23 Ağostos M.S 79 Pompeii
Güneşin altın saçları yeryüzünü kavurmak ister gibi süpürürken , bir yandan da iki genç ve yakışıklı adamı seyrediyordu .İnsanlar için bunaltıcı bir havaydı ve bu hissi onlara vermek güneşi eğlendiriyordu .Genç, sarışın adamın havanın sıcaklığına dair kötü şeyler söylediğini işitti ve içten içe bundan tuhaf bir haz aldı . Konuşan genç adam Alonzo Alvise Amedeo'stu , diğer bütün canlılar gibi İtalya'nın yakıcı güneşini cildinde hissedebiliyordu . Genç ve dinamik bedenin içinde kalıbına sığmak istemeyen ruhu isminin anlamını taşıyordu . Anarşit bir ruhu vardı ve ruhun bu başkaldırmış hali ve zihnin uçuk düşünceleri bu çağda tehlikeliydi. .Babası Arnaldo şehrin önemli adamlarından soylu biriydi. Büyükbabası bir senato üyesiydi.Babası Arnaldo soyu sayesinde bir pretordu .Dört yıl önce Roma'da ki önemli konumundan istifa etmiş ve Pompeii'ye yerleşmişti.Sakin ve huzurlu bir hayat şan ,şöhret ve ikdidar gibi hırs mücadelelerinden daha onurluydu, babasının tercihi böyleydi. Fakat Roma'da olduğu gibi Pompeii şehrinde de soylu doğmak önemliydi .Romalılara göre bu tanrıların vergisiydi. Biri kar beyaz diğeri gece siyahı olan iki genç ve sağlıklı at ,dört nala şehrin içine doğru koşuyordu .Rüzgâr atların yelelerini yalıyor ,atların üzerinde ki sahiplerinde saçlarını çekiştiriyordu.Doğudan esen poyraz, kuvvetliydi .Atlar nihayet geldikleri yere ulaştıklarını anlar gibi yavaşladığında ,sahipleri eyerlerine asılarak onların tamamen durmasını sağladı. Genç adamlar atların üzerinden inerken bronz tenli geniş omuzlu adam mırıldandı:
"Bugün büyük gün .Roma'dan misafirlerimiz geliyor.Potikacılar arenada ki dövüşleri seyredip düzenlenen festivale katılacaklar.''
'' Romalılar . Pompeii'yi yine varlıklarıyla işgal edecekler.Şu sıcakta daha da çekilmez olduklarını biliyor muydun?''Diye omuz silkti Alonzo .Celso güldü.
''Fakat o politikacılar babanızın dostu ."Alanzo yanıt vermedi , onun yerine dağın ardına çekilen altın küreye dikti gözlerini.
Güneş ,ufukların ardından kızıl ışınlarını yeryüzüne ulaştırarak batıyordu.Heybetli Vezüv dağının ardında batan güneşin kızıl rengi ışık gölgeleri yaratıyordu.
Köşkün önünde hazır bekleyen seyis , iki atın da eyerlerine yapışarak onları ahıra götürmek üzere yürütmeye başladı. Romalı misafirleri onurlandırmak için hazırlanan gladyatörler şöleni için günlerdir prova yapılıyordu.Bu son provaydı ve yarın ki oyunların gerçekleşeceği arenada yapılacaktı. Gerçek kılıçlarla yapılmayan talimler kana ve şiddete aç halkı pek tatmin etmezdi bu yüzden prova oyunları pek kalabalık olmazdı fakat Alanzo ve Celso gitmeye kararlılardı çünkü yapacak daha iyi bir işleri yoktu,köşke biraz uzakta olan ve şehirin tam merkezinde olan arenaya doğru yol aldılar.Düz yollar, engebeli taşlarla çevriliydi.Celso yol boyunca irili ufaklı taşları ayağıyla tekmelerken Alanzo kendi kendisine düşüncelere dalıyordu. Ölüm oyunlarının gerçeleştirildiği arenaya kısa sayılmayacak süre sonunda ulaşmışlardı.Arenanın iki kapısı vardı.Birisi soylular için ulaşım görevi görürken diğeri halk içindi.Alanzo soylular kapısından geçti.Celso'yla yolları burda ayrılıyordu o halk kapısından geçmek zorundaydı.Gladyatörlerin sahibi göbekli ve hırslı orta yaşlı adam Alanzo'yu dalkavukça sözlerle balkondan iyi bir yere oturuturken kölelere şarap ve meyve getirmesini emrediyordu.Bugün balkonda Alanzo'dan başka bir soylu yoktu.Gladyatörlerin sahibi yarına hazırladığı şölenin efsane olacağını anlatıp durdu prova başlamadan önce Alanzo'ya.Roma Valisinin bile oyunu seyretmek için geleceğine de değindi,keyifle güldü ve provanın başlaması için işaret verdi.
Küresel şeklinde dizayn edilmiş arenayı dairesel ahşap sandalyeler çevreliyordu. Arenanın tam ortasında ve en yüksek noktasında inşa edilmiş balkon , soylular içindi. Her milletten , dövüşmek için uzun bir süre gladyatör okulunda eğitim almış , sert ve güçlü 22 adam yan yana dizilmişlerdi . Hocaları olduğu belli olan adam siyahiydi ve orta yaşlıydı.Genç gladyatörlerden daha az güçlü değildi, daha güçlü ve daha deneyimliydi. Siyah teninde ışıldayan mavi gözleri eski kehanetlere göre onun lanetli olduğunu söylüyordu .Sadece cinsel organları örtülmüş diğer gladyatörlerden farklı olarak onun uzunca bir tuniği vardı ve heybetiydi diğerleri gibi.Provayı seyretmeye gelen bi kaç kişi daha vardı .Eğitmenleri olan siyahi adam başıyla onay verdiğinde diğer yirmi adam geri çekildi .Biri siyahi diğeri Galyalı olan adam ilk dövüş için seçilmişlerdi .Galyalının bakışları içinde ruh olmayan bir hayvan bakışını anımsatıyordu .Siyahi adam temkinli ve sakin görünüyordu ,rakibinin adımlarını tahmin etmeye çalışıyordu Ellerine prova olduğu için tahtadan kılıç vermişlerdi .İlk hareketi Galyalı yaptı.Beyaz ,güçlü bedenini iki metre havaya savurarak rakibine doğru zıpladı ve ahşap kılıcı intikamını almak isteyen bir adam gibi ona vurdu .Siyahi darbeye karşı koydu .Bir süre birbirlerinin etrafında döndüler.Galyalı yine düşünmeden hırsla ve aynı öfkeyle saldırdı.Siyahi onun hırsına güldü ve bir sonra ki adımını tahmin edebildiğinden o hamlesini yapmadan , hamlesini sol koluyla engelledi .Galyalının sağ kolunu çevirip kumlu yüzeye yatırdığında Galyalının bozulan dengesiyle birlikte tahta kılıcı da yere düştü.Siyahi tahta kılıcın ucunu Galyalıya dayarken soran bakışlarla eğiticilerine baktı .
"Dur!"Diye bağırdı eğitmenleri.Adam kılıcı saniyesinde geri çekip emire uydu ve üç adım geri çekilerek diğer gladyatörlerin yanında hizaya durdu .Galyalı bunu hazmedememişti.Küfürlerini yuttu ve ayağa kalktı .
"Ben sana ne dedim Galyalı?!"Diye bağırdı eğitmenleri .Vurgusu keskindi .
"Düşünmeden saldırma dedin."Diye yanıtladı doğrulurken .
"Yarında böyle dövüşürsen kanını bu kumlu arenaya sunmuş olursun son damlasına denk!Sıradaki eşleşme!" Diğer adamlarda çifter halinde dövüştüler .Prova küçük depremin arenayı sallamasıyka sonlandığında ve gün ufukların ardından tamamen batıyordu Alonzo dalkavuk gladyatör sahibinden zor kurtulabildi, depremi hiç önemsemeyen adam hâlâ neşeyle görkemi ve şanın yürüyeceğini ailesini şereflendireceğini Roma'ya parmak ısırtacağını ve Pompeiili tüm soyluları onurlandıracağından bahsediyor,gladyatörlerin mükemmelce ve ustaca eğitildiğini anlatıyordu .Alanzo nihayet soylular balkonundan inip arenanın dışına çıktığında Celso halk kapısının önünde bekliyordu birlikte geniş köşke doğru yol aldılar.Küçük depremlere alışkındılar .Son zamanlarda yer böyle hafifçe sallanıyordu , halk da soylularda pek endişeli değildi. Vezüv Yanardağı kükremeyi arzulayan bir aslan gibi görünüyordu nedense bu akşam. Heybetiyle korku salmak isteyen bir kral da olabilirdi .Alanzo birden duraksadı, etkileyici yüz hatlarını keskinleştiren ifade Celso'ya tanıdıktı.Nihayet konuştuğunda Celso pür dikkat onu dinliyordu:
"Yarın festivalde olmak istemiyorum Celso. Tanımadığım soylu bir kadınla nişanlanmak gibi bir arzum yok babam ve o Romalı adam aralarında mektuplaşarak bunda karar kılmışlar .Babam dün gece söyledi bunu bana , üstelik isteyip istememem umrunda değil.Pusulayla gideceğim. "
"Öyleyse seni yalnız bırakmam."
"Tamam gece yarısı Apollo tapınağının önünde benle buluş. "
"Anlaştık."
Yol ayrımında birbirlerinden ayrıldılar.Alanzo evine ,Celso Vezüv Dağının diğer yakasında bir gün önce sözleştikleri üzere buluşacağı sevdiği kadının yanına gidiyordu.
Köşkün bahçesinde ki yapay havuz , serinletici bir hava yaratıyordu .Yemyeşil bitkilerin içinden patikadan geçti, solunda güller ve menekşeler, sağ tarafında papatyalar ve türlerini bile ayrıştıramadığı yirmiden fazla türde çiçekler mevcuttu .Karanlıkta bile gölgelerini seçebildiği çiçeklerin taze kokusunu içine çekti .Bu bahçe , yurdunun en özel köşesiydi .
"Alonzo"Naif kadın sesi onu düşüncelerinden sıyırdı .Annesi , sarı saçlarını sol tarafında toplamıştı.Papatya tokası ona uyuyordu .Teni yasemin kokuyordu .Gökyüzü gözleri ise berrak bir ilkbahar günü gibi ışıl ışıldı . Karanlıkta dahi .Girişte ki meşaleler duvarlara monte edilmişti, melek figürlü heykeli aşarak annesinin yanına ulaştı.
"Akşam yemeği için hala seni bekliyoruz. Baban bile birşeyler yemedi."Alanzo gülümseyerek annesinin zarif ince uzun eline minik öpücük kondurdu ve annesinin koluna girdi :
"Öyleyse babamı daha fazla bekletmeyelim ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇİT
FantasyAntik çağlardan zihinlere ,var oluştan günümüze akan manyetik çekim boyutlar arası geçişi sağlayabiliyor . Kaybolmuş suretler ve ruhlar diyarının kapıları ardına kadar açılıyor. Antik çağda, orta çağda gezinebilen gezginler, kaybolup tarihin tozlu...