Dolaptan çıkardığım beyaz kısa kollu gömleği ve pantolonu giyip odamdan çıktım. Mutfakta kurulu sofrada her zaman ki yerime oturup önüme koyulan yumurtaya umutsuzca baktım. Her kahvaltıda yumurta alerjimin olduğunu hatırlatmak zorunda kalıyordum. Tabağı önümden ittim.
"Bugün Murat ve Gizem düğün alışverişine çıkacaklar. Onlara yardım etmeni istiyorum."
Yediğim yemekleri boğazımda bırakmakta üstlerine yoktu. Şimdide benden sevdiğim kızın düğünü için yardımcı olmamı istiyorlardı.
"Hayır yardım edemem. İşim var." dedim göz devirerek.
"Ne işin var senin oğlum?" Bütün bakışlar bana döndü birden.
"Zafer ya beni böyle bir günde yalnız mı bırakacaksın?" Başımı kaldırıp sinirli bakışlarımı gönderdim Murata.
"Bir arkadaşımı yemeğe götüreceğim." deyiverdim bir anda. Kimi götürecektim bilmiyorum. O anlık, gitmemek için söylediğim bir şeydi. Babamın yediği şey boğazında kalmış öksürük krizine girmişti.
"Aman Allahım! Kulaklarım doğru mu duydu?" Babaannem fazla tepki göstermişti. Kız bile dememiştim ki. İsmail ile giderdim yemeğe.
"İsmail ile." dediğimde herkes hayal kırıklığına uğramış gibi baktı. Bu kadar mı imkansızdı kız arkadaşımın olması? Tamam Gizemden sonra hiçbir kıza bakmamıştım ama bu kadarına da pes.
"İyi." diye boş bir tepki verdi babam. Yakında gelin gelecekti ya eve. Daha ne istiyorlardı ki? Babaannem biricik torunu Muratı bırakmazsa bu evde kalacaklardı işte.
Murat daha fazla geç kalmamaları gerektiğini söyleyerek gitmek için ayağa kalktı. Tabi, acele etmesi gerekiyordu. Çünkü yalanının ortaya çıkacağından korktuğuna eminim. Ama ona bunu ben yapmayacağım. Daha nereye kadar onların mutluluğunu izleyeceğim bilmiyorum. Fakat kendime hakim olup bunu ben yapmamalıyım. Belki Gizem anlardı ben olduğumu.
Karnım doyunca bende kalktım masadan. Bizimkilerin yanına gidip benimle dışarı çıkacak birini bulmalıydım. Evden çıkar çıkmaz İsmail ile karşılaştım. El arabasıyla çimento taşıyordu. Neden bilmiyorum. Evleri inşaat halinde de değildi. Beni fark etmeyince kolundan tutup durdurdum.
"Abi hiç tutma beni. Zaten sinirim tepemde. Akşama kadar iki mahalle arası taşımacılık yapacağım."
Ellerimi pantolonumun cebine koyup gitmesini bekledim. İlle de onunla yemek yemeğe gidecek değildim. Tek başıma takılırdım gece boyu. Ama babamlar etrafta İsmail'i görünce 'kardeşine yardım etmekten kaçtın' konu başlıklı linçlerine başlayacaklardı. Bizim tayfada da başka düzgün biri yokki. Diğerlerine söylesem kız kesmelik mekana gidelim diyeceklerdi. İsmaile ortalıkta görünme de diyemezdim. Gerçekten beynim alev almış durumda düşünmekten.
Boş boş evin önünde dikilirken Nihal gözüme takıldı. İkinci katında oturdukları binanın camından gökyüzüne bakıyordu. Çok düşünceli ve moralsiz görünüyordu. Elini yavaşça kaldırıp yanaklarında gezdirince fark ettim ağladığını. Kaşlarım çatıldı istemsizce. Sonra , içeriden bir ses gelmiş olmalı ki, arkasına dönüp bir şeyler söyledi. Dün beni yanlış anlamasından sonra konuşmamıştık. Konuşamamıştık daha doğrusu. Acaba onunla yemeğe çıksam, sadece arkadaş gibi konuşsak beni yanlış anlar mıydı? Mahalledekiler dedikodu çıkarabilirdi böyle bir durumda. Ama biz zaten arkadaş değil miydik Nihal ile? Onunda bana karşı arkadaşça duyguları olduğundan emin olabilirdim böylelikle.
"Pişt." diye saçma bir şekilde seslendim yukarı bakarak. Nihal kaşlarını çatıp bana çevirdi gözlerini.
"Aşağı gelsene." gülümseyip başını salladı aşağı yukarı. Hiç değilse aramız bozuk değilmiş. Bir dakika içerisinde kapıyı açıp üstündeki hırkanın uçlarını önünde birleştirip karşımda durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Kasa Çürük Vişne
Chick-Lit"Sen buralara ait değilsin, git." dedim bir kez daha. Ben onun istediği zaman dönebileceği adam olmak istemiyordum. İşaret parmağını kalbimin olduğu tarafa koydu. "Buraya da mı?" diye sordu gözünden bir damla yaş akarken. Orası zaten hep onundu. Baş...