Annem : iki saattir bir işi halledemedin mi Sana kaç kere söylemem lazım işten böyle kaçmasın .
Bağırdıgın da ben iki adım geri atım . Ekrem ağlamaya başladığında annem hemen elimden ekremi aldı .
Annem : oyyyy benim yakışıklı oğlum ağlama birtanem sana kızmadım ben ona kızdım . Ne duruyorsun git ormana oradan mantar ve böğürtlen topla . Miray : tamam ama birazdan hava kararcak .
Annem : bir şey olmaz sende hızlı topla o zaman hadi, hadi .
Birşey demeden odama girip sepetin içinden siyah kapşonlu ceketimi ,siyah kot pantolonu giydim .
Her zaman siyahı sevmişimdir. saçlarım simsiyah sadece gözlerim bana ihanet ediyorlar okyanus mavisi olduğu için ama annemin gözleri koyu kahverengi , babamın ise bilmiyorum ama annemin anatıkları babamın gözleri de benim gibi okyanus mavisimiş .
Botları mı giyip evden dışarıya çıktım . Evimiz ormana yakın çünkü üvey babam ormancı o yüzden burdayız . Hızla adımlarla patikadan ilerlemeye başladım ama yürürken bir şey farkettim kocaman çalılık üstünde ise böğürtlenlerin kokusu taa buraya kadar geliyordu .
Patikadan ayrılıp onlara doğru yürümeye başladım yaklaştıkça kokusu beni kendimden almaya başladı .derin bir nefes aldım ve geri verdim ilerleyip onları tam dokunduğumda elim de keskin bir acıyı hissettim .
Hemen elimi çektigimde dikenlerin girdiği yerler kanamaya başlamıştı . Kanamasını umursamadan o güzelim böğürtleni yemek istiyordum . Yavaşça dikenleri dikkat ederek birtanesine koparıp yavaşça onu elimi aldım bir mücevher gibi dikkatli bir şekilde tutum ve ağzımı açtım ve ağzımda tadını aldığımda gözlerimi kapadım ve tadını çıkarmaya başladım .Tam yutaçak iken arkamdan birisi sanki beni izliyormuş gibi hisse kapıldım .
Ne olur ne olmaz diye arkama döndüm de kimse olmadığını farkettim yine aptal beynim bana oyun oynuyor . Hava yavaştan kararmaya yüz tutmuşken hızlı olmam gerekiyordu .
Hızlıca böğürtleneri topluyacakken sepetimi almadığımı farkettim ne yapmalıyım diye düşündüm sonra akılıma yapraklar dan sepet Yapa bilirim diye düşündüm etrafıma baktım da koca yaprakları olan bir sarmaşık gördüğüm gibi oraya doğru yürümeye başladım .
Sarmaşıkları elime alıp sağlam mı, sağlam değil mi diye kontrol ettim . Benden onayı aldı her zaman taşıdığım çakımı cebimden çıkarıp sarmaşıkları kesmeye başladım .
Üç adet uzun uzun kesip onları ellerimle örmeyi başladım ve bittiğinde biraz büyük yaprak alarak sepetin içine koydum .
Bittiğinde alıp böğürtlenlerin yanına gittim ve elime dikat ederek toplamaya başladım .elime baktım da kanların kurumuş olduğunu gördüm .
Hava iyice kararmıştı ne yapmalıyım diye düşündüm ya mantar toplucaktım yada eve gidip annemden bin ton azar işit çektim . En iyisi mantar toplayıp sonra eve giderim yavaşça yürümeye başladığım da ormanın her yerinde ışık saçan ateş böcekleri uçuyorlardı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALBATROS
Teen FictionNe harika! Göklerde uçuyor, uçuyor mu hala? Çıkıyor yükseğe, duruyor mu peki kanatları? Nedir onu durmaksızın çeken böyle yukarıya? Nedir hedefleri onun, uçuş yolu, hudutları? Yıldızlar, sonrasızlık! İşte soruların yanıtı O şimdi yaşamın engellediği...