O kadar alışığım ki boynumu sıkmasına,her gün yaptığı şeydi zaten.
LİSA'NIN DİLİNDEN DEVAM;
O pislik herif kızın boynunu öldürürcesine sıkarken biz sadece izliyorduk."Jungkook,dayanamıyorum,öylece bakamayız"
Hızla içeri girdim.
"Lisa!"
Jungkook peşimden geliyordu,ama ben o kızı öylece bırakamam.
"Hey!,o kızı bırak şerefsiz!"
Sun ile o adam bana baktı,boynunu bıraktı,boynu kıpkırmızı olmuştu.
"Sen kimsin lan!,nasıl girdin Buraya!"
"O kızın sana bir suçu yok bırak onu"
Yanıma yaklaştı,jungkook'u ise tutuyorlardı.
"Sen babanla ne biçim konuşuyorsun bücür"
Babam mı?.
Ne saçmalıyor bu adam.
"Ne dediğini sanıyorsun sen"
"Babanla terbiyeli konuş diyorum"
"Babam ne alaka ne diyorsun?"
"Senin baban benim bebeğim,o yüzden babanla doğru konuş"
Sadece boş konuşuyordu bu pislik,babanım ne demek?.
"SENİ GEBERTİRİM!" diye bağırdı Jungkook.
Sun ise ağlıyordu tam yanımda,
Hemen gidip sarıldım."Geçecek tatlım,merak etme tamam mı?"
Hıçkırıyordu.
"Gidin burdan,istemiyorum sizi,gerek yok gelmenize,babama gidiyorum ben,bana neler yaptıysa yapsın umrumda değil,o benim babam,öz babam,ve buna siz karışmayın,hayallerimi çalsada o benim öz babam,üzgünüm size ihtiyacım yok"
Şaşkınlıktan nerdeyse bayılacaktım,
Biz mağdur sandığımız kıza saf olup evimizi açtığımızda,aslında bize oyun mu yapıyordu?."Sun?,ne diyorsun sen!?"
"Lisa,safsın,senin gibi sevgilinde saf,ama işimize yaradınız,iyi ki saf olmuşsunuz"
Gözlerimden yaş gelmeye başladı,bize oyun yapıyordu demek?.
"Jungkook burda işimiz kalmadı,gidelim"
O adam bize iğrenç şekilde gülümsedi.
"Safmışsınız siz harbi,on yedi yaşında bir kızın oyununa kandınız"
Ağlıyordum,hemde fazla,o kıza acımıştım,meğersem anlattığı hikâyeler bile yalanmış.
"GİDİN ARTIK APTAL İKİLİ" Diye bağırdı Sun.
"SENİNLE İŞİMİZ OLMAZ GİDİYORUZ ZATEN,SENİ PİSLİK" dedim titrek bir sesle.
Sun bize sadece dolu gözlerle baktı,
Giderken kendi bile zor duyacağı sesi ile konuştu."Özür dilerim......."