Her Şey Yeni Başlıyor (Part3)

59 17 0
                                    

Medya: Narcy

''Kızım Isabell'e...

İlk olarak sana çok değer verdiğimi ve tüm bu olanların bir açıklaması olduğunu bilmeni isterim. Bu mektubu sonuna kadar oku. Seni ve anneni çok seviyorum. Sana söyleyemediğim bir nedenden dolayı bir süre gözden uzak olmam gerekebilir ama yanında olmasını istediğim biri var, adı Nathan. Senden bir yaş küçük, yakın bir dostumun oğlu. Bir süreliğine birbirinizden ayrılmamanızı istiyorum. Annene bu mektuptan bahsetme, benimle bağlantı kurmaya da çalışma. Hepinizi üzdüğümün farkındayım. Ben mektup göndermeye devam edeceğim, şimdilik daha fazlasını bilmene gerek yok. Nathan'a kendini Bella diye tanıtman yeterli, pazar sabahı saat 7'de istasyonda seni bekleyecek. Sana güveniyorum kızım, iyi şanslar...''

Mektup bitmişti, babam bu mektubu ölmeden önce mi yazmıştı? Yoksa hala hayatta mıydı? Dışarıya çıktım ve arabaya yaslandım. Derin bir nefes aldıktan sonra arabada duran şişedeki suyla yüzümü yıkadım. ''İnanamıyorum, inanamıyorum! Ben bunu yapamam, yarın annemle buluşacağım. Bunu ona nasıl açıklarım, off!'' Saat ilerlemişti, sersemliğim geçtikten sonra eve girdim ve kendimi odama kapattım.

Aradan tam üç gün geçmişti. Saat öğlenin onikisiydi. Çikolatalı dondurma stoğum çoktan tükenmişti ve işin kötüsü yağsız çikolatam da kalmamıştı. Akşam 8'de parti vardı ve saçlarımı yıkamak zorundaydum. Uzun süre sallanan sandalyede kalım ve yeni başladığım kitabımı yarıladım. Aşk ve Gurur- Jack Austen.

Artık hazırlanmam gerekiyordu, saat tam olarak 19:05'ti. Bu partiyi iptal mi etmeliydim? Hayır, yarın için kendimi motive etmenin iyi bir yoluydu. Yarın ne mi olacaktı? Yarın insanların içine karışmayı düşünüyordum. Ilık bir duş aldım, dişlerimi fırçaladım.

Aynanın karşısına geçtim perişan haldeydim. Elbisemi giydim ve biraz da saçlarımla uğraştım, tacımı da taktıktan sonra makyaj yapmak için banyo aynasını kullandım. Biraz allık ve parlatıcı sürdüm, göz altlarım eroin bağımlısı gibi görünse de şu an için umrumda değildi. Belki Victoria arabada düzeltirdi. Ayakkabımı da giydikten sonra el çantama küçük bir şişe parfüm ve sürdüğüm parlatıcıyı koydum.

Bahçeye çıktım, verandadaki bankta oturmaya başladım. Victoria'nın geç kalmamasını umdum ve sıkılarak beklemeye başladım. Telefonumu almayı unutmuştum, işin kötüsü anahtarı da almamıştım. ''Off, büyükannem çoktan uykuya dalmıştır.'' Ne kadar da salaktım. Tam o anda küçük bir Volkswagen evin önünde durdu, Victoria penceryi açıp gelmem için işaret etti. Sanırım arabasını değiştirmişti, ben hala hurda kullanıyordum, şimdilik! Hızlıca arabaya bindim, selamlaşmadık bile. Ama durgunluğumdan rahatsız olduğu belliydi. Derin nefesler alıp duruyordu. Ama ben gergin ortamlar prensesi olarak pencereen dışarı bakmaya devam ettim. İlk kez birinin kırılmasını umursamıyordum, bugün çok farklı bir gündü.

Sahil yakındı, 5 dakikada oraya vardık. Geniş alan beyaz ışıklarla süslenmişti, ikramlar ve içecekler için sahildeki küçük kafe kullanılmıştı. Barmeni görebiliyordum. Büyük bir kalabalık dans edip eğleniyordu, sözsüz bir müzik eşliğinde eğlenebileceğimi sanmıyordum. İşin kötüsü bu bir mezuniyet balosu gibiydi, tüm okul - futbol takımı ve amigo kızlar da dahil - şehrin batısındaki tüm gençler burdaydı. Sahile rastgele dizilmiş küçük minderler bomboştu, sanırım ben göz önünde olmayan bir tanesine oturacaktım. Victoria içkilerimizi almaya gitti, ben bir yer seçip oturdum. Keşke telefonumu unutmsaydım, belki biraz oyun oynardım. Dans edenleri izlemeye başladım,bulunduğum yer karanlıktı. O an yanımdaki mindere birinin oturduğunu fark ettim. ''Joe!''

''Selam, neden bu kadar şaşırdın ki?''

''Ha..hayır, şaşırmadım. Nasılsın?''

''Gördüğün gibi, seni bir daha göreceğimi hiç düşünmemiştim. Bu geceden sonra numaranı verirsin herhalde.'' Gülümsedi, ne kadar güzel dişleri vardı.

Benim GökyüzümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin