Saat üçe geliyor sevdiceğim...
Gözlerimi yumuyorum uyuyayım diyorum, sonra siluetin beliriyor zihnimde.
Gözlerimi her yumuşumda başka bir anı, başka bir yer, başka bir zaman ama aynı gülüş geliyor aklıma.
Gülüşün, gülünce kısılan gözlerin, yanağında oluşan çizgiler...
Sahi nasıl güzelsin, en güzel sevilen de sen değil misin?
Bak şimdi saat üç... Gece yeni güne kavuşmanın mutluluğunda, ben yine hayalini düşlemekteyim.
Gözlerimi yumuyorum; bir öğle vakti, akrep yelkovana kavuşmanın sevincindeyken, güneş tam tepedeyken, karşımda oturup elma yediğin gün geliyor aklıma.
Şükrediyorum binlerce kez, seni ve elmayı yaratan Tanrıya. Seni elma yerken, seni öyle çocuksu mutluluğunla, o bahar heyecanıyla görebilmeyi bana lütfettiği için şükrediyorum birkez daha...
Sonra Nazım'ın dizeleri beliriyor zihnimde;
"Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?"
Haklı Nazım...
Yine, yine, yine ve yine haklı.
"Elmayı seven adam, seni sevmese de sen sevmeye devam et ikisini de.." diyorum içimden kendime.
"Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil!"
diye coşkuyla bağırıyor yüreğim.
İyiki diyorum tekrar binlerce kez...
İyiki sevdim, iyiki seviyorum, iyiki seveceğim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüreğime Düşen Yıldızlar
Poetry" Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı becerebilirsen mutlu bir insan olursun." İçimden geçenlerin kağıda dökülmüş hali.