayarak. Nihal gördüğü manzara karşısında göz devirdi. 'Birde koluna sarmış, aptal! Zafer senin vereceğin tepkiyi öğrenmek için geliyordu!' dedi içinden.
Az sonra sedye ile uyku halindeki Zaferi çıkardılar odadan. Zehra Hanım ve babası Osman Bey başında yürüyüp saçlarını okşadılar. Başında bir sargı, kolunda alçı, belinde de kemer gibi duran kalın bir bez sarılıydı. Yüzünde ve ellerinde ufak çizikler vardı. Keşke öpebilseydi yaralarından Gizem, etrafındakilerin varlığını hisseden Zafer böyle istiyordu o an. Gözlerini açmaya çalıştı ama gücü yoktu. Her yeri ağrıyordu. Kendini tekrar uykunun kollarına bıraktı.
^**^**^**^**^**^**^
"Al oğlum şunu da iç." babaannem her seferinde aynı şeyi söyleyerek iğrenç hasta çorbasını yedirmeye çalışıyordu. Bir insan neden maydanoz, havuç ve brokoli karıştırarak çorba yapardı ki? Bu bildiğin cinayete teşebbüs.
"Babaanne yeter, tıka basa doydum." Sonunda beni zorlamaktan vazgeçip elindeki tepsiyi bıraktı kenara. Az sonra oğlum ben sen iyileş diye yapıyorum diye başlayıp susmayacaktı. Uykumdan da uyandırmıştı bu çorba kokusu. Her yerim dehşet ağrıyordu. Nasıl olduğunu pek hatırlamıyorum ama direğe çarpmıştım. Hızlı gittiğimi bile fark etmemişim.
Herkes odadan çıksa da Nihalle konuşabilsem. Çünkü bana Gizem ve Muratın hâlâ nasıl el ele olabildiğini bir tek o açıklayabilirdi. Üstelik bileğinde ona verdiğim fular bağlıyken.
"Ben biraz yalnız kalsam olur mu?" dedim dudağımı dişleyip. En önce Nihal çıkıyordu ki devam ettim. "Yani, Nihal sen kal."
Şaşırarak olduğu yerde kaldı. Babaannem ima dolu bakışlar atarak diğerlerini de alıp odadan çıktı. Kapı kapanınca Nihal yavaşça yanıma geldi.
"İyi misin?" dedi ne yapacağını şaşırarak. Yattığım yerde kenara kaydım oturması için. Ben başımı aşağı yukarı sallarken yanıma oturdu. Çok üzgün görünüyordu. Kendisini suçladığına eminim.
"Benim yüzümden az kalsın-" dediğinde ben başladım konuşmaya susması için. "Senin suçun değildi. Ben o halde araba kullanmamalıydım. Geçti artık bak buradayım." Yarım yamalak gülümsedi.
"Ne oldu?" dedim neyden bahsettiğimi anlardı o.
"Araları bozuk gibiydi. Sen olduğunu anladı sandım. Sonra Murat hediyeni beğendin mi, düğüne kadar sakladım gibi bir şey dedi. Gizem inandı. Ondan tek hatırayı kaybettin Zafer." Onun anlatırken boğazı düğümlendiyse ben ne yapacaktım peki. Avunduğum şeyde yoktu artık elimde. Başıma gelen şeye bakın. İnanılacak gibi değildi. Öyleyse Murat da anlamıştı artık. Ben olduğumu şimdi kesin biliyordu. Yada belkide en başından beri biliyordu.
"Olsun." dedim çaresizce. Söyleyebileceğim tek şey buydu. Bir işaretti ya da. Gizemle olmayacağına, başkasını görmem gerektiğine bir işaretti. Gerçekten denemem gerekiyordu. O artık evliydi. Onunla olmam için çok geçti.
Nihal etrafa bakınırken yatağa koyduğu elini alçıda olmayan elimle tuttum. Bir anda bana döndü şaşırarak.
"Seni sevmeyi denememe izin verir misin?" Dudakları sevimli bir şekilde yanlara doğru kıvrıldı. Umarım bana ilaç olabilirsin Nihal. İyileşmeye, iyileştirmene çok ihtiyacım var.
"Söz veriyorum Zafer. Senin için elimden geleni yapacağım." Yatakta biraz daha kayıp yanıma yatması için yer ayırdım. O kadar şaşkındı ki o an dedim , bu kız beni çok seviyor. Bende onun için uğraşacağım. Hem Gizemin kurduğu düzeni bozmamak için hemde kendimi daha fazla üzmemek için.
Yanıma uzandı ama basını göğsüme koymadı.
"Kırık varmış, yatamam ki ben buraya. Ya sana bir şey olursa?"
Gülümsedim. Elimle basını hafifçe göğsüme yasladım. Ağırlığını vermedi yinede. Ben nasıl beklediysem Gizemi, o da beni öyle beklemişti. Anlıyordum onu. Nasıl kıyamadığını çok iyi anlıyordum.
Bu anı başka biriyle hayal etsem de artık gerçekti. Hayatımda Nihal vardı. Ve ben onu asla üzmek istemiyordum , asla.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kasa Çürük Vişne
ChickLit"Sen buralara ait değilsin, git." dedim bir kez daha. Ben onun istediği zaman dönebileceği adam olmak istemiyordum. İşaret parmağını kalbimin olduğu tarafa koydu. "Buraya da mı?" diye sordu gözünden bir damla yaş akarken. Orası zaten hep onundu. Baş...