Eski ama eksik değil

234 2 0
                                    

Bazen diyorum ki, keşke 1940-1950'li yıllarda küçük bir sahil kasabasında yaşasaydım.

Neden bilmem ama sanki o zamanların ayrı bir büyüsü varmış gibi.

Herşeyin eskisi güzel.

Filmlerin, kitapların, şarkıların, dostlukların, aşkların, hatta dünyanın bile...

Yıllar geçtikçe bizdende birşeyler götürmüyor mu sizcede?

Zamanla azalıyoruz, eksiliyoruz.

Gün gectikce değerlerimiz, duygularımız, hayallerimiz, hislerimiz azalmıyor mu??

Takvimler değiştikçe, gökdelenler çoğaldıkça, caddeler kalabalıklaştıkça biz kendimizden daha da uzaklaşıyoruz.

Şimdilerde insanlar durup da bir dakika gökyüzüne bile bakamıyor. Hergün aynı rutin koşuşturmaca.

Kuşların farkında değil, rüzgarı duymuyor, yağmuru hissetmiyor, yıldızlara bakmıyor artık kimse.

Hep aynı kalıplaşmış cümlelerle düşünmeye alışmışlar,  aynı sözcüklerle onlarca insanı seviyorlar.

Hatta belkide sevmiyorlar.

Gökyüzüne  bakmayan, yıldızları sevmeyen, dalgaların sesini dinlemeyen, yağmurda sırılsıklam ıslanmaktan kaçan, papatyaları ayaklar altına alan, şiir okumayan insan sevebilir mi sahi??

Gramofon da müzik dinlemeden,

bir nisan akşamı sırılsıklam ıslanmadan,

temmuz gecesi yıldızların altında uyumadan,

yüksek bir tepede ruhunuzu okşayan rüzgarla buluşmadan,

sabahtan akşama kadar balık tutup en sonunda bütün kovayı denize geri bırakmadan,

kalabalık bir caddede avaz avaz şarkı söylemeden,

sevdiğiniz insana şiir okumadan

               Ö L M E Y İ N.

Yüreğime Düşen YıldızlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin