Bu hikayeyi, bu yolda bana şarkılarıyla yol arkadaşı olan, gökyüzünün en parlak yıldızı ViO'ya ithaf ediyorum.
''Yerin rahat, gülümsemen kalıcı olsun...''
***
-12 Ocak 2014-
Kışın keskin soğuğu yanaklarından derin sıyrıklar açarcasına geçti. Yüzüne çarpan soğuğu biraz da olsa engelleyebilmek adına kolunu yüzüne siper etti. Hava eskisine nazaran daha çabuk kararıyordu. Eve zamanında yetişebilmek için elinden geldiği kadar hızlı yürümeye başladı.
Gökyüzünden kaybolmasına dakikalar kalan güneşin son renklerine çevirdi gözlerini. 'Biraz daha gecikirsem, annem bir daha asla dışarı çıkmama izin vermez.' diye geçirdi aklından. Bu düşüncesi onu daha da hızlandırdı.
Neredeyse dizlerine gelen karlar yüzünden yürümekte epey bir zorlanıyordu. 'Keşke araba kullanabilecek kadar büyümüş olsaydım.' Tam o an da, arkasından gelen şiddetli ışıkla durdu. Omzunun üstünden geriye doğru baktığında bir taksi gördü. Sanki sesi duyulmuşçasına başını kaldırıp gökyüzüne baktı. Yüzünde kocaman bir tebessümle arkasında bekleyen taksiye doğru yöneldi.
Hiç beklemeden taksinin kapısını açıp, kendini sıcacık koltuklara bıraktı. Taksi şoförü hiçbir şey demeden sadece dikiz aynasından ona baktı. Gözleriyle, sorması gereken soruyu sormuştu bile.
''Çağlayan Sokağı'nın önünde bırakabilir misiniz?''
Taksi şoförü başını 'tamam' anlamında sallayınca, derin bir nefes verdi ve geriye yaslandı. Biraz da olsa erken varabilme umuduyla yolu izlemeye başladı.
Birkaç dakika sonra ineceği yere yaklaştıklarında, sırtını doğrulttu.
''Hemen şurası. Çok teşekkür ederim, gerçekten. Ne kadar tuttu aca-''
Sözünü yarım bırakan şey, taksicinin aniden gaza basması ve ineceği yeri hızla geçmesiydi.
''Ne yapıyorsunuz?! İnecektim ben, dursanıza!''
Taksici, hiçbir tepki vermeden, sadece yolu izliyordu. Beliz, var gücüyle taksicinin sağ omzunu tutup sarstı.
''Dursanıza beyefendi! Kime diyorum?!''
Taksici sandığı o adam, birdenbire hareketlenip omzunun üstünden silahını doğrulttu.
''Uslu uslu otur da, almayalım canını.''
Beliz, gözlerini silaha sabitlemiş tek bir kelime dahi edemeden öylece durdu. Şaşkınlığının ve korkusunun etkisiyle sonuna kadar açılan gözleri, şu an siyah renkli silahtan başka bir şey göremiyordu. Zaman onun için donmuş gibiydi. Ağır hareketlerle, gözlerini bir kere bile kırpmadan sırtını tekrar koltuğa yasladı. Maraton koşmuşcasına nefes nefeseydi. Oysa nefes alıp verdiğinin farkında bile değildi.
***
Şehrin oldukça dışında kalan, eski, yıkık dökük, 5 katlı bir binanın önünde sonunda durdu araba. Beliz öyle korkmuştu ki; daha önce soğuktan üşüyen elleri, şimdi o korkunun verdiği etkiyle çekildiğini hissettiği kanının, parmaklarına ulaşmamasından dolayı tir tir titriyordu. Taksiyi süren adam kendi tarafının kapısını açıp arabadan indi. Gözleriyle onu takip ediyordu. Arka kapının camının önüne geldi adam. Başıyla inmesini işaret etti Beliz'e. İlk başta tedirginlik duysa da, inmezse daha kötü şeylerin olabileceğini düşünerek hızla kendi kapısını açıp arabadan indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Taarruzu
ActionGökçe, çocukluğunda yaşadığı olayların, geleceğin ona getirdiği ağır yüklerle hayatın sağlam darbelerine karşı ayakta kalmaya çalışan bir genç kız. Ve attığı her bir adımda yaşayacağı olaylarda onunla beraber olacak arkadaşları. Hayatın onlara getir...