Kafamda çeşitli düşünceler vardı, Ahmet'in babasına (müdür) ne diyecektik? Polisleri bile ciddiye almamış cinayet olasılığını tamamen kafasından silmişti.
Ben ise bu olasılığı yeniden değerlendirmesini sağlamalıydım ama neye dayanarak cinayet olduğunu iddia edebilirdim ki? İç güdülerime önem vermeyeceği kesindi.
Peki ya Ahmet neye dayanarak olayın cinayet olduğunu düşünüyordu? Ahmet bir şeyler biliyordu ama o bildiği şey neydi?
Diye düşünürken uyuya kalmışım...
Sabah kalktığımda Ahmet yerinde yoktu lakin saat daha 06:30'du balkonun kapısı açıktı orada oturuyor olmalıydı, tamda düşündüğüm gibiydi kafasını balkonun demirliklerinin üstüne koymuş yurdun arkasında bulunan ormanı izliyordu.
Onu korkutmadan yanına gittim "Ne düşünüyorsun?" diye sorduğumda bana dönüp uzunca baktı gözleri uykusuzluktan kapanıyordu sonra "Onur sana bir şeyler anlatacağım, Enes ölmeden önceki gün bana bir şeyler anlatmıştı; okulda kötü bir şeyler olmuştu fakat ne olduğunu söylemedi, ama bildiği her neyse onun ölümü oldu." dedi.
Enes'in bildiği, gördüğü veya öğrendiği şey her neyse onu bulmalıydım böylece Enes'in katilini bulabilirdim.
Artık elimde Enes'in öldürüldüğüne dair soyutta olsa bir bilgi vardı.
Ama Enes bana neden bundan bahsetmemişti? Yoksa ben mi fark etmemiştim?
Bunu Ahmet'e sormaya karar verdim.
"Peki bana niye bahsetmedi o kötü şeyden neden sadece sana bahsetti?" dedim.
"Hatırlarsan pazar günü olaydan bir gün önce seninle bahçede basketbol oynuyorduk ben su içmek için yukarıya çıkmıştım ve her şey o zaman olmuştu, odaya girdim Enes iyi görünmüyordu nefes nefeseydi alnından terler akıyordu ve ellerinde hafif titreme vardı; hemen yanına gittim ve ne olduğunu sordum fakat sana anlattıklarımın dışında bana hiçbir şey söylemedi. Bende onu kendi haline bıraktım odadan çıkarken de sana bir şey anlatmamam için beni sıkıca tembihledi. Bende o yüzden sana bir şey söylemedim eğer bende o gün odaya çıkmasaydım bunlardan bile haberimiz olamayacaktı." dedi.
Daha da meraklandım Enes'in bildiği şey ne olabilirdi ne olamayabilirdi diye derin düşüncelere daldım.
Saat 07:00 olmuştu üstümü başımı değiştirdim ve kahvaltı için yemekhaneye indim.
Enes öldükten sonra sadece belirli saatlerde duş almaya izin veriliyordu geçte olsa bir önlem alınmıştı.
Her zaman ki gibi kahvaltımı yine sıcak bir çorbayla yaptım.
Ahmet ise sadece çay içerek yetinmişti. İkimizde diken üstündeydik çünkü onu öldüren şey bizi de öldürebilirdi, araştırmalarımızı gizlice yapmalıydık yoksa 2. hatta 3. Enes vakaları yaşanabilirdi.
Bildiklerimizi sadece Ahmet'in babasına yani müdüre anlatmaya karar verdik aksi takdirde can güvenliğimiz tehlikeliye girebilirdi.
Gün boyunca hiçbir dersi dinleyemedim aklımda tek bir soru vardı "Enes'i kim? Neden öldürdü?"
Son derse girmiştim zaman sanki durmuştu, gerginliğim git gide artıyordu...
Sonunda zil çalmıştı hemen Ahmet'in yanına gittim oda en az benim kadar gergindi.
---
Size Ahmet'in babasını yani okulumuzun müdürü olan Ali hocayı tanıtayım.
Ali hoca ortalama 41-42 yaşındaydı lakin simsiyah saçları ve kahverengi gözleri onun yaşını saklıyordu.
Oldukça sakin bir tipti gerekmedikçe konuşmazdı. Ahmet'in anlattığına göre Ahmet annesini kaybettikten sonra babası bu hale gelmişti.
Mecburiyetten yaşıyor gibiydi.
---
Hızlı adımlarla hemen Ali hocanın odasına ilerledik. Kapıyı iki defa tıkladıktan sonra "gel" sesini duyduktan sonra içeri girdik.
Arzu hoca da oradaydı büyük ihtimalle öğrenciler hakkında konuşuyorlardı.
Biz girdikten sonra Arzu hoca odadan bizi selamlayarak çıktı.
Tam o anda "Neden geldiniz?" sesiyle irkildim.
Ahmet "Baba biz seninle Enes hakkında konuşmaya geldik" dedi.
"Konuşulacak bir şey yok, polislerin ne dediğini duydunuz olay talihsiz bir kazaydı."
Araya girdim "Hocam Enes ölmeden önceki gün Ahmet'e bir şeyler anlatmış" dedim
Umursamaz bir tavırla "Neymiş o anlattığı şey?" dedi.
Ahmet derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı. "Olaydan bir önceki gün Onur'la birlikte bahçede basketbol oynuyorduk ben su içmek için odaya çıktığımda Enes'i kan ter içinde gördüm hafiften titriyordu, gergin ve bi o kadar da düşünceliydi. Ona neyin var diye sorduğumda bu okulda kötü bir şey olduğunu söyledi başka da bir şey söylemedi" dedi.
Hemen Ali hoca söze girmeden "Hocam Enes'i öldüren kişi veya kişiler Enes'in öğrendiği şey yüzünden öldürmüş olabilir." dedim.
Ahmet "Baba Enes'i öldürenler Enes'in bize bunları anlattığı öğrenirlerse bizimde can güvenliğimiz tehlikeye girer" dedi.
"Çocuklar ben size inanıyorum fakat polisleri buna nasıl inandırabiliriz ki? Elimizde somut bir delil yok, Ayrıca sizin katınıza da bir nöbetçi vereceğim korkmayın" diyerek son sözlerini söyledi ve bize eliyle kapıyı gösterdi.
İştahımız kaçmıştı yemek yemeden odaya döndük.
Enes öldükten sonra onu dolabına kim dokunmadı kilitli olduğu için ailesi de eşyalarıyla ilgilenmedi.
Lakin bende yedek anahtar vardı.
Hemen Enes'in dolabına yöneldim dolabı açtım bir ton ders notu ile karşılaştım dolabı karıştırmaya devam ettim en sonunda kıyafetlerinin arasında mavi kaplı bir defter buldum bu Enes'in günlüğüydü.
Enes aşırı düzenli biriydi günlük yazma nedeni ise geçmişte yaptıklarını analiz etmek için yani bir tür deney yapıyordu.
Her gece yazardı. O gecede yazmıştı.
İçimde gereksiz bir heyecan vardı.
İlk sayfadan okumaya başladım her şeyden bahsetmişti yemekhanede kurabiyelerimi yürütmesine kadar her şey.
Son sayfaya geldiğimde ise duraksadım çünkü son sayfa koparılmıştı.
Kim neden koparmış olabilirdi?
Belki de Enes yazdıktan sonra korkarak koparmış atmış olabilirdi.
Hemen oda da bulanan kağıt dönüşüm kutusuna koştum.
Sosyal sorumluluk projesiyle birlikte her odaya bir adet geri dönüşüm kutusu vermişlerdi.
Kutuyu yere döktüm kağıtları okumaya başladım çoğu yanlış çözülmüş matematik sorusuydu.
Evet bulmuştum günlüğün kayıp sayfasını bulmuştum.
Buruşturulmuş top haline getirilmişti.
Kağıdı düzelttim bu Enes'in yazısıydı.
Kağıtta aynen şu yazıyordu:
*** 3.bölümünde sonuna geldik. Burada bitirilir mi demeyin. Bir sonraki bölümde daha da şaşıracaksınız. ***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Sabah
Teen FictionHer sabah aydınlık değildir. Karanlık sabaha günaydın deyin.