''Elmas nasıl yontulmadan mükemmelleşmezse, insan da acı çekmeden olgunlaşmaz..'' -Konfüçyus
Dünyanın bir anda durduğunu ve sadece sizin gözünüzde siyaha büründüğünü düşünün. Tutunacak son dalınızın kesildiğini, nefes alabildiğiniz son noktanın tıkandığını düşünün.
Elinizi uzatsanız; tutacak birinin olmaması, sonsuz bir acıyla harmanlanmış o yalnızlık.
Kelimelerin kifayetsiz kalacağı, nefesinizin kesileceği, kalbinizin paramparça oluşunu iliklerinize kadar hissedebileceğiniz tek acı. Yalnızlık.
Derin bir nefes alıp, gözlerimi kapatabildiğim kadar sıkı kapadım. Kalbimin istemsizce orada olduğunu hissettirecek kadar sert çarpışları, ellerimin zangır zangır titremeye başlamasına sebep olmuştu. Aklımdaki acımasız düşünceleri def etmek için başımı salladım. Aklımdan geçen hiçbir şey doğru olamazdı, olmamalıydı.
Hemen evimizin önünde, kendini yere bırakmış, ellerini dizlerine vura vura ağlayan Feride Teyze'yi gördüm. Kollarından tutup onu kaldırmaya çalışan insanları savuruyordu. Kulağımdaki o derin uğultu aniden kesilince, aldığım derin nefesi geri bıraktım.
Yavaş adımlarla karşı kaldırma doğru yürüdüm. Kalabalığı adeta delerek Feride Teyze'nin yanına ulaştığımda, ''vah vah, yazık oldu'' sözlerini işitmeye başlamıştım bile.
Dolan gözlerime aldırış etmeden eğildim Feride Teyze'nin yanına. Beni gördüğü an ağlaması şiddetlenmişti. Boynuma sımsıkı sarılıp, zar zor aldığı nefeslerinin arasından konuştu.
''Gökçe'm! Kızım! Ah benim güzel yavrum!''
Başta, dün gece eve gelmediğim için insanların kaybolduğumu sandığını ve bu yüzden de evimizin etrafında toplaştıklarını, Feride Teyze'nin de kaybolduğumu sandığı için bu kadar ağladığını, annemin de içeride ağlaya ağlaya beni beklediğini düşünmüştüm.
İşler her zaman düşündüğümüz gibi gitmiyormuş.
''Feride Teyze. Ne bu halin? Kalk bakayım, gidelim bir elini yüzünü yıkayalım.''
Kolundan tutup onu kaldırmaya çalışsam da, fayda etmedi. Elimden tutup, beni tam yanına çekti. Nefesini hissedecek kadar yakındım artık ona.
''Gökçe'm. Kaç kızım buradan. Nereye gidersen git ama burada durma yavrum.'' Kesik kesik kurduğu cümlelerden bir anlam çıkaramamıştım. Ya da çıkarmak istemiyordum. O an her şey birbirine karışmış gibiydi. Gerçekten görebildiğimi, duyabildiğimi hatta dokunabildiğimi bile hissedemiyordum.
''Ne diyorsun sen Feride Teyze? Nereye gideyim? Neden?''
Feride Teyze, ağlamaktan kızarmış gözlerini gözlerimden ayırıp, tam arkamda kalan kapıya yönelttiğinde çığlıkları daha da yükseldi. Onun bu halini daha net görünce, işlerin tam anlamıyla ters gittiğini kafamda onaylamış oldum.
Arkamı döndüğümde gördüğüm şeyle nefesim kesildi. Kalbim tekledi. Beynimin içindeki bazı duygular aldı başını, terk etti bedenimi. Gerçek olamayacak kadar acı görüntü bulanıklaştı.
Birkaç adam, iki yanından tuttukları simsiyah ceset torbasıyla evimizden çıktılar. İşte o an, her şey yavaşladı. Atılan adımlar, ağızdan çıkan 'vah vah!'lar, etrafta birikmiş derin hüzün. Hepsi. Aniden yavaşladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Taarruzu
AkcjaGökçe, çocukluğunda yaşadığı olayların, geleceğin ona getirdiği ağır yüklerle hayatın sağlam darbelerine karşı ayakta kalmaya çalışan bir genç kız. Ve attığı her bir adımda yaşayacağı olaylarda onunla beraber olacak arkadaşları. Hayatın onlara getir...