Dilhun: kalbi yaralı, içi kan ağlayan, büyük üzüntü içinde olan
***
Bavulumu çekiştire çekiştire taksi durağına doğru yürüdüm. Boşta olan elimle cebimden cüzdanımı çıkarmaya çalışırken, cüzdanım elimden kayıp düştü.
''Hay..!'' derin bir nefes alıp yere doğru elimi uzattığım an, cüzdanıma uzanan başka bir el daha gördüm. Başımı kaldırıp uzanan elin sahibine baktım. Kirli sakallı genç bir adamdı.
''Sizin galiba?'' dedi yüzündeki kibar gülümsemesiyle. Onun aksine, benim yüzümdeki hiçbir kas oynamamıştı bile.
''Evet, sağolun.'' Elimdeki bavula baktığını gördüm.
''Otogara mı gidiyorsunuz?'' Soru sorup durması canımı sıkmıştı. Derin bir nefes verip başka yere bakarak gözlerimi devirdim.
''Evet. Neden sordunuz?''
''Taksi şoförüyüm ben hanımefendi. İsterseniz bırakayım, sıra bekliyordum zaten.'' Uzun zaman sonra iyilik için çalışan birini görmek tuhaf hissettirmişti. Ki onca şeyden sonra, her iyiliğin altında kötülük arar olmuştum. Adamın teklifine şüpheyle yaklaşsam da, yetişmem gereken bir otobüs vardı.
''Olur, sağolun.'' Hafifçe gülümseyip onaylarcasına başını salladı. Hemen bir iki adım önümüzdeki taksiye doğru yürüyüp ön koltuğun kapısını açtı. Diğer taksilerden biraz daha uzakta durması da diğer her şey gibi garip gelmişti. Adımlarımı hızlandırıp arabaya bindim. Araba hareketlenince sırtımı koltuğa yaslayıp derin bir nefes aldım. Yeni bir başlangıç yapmanın kendime, özellikle zihnime iyi geleceğini umarak camdan dışarıyı izlemeye başladım.
...
''Gideceğin yer burası mıydı küçük hanım?'' İrkildim. Gözlerimi yavaşça aralayıp hafifçe kırpıştırdım. Resmen içim geçmişti. Yerimde doğrulup etrafa bakındığımda, otogarda olmadığımızı fark etmem çok sürmedi. Şokun etkisiyle iyice açılan gözlerimi yavaşça şoföre doğru çevirdim. Yüzündeki kibar gülümsemenin yerini ukala bir ifade almıştı. ''Hislerime güvenmeliydim.'' diye geçirdim içimden. Gözlerimi tekrar karşıma çevirip sıkıca kapatıp aklıma gelen şeyin olmaması için dua ettim.
''Burası neresi?'' dedim sıktığım dişlerimin arasından. Adamın dudaklarından alaycı bir gülüş döküldü.
''Yeni evin güzelim.'' Kahkaha attı. Bütün öfkemin damarlarımdan akışını hissettim. Belli etmemeye çalışarak elimi kapı koluna uzattım.
''Bence burayı çok seveceksin. Doğan sana istediğin her şeyi verecektir. Mesela, ölüm gibi!'' Daha çok kahkaha attı. Gözlerimi daha sıkı kapadım. Kapı kolunu tuttuğum an, başımın sol ve arka tarafında hissettiğim soğuk metalle gözlerim tekrardan yuvalarından fırlarcasına açıldı. Bu soğuğu biliyordum. Bu metalin verdiği ürpertiyi biliyordum. Başımın iki yanına da silah dayatılmıştı.
''Aaa, ama olmaz. Nereye böyle güzelim? Eğer gidersen, bütün eğlenceyi kaçırırsın bak.''
Bütün bir yol boyunca uyuklamama mı sinirlensem yoksa arka koltukta yatan bir adam olduğunu fark edemememe mi, bilemedim.
''İn bakalım yavaş yavaş. Sakın kaçayım deme ha, yoksa biliyorsun. Azıcık canın yanabilir.''
Derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Diğer iki adam da benimle beraber indiler. Silahlar beynimi dağıtmaya hala bu kadar yakınken bacaklarımın titremesine engel olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Taarruzu
ActionGökçe, çocukluğunda yaşadığı olayların, geleceğin ona getirdiği ağır yüklerle hayatın sağlam darbelerine karşı ayakta kalmaya çalışan bir genç kız. Ve attığı her bir adımda yaşayacağı olaylarda onunla beraber olacak arkadaşları. Hayatın onlara getir...