1. Bölüm: Virüs

49 2 0
                                    

Elinde küçük bir valiz var. Siyah küt saçlarının uçlarında ateş kırmızısı görünüyor. Elindeki uçak biletine bir kez daha bakıyor.
Bu bilet Rusya dan Yunanistan'a gidebilmek için. Ailesini yeniden görmek ise tek dileği. Bu yüzden Yunanistan'a gidip orada tedavi olmak istiyor. Bir buçuk saattir sadece öksürüyor. Ama sıradan bir öksürme değil bu. Tıpkı verem gibi. Her öksürdüğünde ağzına aynı kan tadı geliyor. Elindeki mendile ağzını bir kez daha siliyor.
"Sayın yolcularımız sochi, Tu-204 numaralı Yunanistan, British Airways uçağımız 13-14 F numaralı kapıdan yolcu alımına başlamıştır. Bu Yunanistan yolcuları için son çağrıdır."
Anons gayet açık ve net. Bineceği uçak için son anonslar yapılıyor.
Elindeki valizin tutacağını sıkıca kavrıyor. Durumu giderek kötüleşsede sebebi hakkında bir fikri yok. Tek bildiği ölümcül bir virüs taşıdığı. Bunu öğreneli sadece iki saat oluyor. Fakat halüsülasyonlar görüyor. Midesi bulanıyor her öksürdüğünde. Hızlıca
13-14F numaralı kapısını arıyor gözleriyle. Yolcular hala pistteki uçağa gidiyorlar. Koşarak kapı görevlisine biletini ve kimlik kartını veriyor. Kimliğini alırken hala öksürüyor. Uçağa doru giderken aklı dönmeye başladı. Elindeki çantayı bir anlığına yere bırakıyor. Elindeki kanlanmış peçeteyi cebine sıkıştırıyor. Elindeki kağıda baktı.
12C oturacağı koltuğun numarası. Sendeleyerek ilerlerken kendisine selam veren hostesleri aldırmadan yerine oturuyor. Emniyet kemerini takarken giderek bastıran bir uyuma isteği ,yol uzun olduğu için uyumak mantıklı geliyor. Pekala diyor kendi kendine .
"Ölmeden Yunanistan'a ulaşa bilirim. "
Uçak kalkışa geçerken tekrar öksürüyor. Belki böylece her organının teker teker sancımasını unutabilir.
~*~

Tekrar tekrar aynı rüyayı görüyor. Karanlık bir sokakta yürüyor rüyasında. Saat epeyce ilerlemiş. Dışarıda rüzgar var. Hemen önünde orta yaşlarda bir adam yürüyor. Ama normal değil. Sanki her an yere düşüp bayılabilecekmiş gibi. Sendeleyerek ilerliyor. Arada bir hırıltılar çıkartıyor. Yürüdükleri sokak boş ve sessiz. Sadece ikisi varlar. Adam önüne bakmıyor gibi. Ve bir anda önündeki elektrik direğine çarpıp yere düşüyor. Genç kız bir an adamın sarhoş olabileceğini düşünüp yardım etmek istiyor. Adımlarını hızlandırıp adama yetişiyor. Fakat adam bir anda önünü kıza dönüyor. Görüntü beklenildiği gibi değil. Adamın gözleri sokak lambasının ışığında parlıyor Fakat göz bebekleri o kadar küçülmüş ki görüntü korkunç. Yüzü gözü kan içinde. Hırıltılar eşliğinde giderek hızlanan adımlarla kıza doğru ilerliyor. Ve kız korkuyla geri sendeliyor. Adam yaklaştıkça kalbi yerinden çıkacakmış gibi oluyor. Ne olmuş bu adama böyle. Sonra adamın yaşından beklenmeyecek atiklikle kızın üzerine atladığını görüyoruz. Kız canını kurtarma çabasıyla elindeki çantayı adama vuruyor. Fakat adama işlemiyormuş gibi. Kız neler olduğunu anlayamıyor derken adam yere düşen kızın bacağını ısırıyor. Kız acı ve korku ile harmanlanmış bir çığlık atıyor ama nafile... Sokak bomboş, yardım edebilecek kimse yok. Üzerinde ki kendisine saldıran adamdan kurtlumalı. Bu adam sapık mı, bir seri katil mi, yoksa saldırgan bir akıl hastasımı bilmiyoruz ama, durmaya niyeti yok gibi görünüyor. Kız adamın her hamlesini savuşturmayı başarıyor fakat, ayağı kanıyor, canı yanıyor ve artık takati kalmadı. Son bir umutla adama tekme atıyor ve kendisinden uzaklaştırıyor. Adam fırladığı yerden garip sesle çıkartarak yine kıza hamle yapacağı sırada kız tekmesini adamın kafasına geçirip adamı sivri bahçe parmaklıklarına fırlatıyor. Nefes nefese kalmış. Ama hayatını kurtarmayı başarıyor. Doğal olarak hemen ısırılan bacağına bakıyor. Bacağı morarmış ve neredeyse paramparça olmuş durumda. Ayağa zor kalkıyor ve sendeleyerek adamın yanına gidiyor. Adam buz gibi. Ve gözleri açık şaşırtıcı bir şekilde ağlıyor.
"Üzgünüm."
Diyor sayıklar gibi. Şimdi normal görünüyor.
" Bunu neden yaptın? " diyor kız.
Adam tekrar aynı şeyi söylüyor. Ve ardından ekliyor.
"Bizden onlarcası var, ve ben ailemi öldürdüm. Ölmeyi zaten hak ediyorum. Sende vaktin varken ölmelisin. Yoksa çok daha fazla kişiye zarar vereceksin. Tanrının cezası bu hastalık, beni delirtiyor. Kendime geldiğimde pişman olmama sebep oluyor. Sana minnettarım. Daha fazlasını yapmama izin vermediğin için... "
Daha fazlasını söyleyemeden çığlıklar atmaya başlıyor. Ve bir anda ölüyor.

~*~
Kız bir anda bağırarak uyanıyor ve öksürmeye başlıyor tekrar. Tek istediği ölmeden ailesini görebilmek. Biliyor bacağından vücuduna dağılan bu korkunç virüsün kendisini delirtip kontrolü ele alacağını. İntihar etmeye cesaret edemiyor. Fakat birilerini parçalayıp yeme fikri daha korkunç geliyor. Ailesini görüp intihar etmek amacı. Ne kadar zamanı olduğunu bilmiyor. Fakat daha ailesini görebilmek için --- saati var.
Bir anda midesi bulanıyor. Emniyet kemerini çözüyor ve lavaboya gidiyor.
~*~

Kate hava limanında çalışan genç bir hostestir. Bir buçuk aydır bu hava alanı şirketi için çalışıyor. Fakat hâlâ acemi sayılır. Yiyecek içecek servisini yapan hostes arkadaşlarına yardım etmeye çalışıyordu. O sırada yolculardan yaşlı bir kadın Kate'i yanına çağırdı.
"Buyurun efendim? "
Derken hafifçe selam verdi Kate.
"Bayan yolculardan birisi lavaboya girdi fakat yarım saat olmasına rağmen çıkmadı. Torunumun lavaboyu kullanması gerekiyor.Bir bakarsanız çok memnun olurum. "
Kate gülümseyerek onayladı ve hosteslerden birisiyle lavaboya gidip kapıyı tıklattılar.
"Hanım efendi. İyi misiniz?"
Herhangi bir yanıt alamayınca tekrar sordu Kate.
"Hanım efendi beni duyuyor musunuz ? Duyuyorsanız lütfen cevap verin."
Sonra kapıyı açmayı denedi fakat kapı kilitliydi.
Defalarca denediler. Anons yoluya yolcunun herhangi bir yakını olup olmadığını veya yolcunun adını öğrenmeyi denediler fakat bir sonuç alamadılar ve kapıyı kırmaya karar verdiler...
~*~

Genç kız lavaboya girdiği andan beri halüsülasyonlar görmeye başladı. Göz bebekleri küçülüyordu. Hastalık vücuduna kesinlikle yerleşmiş olmalıydı. Konuşma sesleri ve insanların kokularını alıyordu. onlara ulaşmak istiyordu. Kan , et parçaları ve vahşet istiyordu. Virüse yenik düşmüştü. O da artık onlardan olmuştu. O aylaklardan...
Bundan sonra kendisine hakim olamayacak insanları parçalayıp yemek isteyen bir yaratık olacaktı. Düşünceleri kararları olmayacaktı. Amacı sadece yemek olan ve insanları yemek olarak gören bir zombiden farkı yoktu artık . Kapıya birileri vuruyordu. Konuşuyorlardı... Ama bu genç kız için sadece " Gel ve beni ye! " anlamı taşıyordu. Sonra bir gürültü ile kapı kırıldı...
~*~
Kate olacaklardan habersiz kırılan kapıdan içerisini görmeye çalışıyordu. Yolcu kalp krizi geçirmiş olabilirdi yada intihar etmiş de olabilirdi.
Ama hayır içeride onları bekleyen şey çok daha farklıydı. Bir anda içeriden birşey fırladı ve bir çığlık duyuldu. Fırlayan şey bayan yolcu idi. Hosteslerden birinin üzerine atlayıvermişti. Boynuna saldırmış onu ısırıyordu. Ve zavallı hostes bağırıyordu. Kimse dokunmaya cesaret edemiyordu. Kate bile donmuş kalmıştı. Yolcular da panik içerisinde bağrışıyorlardı. Sonra aniden saldırgan yolcu Kate'nin üzerine atladı. Ve kolunu ısırdı. Kate çığlık çığlığa yolcuyu üzerinden atmaya çalışırken yerde yatan hostes ayağa kalktığında kimsenin şaşırmasına fırsat olmadan hostes arkadaşlarına saldırdı. Bir süre sonra Kate de onlara katılmıştı. Önce hostesleri sonra ise yolcuları hedef almaya başladılar. Isırılan her insan en fazla bir dakika sonra ölüyor, ardından tekrar dirildiklerinde göz bebekleri küçülüyor, saldırmaya başlıyorlardı. Bu korkunç birşey idi. Neredeyse tüm uçak aylağa dönüşmüştü. Tüm aylaklar pilot kabininde akın ettiler ve pilot kabininin kapısı en fazla beş dakika kadar dayandıktan sonra çatırtılar çıkararak kırıldı. Uçak düşüyordu, çünkü pilot ve yardımcı pilottan uçağı kullanmayı bırak düşünmeyi dâhi beceremeyen aylak sürüsünün bir parçası olmuştu. Uçak boşlukta hızla süzülerek yere ,güzergahtaki ülkelerden birine, Türkiye'de Giresun taraflarına düştü...

Birinci bölüm sonu...

KAOS MEYDANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin