6. Bölüm : Karar

7 0 0
                                    

Bilge'nin Ağzından

Dışarıda şırıl şırıl yağmur yağıyordu. Sonbahar mevsiminde olduğumuz için hava biraz soğuktu. Zaten koca bir yılın ancak 3 yanında yazı yaşıyorduk. Erzurum' da yaşamak böyle bir şeydi gerçi o kadar zamandan sonra tüm bunlar garipte gelmiyorduya garip olan tek şey bugündü ne geldiyse başımıza hep o Aylaklar ( zombi ) yüzünden gelmişti. Zaten gece gece izleyeceğimiz bir korku filmi içindeymişiz gibi. Ben bu filmde oynamak istemiyorum. Ama uyuyamıyorumdaki rüya rüya göreyim. Korktuğumdan değilde, uyanalı en fazla bir saat oldu. Öyle uyumuşum ki gözlerim şişmiş neredeyse hala uykum var fakat uyuyamıyorum çünkü açım ve çok soğuk olduğu için bu haldeyim yoksa ben daha çok uyurum. Uyku ve yemek konusu oldumu benim için akan sular durur. Misa Misa' da (Nisa) yanımda o da uyuyamamış. Pencerenin önünde kaloriferin üstüne oturmuşuz. Umutsuzuz neden mi? bence kaloriferler yanmadığı için aslında varya şuan yaşadıklarımızın hiçbirisi gerçekçi gelmiyor. Sanki az öncede dediğim gibi bir korku film izliyoruz ve sanki endişelendiğim hayat benim ki değilde filmdeki karakterin hayatı gibi. Her şeyi dalgaya vurasım geliyor. Kol saatime baktığımda sabah beş gibiydi. Saatlerce Nisa' yla konuştuktan sonra sadece sessizce oturuyorduk. Ya psikolojim çok bozulmuştu ya da gerçekten delirmeye başlamıştım. Şizofrenler gibi gülesim geliyordu. Ama hayır! Bu zombilerin kökünü kurutup ailelerimize geri dönene kadar gülmek yok. O zaman ağlayana kadar gilebilirim. Ama açlıktan midem sırtıma yapışmış gibi hissediyorum. Sabaha bir deri bir kemik kalmazsam iyidir.Nisa' ya döndüm.
"Sende acıkmadın mı? Ölirem ölirem."
Bu zombiler Erzurumlu yanımı ortaya çıkardı. Galiba hiç söylemeyeceğim şeyleri söylettiriyor bana ya da açlık kafama vurdu.
"Hayır hayır! Uzak dur benden."
Bir anda ikimizde yerimizden zıplamıştık.
"Hay ben senin! Korktum ya."
Bu Hale' ydi kabus görüyor olsa gerek gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ama Nisa' nın tepkisi ciddi kalmama imkan vermemişti. Sessizce gülerek Hale' nin yanına gittim. Hale' yi uyandursam iyi olacaktı. Ama bir türlü sakinleşemiyordum. Gülmekten gözlerim yaşarmıştı. Nisa şöyle diyince iyice güldüm.
"Gülme ulan!"
Gülerek Hale' yi dürttüm.
"Hale kalk."
Ama Hale hala 'hayır' diye bağırıyordu.
"Hayır da ne demek kalk dedim."
Bir anda gözlerini açtı.
"Ne!"
"Hayır."
"Neye hayır?"
O sırada yüksek sesli bir hırıltı duyuldu. Dışarıdan geliyordu. Artçıl hırıltılar onu takip etti. Hale' yle birlikte uyananlar olmuştu. Şaşkınca etrafa bakıyorlardı. Bu sesler kimsenin duyarak uyanmak isteyeceği sesler değildi. Yavaşça ayağa kalkıp kapıyı kontrol ettim. Bu güvende olduğunu bilme isteğiydi. Sadece kapının kilitli olduğundan emin olmak istedim. Eminim yaşayan her canlının bundan emin olmak istemesi normaldi. Şükürler olsun ki kapı kilitlene biliyordu. Sesler öyle yüksek ve öyle dehşet vericiydi ki, az önceki düşüncelerim bir anda puf olmuştu. Yüzüme soğuk su çarpılmış gibi hissediyordum. Hayır. Bu film değildi. Her şey gayet gerçekti. Ve biz bunları yaşayacaktık. Kaçışımız yoktu. Nisa da Hale' nin yanına geldi ve oturdu.
"Kabus görüyordun değil mi?" dedi Nisa.
"Zombiler mi?"
Hale sesin kimden geldiğini bilmesine rağmen emin olmak istemişti. Başımı salladım en zoru onunkiydi. İnsanlar kabuslarından uyandıklarında gerçek olmadığı için şükreder ve mutlu olurdular. Fakat bizim kabus sokağımızın sonunda daha gerçek bir kabus görmekten başka şansımız yoktu. Nasıl oldu bilmiyorum. Fakat koridor daki gürültü yüzünden hocamız dışarıya kontrole gitmişti. O sırada olan olmuştu. Herkes koşuşa koşuşa dışarı çıkınca sınıfta kalmıştım. Ne olduğunu merak etsemde yerimden hiç kalkasım yoktu fakat içeriye zombinin teki bodoslama dalınca kendimi sıranın üzerinde bulmuştum. Ve şimdi buradayım. Etraf çok soğuktu. Uyukusu derin olanlar üzerlerine montlarını almış uyuyorlardı. Büşra ve A.r.m.y de uyuyanların arasındaydılar.
"Ailemiz ne zaman gelecek?"
Dedi Hale. Sesinde kırık bir ümit vardı. Fakat ben ümidimi tamamiyle kesmiştim. Çoktan gelmiş olmalıydılar. Belkide ortalık çok karışıktı. Kendi canlarını ve diğer çocuklarının canlarını daha değerli bulup çoktan kaçtılar. Ya da daha kötüsü öldüler veya zombi sürüsünün birer üyesi oldular. Elbette ailemi seviyorum. Ve böyle bir şeyin olmamasını diliyorum. Fakat bunlar gerçekti. Bu senaryoyu ben yazmamıştım. ( gel bide yazara sor.) Çoktan yazılmış hatta binlerce insan bu senaryoyu oynamıştı. Kimbilir kaç tane insan diğerlerini geride bırakıp kaçmış veya aptal bir aylağa dönüşmüştü. Zombilere öfkeliydim. Birden hayatımı altüst etmişlerdi. Oysa aklımda tasarladığım gün hiç böyle değildi. Eve gidip yemek yiyecek, ödevlerimi yapacak sonra yarım bıraktığım anime filmini veya Diriliş Ertuğrulu izleyecektim. Oturduğum yerden sırtımı duvara verdim. Hale her zamanki gibi üşüyordu. İçeri giren ay ışığından görünen göz yaşları içimi burktu. Şimdilik aile konusunu kapatmak en iyisiydi.
"Ne gördün rüyanda, anlatmak istermisin?"
Başını salladı. Anlatmak istemiyordu. Gördüklerini tekrardan hatırlamak istediğine eminim. Hale yavaşça yanıma kaydı ve başını omzuma koydu. Bencede biraz daha uyuması iyi olurdu.
"Uyuyabilecek misin?"
Hale gözlerini araladı.
"En azından denemeliyim."
Başımı salladım. Nisa de uyumalıydı. Fakat bunu söylediğimde dayanabileceğini uyurken zombilere yakalanmaktan korktuğunu söylemişti.
       
                                 ~*~

Zamanında çok zombi filmi izledim. Bu yüzden onların zombi olduğuna kanaat getirmem zor olmadı. İlk başlarda aklıma hemen 'Flakka' ilacı gelmişti. Bir ara haberlerde çok çıkıyordu 'zombi hapı' diye çok etkili bir uyuşturucu maddeymiş. İnsanların bilinçsizce hareket etmesine ve gördüğü herkesi tehlikeli olarak algılayıp onlara saldırabileceğine ait şeyler okumuştum. Fakat ısırma yoluyla bulaşması fazla abes kalıyordu. Bu başka bir şey olmalıydı...
Sabaha kadar oturmuştum. Hale tekrardan uyuyabilmişti. Nisa da fazla dayanamamış uyuya kalmıştı. Saat 10 gibiydi. Yavaş yavaş herkes uyanıyordu. Sabah ezanıda okunmamıştı ya da okunamamıştı. Ve ben açlıktan ölüyorum.
"Off boynum tutulmuş."
Dedi A.r.m.y . Benimde otura otura ayaklarım uyuşmuştu.
"Ben çok acıktım."
Diyen Büşraydı. İşte beni anlayabilecek biri.
"Bende çok acıktım. Ne yapacağız?"
Dedim. Tanımadığım bir kız konuştu.
"Dışarı çıkalım sonsuza kadar burada yaşayamayız. "
O haklıydı dışarı çıkmalıydık. Dışarıdaki durumuda merak ediyordum.
"Ama çok tehlikeli dışarısı zombi kaynıyor."
Evet buda unutulmaması gereken bir konuydu. Hale ve Nisa da uyanmışlardı. Ama Hale de çıkmak istemeyenlerin arasında saf tutmuştu.
"Buradan çıkamayız. Ailelerimiz bizi almaya gelecekler."
Dedi.
"Peki ama açlıktan ölmeyi mi planlıyorsun?"
"Bende çıkmak istiyorum."
"Çıkmak isteyen varsa kapı orada!"
Dedi tanımadığım bir kız ortalık iyice karışmaya başlamıştı. Her ağızdan ayrı bir ses yükseldi.
"Bizi kovamazsın!"
"Ne o? Az önce çıkmak istiyordun?"
"Kalırım ya da giderim sanane?"
Diye bağırdı kız.
"Bana bağırma!"
"Bağırırım!"
Ne oluyor yahu? Kavga eden kızları tanımıyordum. Fakat ikisinde çok öfkeliydiler. Güçlü kişilere benziyorlardı. Hem ses zombileri çekerdi. Hepsini buraya toplayacaklardı.
"Tamam. Kavga etmeyin!"
Sesim onlardan yüksek değildi ama sesimi duymuştular.
"Sen karışma bücür!"
Hayda bücür ne ya? Üst sınıf olmalıydılar 11 ya da 12. Sınıf o kadar da bücür değilim ya.
"Tamam abla kızma. Bir şey demedim say."
Ondan sonra ve ZNA'S e yürümeye başladım.
"Ama böyle devam ederseniz zombileri buraya davet etmiş olursunuz."
"Ne alaka."
Habu kızıda tanımıyorum.
"Ses neredeyse zombiler oradadır."
"Waoww! çok havalı." alkışlayarak söylemişti bunları A.r.m.y
"Tövbe tövbe artistlik yapmayı bırakta adam akıllı söyle."
Tamda havaya girmiştim. Tüm hevesim kaçtı.
"Zombiler insan yerler."
"Yoğğ deve."
Angutun biri böyle dedi. ( yanlış anlamayın Angut bir kuş türüdür.😊)
"Zombilerden birisi elini kolunu yerkende böyle konuş. Neyse, ehem ehem. Ses veya görüntü algıladıklarında direk atağa geçerler merhamet dilenemezsiniz."
"Profesör konuştu. Nereden biliyorsun?" şu söylediğim hayal kırıklığıydı.
"Zombi filmlerinden biliyorum."
Birisi oradan az daha üstüme atılıyordu.
"Tutmayın Allah aşkına dövecem ben bu kızı!"
Zombi filmlerinden olabilirlerdi. Fakat bana kalırsa bir çoğu gerçekti. En az zombiler kadar.

                                 ~*~

Tartışma sonunda bitmişti. Planlar yapılmış herkes gruplara ayrılmıştı. Her grupta iki gönüllü dışarı çıkıp kantine gidecektik. ZNA'S sen ben ve büşraydı. Büşra pek gönüllü sayılmazdı. Sonun da dışarı çıktığımızda Büşra zıngır zıngır titriyordu. Koridor boştu tahmin ettiğim gibi zombiler neredeyse okulu boşaltmışlardı. Güvenli sayılırdı. Kantine indik. Diğer gruptan olupta kantine gelenlerde vardı. Yiyecek şeyler almalıydık. Poğaça kalmamıştı. Herhangi bir duruma karşı alacağımız şeyler dayanıklı olmalıydı. Gofret ve bisküviler almıştık kucaklarımız dolmuş taşmıştı. Kantinden çıktık. Büşra biraz daha sakindi. Sonra arkamızdan bir çığlık duyuldu.

KAOS MEYDANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin