2. Bölüm

448 50 17
                                    

Evet yeni bölüm geldi! :) Yorumlarınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. Ve iyi yada kötü yapacağınız bütün yorumları dikkate aldığımı söylemek istiyorum. Uzun bir bölüm oldu bu yüzden vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen :)

Bu bölümü FightingForever, benguozsubasi, MirayKalpJensen, AyseSelin23, Ayneellll ve zeurasian'a ithaf ediyorum.

Keyifli okumalar ~

Yavaş yavaş kendime geldiğimde heryerim ağrıyordu. Dayak yemiş olabilir miydim? Belki. Gözlerimi açmaya çalışırken, odanın ışığı yavaş yavaş yüzüme vuruyordu. Gözlerimi kırpıp etrafı algılamaya çalıştım. Bir iki saniye sonra herşey daha netti. Ahşap bir sandalyeye bağlıydım ama bileğimde herhangi bir ip hissetmiyordum. Yüzümü buruşturup etrafı incelemeye başladım.

Bulunduğum oda genişti. Bir harabede olmayı beklerken oldukça iyi döşenmiş bir evdeydim. Ancak ev eski bir havaya büründürülmüştü. Odanın camları boydan boyaydı, perdeler kapatılmıştı ve odayı büyük taşlı bir avize aydınlatıyordu. Önümde bir sehpa, sehpanın solunda ve önünde 3lü koltuk. Sağında 2 tane tekli koltuk vardı. Koltuklarının yanınlarına da antika olduğunu tahmin ettiğim lambalar konulmuştu.

Odanın sol köşesinde bir dolap ve dolabın içindede ansiklopedi tarzı bir çok kitap vardı. Hemen yanında ise bir şömine. Şöminenin önüne de iki koltuk konulmuştu.

Bir kaç ayak sesi duyduğumda yüzümü kapıya doğru çevirdim. Yaralı olduğu için yardım etmek istediğim kız şimdi sapasağlam bana doğru yürüyordu.Yanında tahminimce yaşı 15 civarı olan bir kız ve yine 20'li yaşlarda bir erkek vardı.

"Bakın kimler uyanmış" dedi sakat kız. Adını bilmediğim için idare edin.

"Senin şu yüzünü görmektense yıllarca uyumayı tercih ederim" dedim gözlerimi devirirken. Bileğimde hissedemediğim ip sıkılmaya başladığında bunu onun yaptığını anladım. Elini bana doğru kaldırmış gözlerimin içine bakıyordu. Ne yapıyordu bu? Onun yaptığını anlayabiliyordum ama nasıl yapıyordu bunu?

"Lanet sürtük" dedim bileğimdeki acının etkisiyle.

"Ne dedin sen?!" üzerime doğru gelmeye başladığında yanındaki çocuk kolundan onu durdurdu.

"Ona zarar veremezsin biliyorsun Alexandra" Demek sakat kızımızın bir adı vardı.

"Şanslı günündesin sürtük" Sürtüğü bastırarak söylemişti ve bu hoşuma gitmemişti ama ona karşı çıkmak pekte mantıklı gelmiyordu. Arkasını dönüp gidecekken olduğu yerde durduğunda diğerleride aynı yöne doğru bakmaya başladı. Önümü kapattıkları için birşey göremiyordum. Üçü birden eğilip selam verdiğinde önemli birinin geldiğini anlamıştım.

"Misafirimize iyi bakıyorsunuz değil mi çocuklar?" dedi bana yaklaşırken. 20 yaşında falan olmalıydı, yani oldukça genç gösteriyordu. Kot pantolonun üstüne siyah bir tshirt, ayağınada siyah bir ayakkabı giymişti. Ve kabul etmek gerekiyorsa fazla yakışıklıydı. Yüzündeki şapşal gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Benimle derdiniz ne?" dedim sakin olmaya çalışarak.

"Güçleriniz" dedi tekli koltuklardan birisini tek eliyle bana doğru çevirip otururken. Yakışıklı olmasının yanında güçlüydü demek.

"Ne gücünden bahsediyorsun sen? Aptal falan mısınız? Bırakın beni" dedim olduğum yerde kıpırdanıp kurtulmaya çalışırken. Hepsi ne yaptığımı anlamaya çalışır gibi bana bakıyorlardı.

"Sanırım hiç birşeyden haberi yok Victor" dedi Alexandra.

"Demek ailen sana hiç birşey anlatmadı" dedi Victor oturduğu sandalyede kıpırdanırken "Annenin bir Büyücü olduğunu biliyor muydun?" Keyifle bana bakıyordu.

BÜYÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin