#93

7K 560 177
                                    

Alp

"Nasıl?"dedim Evran'a dönerek.

Evran gülümsedi. "Çok güzel."

"Lan ama her yeri gezmedin ki,"dedim şaşkınlıkla.

Annemin dediği eve bakmaya gelmiştik. Anahtar bizdeydi, ev boştu.

"Senin olduğun bir yer kötü mü olur?"diye fısıldadı.

Dirsek attım. "Beğendin, öyle mi?"

"Evet."

"Yerleşelim."

"Ve burada sevişelim."

Gülümsedim. Evimiz olacaktı amına koyayım!

Burada da sevişecektik.

"Annemle konuşacağım." Sırt çantamı omzuma astım.

Evran yanımda yürürken apartmandan ayrıldık. Kolunu omzuma attı. "Anneni çok sevdim. Düşünceli, tatlı bir kadın."

"O da seni sevdi."

"Ailen cidden kabullendi, değil mi tatlım?"dedi merakla.

Başımı sallayıp gülümsedim. "Kabullenecekleri birisisin."

"Sanırım." Gülümsedi.
Beraber kafelerden birisine oturduk. Evran "Ben alırım,"deyince itiraz ettim.

"Olmaz,"deyip kolunu tuttum.

"Ah gittim bi-"

"Birlikte,"dedim gülerek.

Evran ve ben iki suffle aldığımız an masaya döndük.

Kağıtlar falan vardı. Tam anlayamamıştım.

Evran'dan önce kağıtları birisi unuttu zannederek aldım ve uzaklaşan birisi var mı diye baktıktan sonra kağıda bakış attım. İbne yazıyordu. Göz devirdim.

Derken yapıştırılmış fotoğrafları gördüm. Bu... Gezide Evran kendini kestiği andaki fotoğraflardı. Hatta başka fotoğraflar da vardı. Bazılarında Denizhan ileydi, kanlı bilekler... Arkasında yazı vardı.

Sen bunu seviyorsun hasta ibne.

Evran "Ne oluyor? Herkes niye kağıtlara bakıyor?"dedi kaşını kaldırarak.

Sikeyim. Tüm kafeye dağıtılmıştı ve bu kafede neredeyse tüm okul otururdu. Okula ait gibiydi.

İnsanlar bir kağıtlara bir Evran'a bakıp gülmeye başladı.

Evran kağıdı elimden çekti ve aldı. Bir yazı daha vardı. İlgi isteyen ergen.
Kağıtları titreyen elleriyle inceledi. Gözleri dolmuştu.

Kendimi Tuncay ve arkadaşlarının masasında buldum. "Pezevenk!"dedim yakasından tutarak. "Kendini komik mi sanıyorsun?"

"O zaman herkes neden gülüyor size Alp?"dedi alayla.

Evran ruh gibi olmuştu. "Neden biliyor musun? Yaklaş."

"Neden?"deyip bana yaklaştı.

Tuncay'a kafayı geçirdim. Sendelerken tekrar vurdum ama arkadaşı da bana vurdu. Tam üstüne öfkeyle atlayacakken kafenin sahibi bizi ayırdı. "Okulda göreceksin, amına koyduğumun! Hepiniz zavallısınız!"

"Biz mi yoksa hasta sevgilin mi?"

Evran kafeden çıktı.

Peşinden koştum ve birkaç adımda yakalayıp sarıldım. O da bana sarılıp "Ben hasta değilim,"dedi ağlamaklı bir sesle.

"Değilsin." Saçlarını okşadım.

"Ben bunu hak etmiyorum."

"Hak etmiyorsun. Hepsinin işini bitireceğiz." Elimi yanağına koyarken "Söz,"dedim. Sikeyim, ağlıyordu.

"Bu... Çok ağır geldi... Ah,"deyip burnunu çekti.

Gözlerimi kapatıp onu öptüm. Evran acıyla dudaklarıma karşılık verdi. Bir elim ensesini okşayınca titrek soluğunu hissettim. Diğer elimle sırtını okşadım. Evran geri çekildiğimiz an bana yine sarıldı.

"Sikeyim. Hepsini sikeyim. Lan biz aynı eve çıkacağız. Onlar asla böyle güzel bir hayat yaşayamayacak. Ondan kuduruyorlar."

Evran burnunu çekti ve gülümsedi. "Haklısın tatlım."

"Fotoğraflar umurumda değil. Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum,"dedi fısıldayarak. "Bana o kadar iyi geldin ki şimdi..."

"Biraz da ben iyi geleyim,"dedim gülerek.

O da güldü.

Kırılsa bile güzel gülüyordu ve bu ona daha çok aşık olmamı sağlıyordu.

Tuncay oçluk yapmaya devam ediyordu...

Portakal | boy×boyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin