********
4 ay aranın ardından tekrar yazmaya başladım bu bölümde düşünceleriniz tepe taklak olabilir ama bi daha ki bölümde her şey daha da karışıcak
********
"Bugün yaşadıklarım pardon gördüklerim gözlerime olan inancımı yitirmemi sağladı. Gördüklerimi hiç kimseye anlatamazdım ne Ahmet'e anlatabilirdim ne de Onur'a. Gördüklerim bana beni unutturmuştu zaman lazımdı gördüklerimi sindirmem için zaman lazımdı. Bunu Ahmet'e söyleyemem yoksa Ahmet bir daha eskisi gibi olamayabilirdi. Ama ..."
Kağıdın bu kısımdan sonrası yırtılmıştı.
Devamında ne yazıyordu meraktan ölebilirdim.
Bunlardan Ahmet'in haberinin olmaması lazımdı çünkü tahmin ettiğim kadarıyla olaylar Ahmet ile ilgiliydi.
Ahmet'in tek yakını babasıydı yani Enes'in gördüğü kişi, olay veyahut her neyse bu şey babası Ali hoca hakkındaydı ve hiç ihtimal vermemiş olsamda Enes'i Ali hoca öldürmüş olabilir miydi?
Her ne kadar inkar etsem de iç sesim bana Ali hocanın katil olduğunu fısıldıyordu.
Hiç öyle birisine benzemiyordu çünkü kendi halinde sakin birisiydi ya da bize öyle görünüyordu.
Bilemezdim.
Hemen kendimi toparladım kağıdı katlayıp cebime koydum. Ahmet balkondan içeri yöneldi ve bana hiç beklemediğim bir soru sordu "Eğer Enes'i bu okuldan birisi öldürmüş olsaydı ki olabilme ihtimali yüksek senin şüphelendiğin ilk kişi kim olurdu?" dedi.
Eğer bu soruyu beş dakka önce sorsaydı farklı bir cevap verebilirdim ama şimdi zihnimde yankılanan tek bir cevap vardı: Ali hoca.
Tabii ki bunu Ahmet'e söyleyemezdim bu kağıttan kimsenin haberi olmamalıydı ve kağıdın diğer parçasını herkesten önce bulmalıydım.
Bir anda Ahmet'in beni silkmesiyle kendime geldim.
"Hey sana bir soru sordum." dedi.
"Haa şey ben bilmiyorum belki de kazaydı biz paranoyaklarımız yüzünden böyle düşünüyor olabiliriz." dedim.
Küstah bir gülümseme ile "Sen benden daha önce cinayet olduğuna kanaat getirmiştin şimdi paranoyak mı olduk?" dedi.
Balkona yönelerek "bilemeyiz insanlar pandora kutusu gibidir" dedim.
...
Sabah uyandığımda Ahmet benden önce hazırlanmış ve çıkmıştı bende kıyafetlerimi giydim parfümüm yeni bitmişti Ahmet'in parfümden biraz sıkacaktım -genelde birbirimizin eşyalarını izinsiz kullanırız- Ahmet'in dolabını açtım parfüm üst raftaydı parfümü aldım ve yere bir kağıt parçası düştü evet bu tahmin ettiğiniz şey yani kağıdın kayıp parçasıydı.
Şok olmuştum, bir anda kan ter içinde kaldım hemen kağıdı cebime koydum ve parfümü sıkmadan aynı şekilde yerine koydum Ahmet dolabını açtığımı bilmemeliydi yoksa kağıdı aldığımı öğrenebilirdi.
Lakin bunlardan önce kafamda binlerce soru vardı.
Bu kağıdın Ahmet'te ne işi vardı?
Ahmet neden kağıdı koparmıştı?
Ve daha yüzlercesi...
Derin bir nefes aldım ve odadan çıktım telaştan kağıdı okumamıştım bile bir köşeye çekilip cebime aceleyle soktuğum kağıdı çıkardım.
Tam okuyacaktım ki zil çaldı yemek saatini de kaçırmıştım ders zili çalıyordu.
Derse girmesem dikkat çekerim diye düşünüyordum.
Ama zihnimde oluşan senaryolar merakımı tetikledi.
Derse girmedim ve tuvaletlerin bulunduğu bölüme yöneldim, koridorlarda kimse kalmamıştı okula hakim olan tek şey sessizlikti.
Kağıdı düzelttim ve okumaya başladım
"... Ali hoca ve Arzu hocayı kapı deliğinden yurdun mutfağından yemek aşırmak için bakarken uygunsuz şekilde görmüştüm ama onların beni görmediği için şanslıydım, keşke hiç görmeseydim"
Kağıdın kayıp parçasını okuduktan sonra anladım ki Ahmet aslında benden daha çok şey biliyordu ama benim ne bildiğimi merak ediyordu.
Katil Ahmet bile olabilirdi babasının yaptıklarını kimsenin bilmemesini istiyor olabilirdi.
Ahmet kağıdı okuduğumu bilmemeliydi hemen odaya doğru koştum kağıdı yerine koyacaktım.
Anahtarla açtım kapıyı içeri girdiğimde Ahmet'i dolabının önünde gördüm.
Kağıt sağ elimdeydi görmüştü bana derin derin baktı.
"Katil ben değilim" oldu ilk cümlesi.
Kapıyı kapattım ve içeri girdim bana her şeyi anlatmasını istedim, sakladığı şeylerin utancıyla karşıma oturdu ve anlatmaya başladı.
"Ben senden daha önce Enes'in günlüğüne baktım kilidi yine aynı titizlikle kilitledim. Son sayfa o zamanda kayıptı aklıma hemen kağıt dönüşüm kutusu gelmişti bende oraya yöneldim fakat sadece bu parçayı buldum günlüğün nasıl başladığını bilmiyorum ama okuduğum şey beni babamın katil olabileceği yönünde düşüncelere yöneltti bunu kendime yediremedim o yüzden sana anlatmadım" dedi.
"Ya ben hiç bulamasaydım o kağıt parçasını ya baban katilse bunu vicdanına açıklayabilir misin? Bu düşünceyle yaşabilir misin?" dedim.
Açıkçası Ahmet'e olan güvenim derinden sarsılmıştı ve bu beni çok farklı senaryoların eşiğine götürüyordu.
"Babana kağıttan bahsettin mi? İlişkilerini bildiğimizi biliyor mu?" dedim.
"Ha-hayır" diyerek kekeledi.
"Tamam o zaman her şeyi gidip birlikte ona sorucağız" dedim.
Yutkundu ve "tamam" dedi.
Koşar adım Ali hocanın odasına gittik kapıyı tıkladık daha "gel" demedin içeri girdik.
Kağıt parçalarını koyduk önüne defalarca okudu sonra kafasını kaldırdı ve "çocuklar inan ki ben öldürmedim ölen karımın üzerine yemin ederim ki ben öldürmedim" dedi.
Ahmet annesi konusunda oldukça hassastı ki bu yemin onun inanmasına yetti.
Ali hoca öyle görüldüklerini bile bilmiyordu.
Ki bu durumda O'nu Ali hocanın öldürmesi için neden yoktu.
Başka bir olay mı olmuştu? Her şey kaza mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sabah
Teen FictionHer sabah aydınlık değildir. Karanlık sabaha günaydın deyin.